Yerli otomobil projesi çöpe atılmalı
Alarko Holding Yönetim Kurulu Onursal Başkanı İshak Alaton, yerli otomobil yapmanın mümkün olmadığını söyledi.
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-04-05 21:06:52
Alarko Holding Yönetim Kurulu Onursal Başkanı İshak Alaton, Bloomberg HT Ekoforum Programı'nın konuğu oldu.
Alaton yerli otomobil projesi için çarpıcı açıklamalarda bulundu, ”Türkiye, 'yerli otomobil' yapma projesini hemen çöpe atmalı; yanlış bir yatırım...” dedi.
“TÜRKİYE, “YERLİ OTOMOBİL YAPMA RÜYASI”NI BİR KENARA BIRAKSIN; HATTA ÇÖP KUTUSUNA ATSIN”
Türkiye daha iyi bir yerli oto yapma rüyasını bir kenara bıraksın hatta çöp kutusuna atsın diyorum. Çünkü, bu çok yanlış bir yatırım olur. Birkaç milyar doları heba etmiş oluruz . Aman ne olur, türkiye yeni bir yerli otomobil aşkına kurban gitmesin. Hatta otomobil endüstrisindeki dostlarıma da söylüyorum şunu görmeleri lazım: Otomobil üretiminde artık türkiye en üst noktayı buldu bundan sonrası güçlüklerle dolu sıkıntılarla dolu bir zaman yaşayacağız ve zaman içinde de otomobil üretiminde bizim dünyadaki ağırlığımız gittikçe mecburen azalacak. Bunu görmemiz lazım. Bizim Çin'le rekabet etmemiz mümkün değil. Otomobilde mümkün değil... Ama başka sahalarda ki, asıl oralara gücümüzü teksif etmeliyiz. 2023'te 500 milyar Dolar hedefine yürürken, “hangi hataları yapmayalım, hangi hatalı yatırımları yapmayalım” diye düşününce, bunların en başında yerli otomobil geliyor. Ben diyorum ki, aman dikkatli olalım; buraya gereksiz yere para aktarmayalım
“2023'TE 500 MİLYAR DOLARLIK İHRACAT HEDEFİ İÇİN 'TERSİNE BEYİN GÖÇÜ'NÜ TEŞVİK ETMELİYİZ”
Türkiye hiçbir zaman Almanya veya otomotivde ileri seviyedeki bir ülkenin otomobil üretimindeki markalaşma seviyesine gelemeyecek veya o kadar zamanı yok. Demek ki, hem markalaşma, hem de üretim maliyetleri bakımından handikaplarımız var. Bu ikisini bir araya getirdiğimiz zaman ben 2023'teki 500 milyar dolarlık ihracat limanlarına ancak yüksek teknolojiye dayalı üretim dallarının gelişmesiyle ulaşabileceğimize inanıyorum. Yüksek kalitede ve dünyanın ihtiyacı olan dünyanın gittikçe yükselen ihtiyacına cevap verecek “tersine beyin göçü”nü de içerecek büyük bir projenin gelişmesine bağlı.çünkü yurt dışında bugün uzun yıllardan beri türk asıllı ilim ve bilim adamlarının hemen hepsinin gönlünde yatan bir aslan var; o da, er veya geç bir gün türkiye'ye dönmek. Biz Alvimedica olarak buna dair bir adımı Çatalca'da attık; teknopark projemizi hayata geçiriyoruz.
“2050 YILINDA EN HIZLI BÜYÜYECEK SEKTÖR, SAĞLIK SEKTÖRÜ OLACAK”
2050 yılında 100 yaşına gelmiş insanların dünya nüfusundaki nispeti %20 yi bulacak. Yani insanlar çoğalacak insanların ömür beklentisi çok uzayacak ve bunun yanında, gelir düzeyi yükselen insanlar yaşlılıkları için kenara para koyacaklar ve bu parayı da sağlıkları için harcayacaklar. 2050 yılında, bugüne göre; gıda üretimi artışı % 45-50, enerji üretimi artışı % 90 – 100 olurken, en yüksek yatırım ihtiyacı sağlık sektöründe olacak. Sağlık sektöründeki üretim artışı % 1800 düzeyine çıkacak. Sağlık yatırımlarının çok geniş bir spekturumu var: Hem önleyici ki, bunun içine tatil köyleri bile giryor; hem de küratif yani tedavi edici ki, orada da şöyle bir beklentim var: Bugün tedavi yöntemlerinin sadece 10'da 1'ini biliyoruz; kalan 10'da 9'u henüz bilmiyoruz. Bu 10'da 9'un içinde diyabet var, kanser var, alzeimher vs. Bu konuda yurtdışında çalışan pekçok türk bilimadamı birçok araştırma yapıp patent alıyorl. 2050 yılına kendini hazırlayan gençlere vermek istediğim mesaj özellikle şudur:Sağlıkla ilgili yatırımlar ki, bugün 1 dolar yatırılırken 2050 yılında bu alana 18 dolar yatırılacak. Gelecek burada...
“GELECEK GÜNEŞ ENERJİSİNDE, GÜNEŞ ENERJİSİNE ÖNEM VERELİM”
Benim şahsen en çok ilgi duyduğum enerji güneş enerjisi; neden? Çünkü, türkiye coğrafi bakımdan fevkalade avantajlı bir noktada bulunuyor. Hem Afrika kadar sıcak değil, hem de Avrupa gibi bulutlu bir iklime sahip değil... Yani, güneş enerjisi bakımından çok ideal bir noktadayız. Türkiyenin bazı yöreleri senede 310 ila 320 günü güneşli geçiyor. Ben güneş enerjisinin çok hızlı bir şekilde gelişeceğine inanıyorum. Bunun için de, Enerji Bakanlığı'nın geç kalmadan -çünkü bugüne kadar geç kalındı- güneş enerjisi yatırımları için bazı teşvik tedbirlerini ortaya koyması gerek. Almanya türkiyeye göre güneş enerjisi bakımından dezavantajlı durumda ama Almanya'nın bütün enerji üretiminin % 21'i güneşten alınmaktadır. Türkiye'de bu oran binde 2-3 seviyesindedir. Almanya gibi güneş bakımından şanssız bir ülke bile bu kadar yatırım yapmışken, Türkiye'nin bu konuda hiç yatırım yapmamış olmasını çok büyük bir çelişki olarak görüyorum. Büyük bir hızla aradaki boşluğu kapatmamız lazım. Güneşe önem verelim
“TÜSİAD, YA DEMOKRASİDEN YANA OLMALI YA CEBERRUT DEVLETTEN YANA; TÜSİAD'IN BUGÜNKÜ GİDİŞATI UTANÇ VERİCİ”
TÜSİAD'ın mutlaka ve muhakkak bir zihin değişikliğine ihtiyacı var. TÜSİAD, kendi içinde bir devrim yaşamalı ve “Dinozorlar”ı yuvalarına geri gönderneli; Genç dinozorlar dahil olmak üzere... Çünkü, dinozorluk yaş ile olmuyor; zihinsel dinozorluk var, 30 yaşında dinozorlar var mesela TÜSİAD'ın içinde. Ben diyorum ki, dinozorluğu bir kenara koyalım ve yeni haritamızı TUSKON, MÜSİAD ve diğer yörelerdeki yerel Anadolu Kaplanlarından feyz alarak yenileyelim. Enerji alarak modernleşelim gelişelim yepyeni bir TÜSİAD ortaya koyalım diyorum. TÜSİAD'ın değişimi MÜSİAD ve TUSKON benzeri bir gençleşme ve yeniden enerji ortaya koyarak mümkün olabilir. Bunun için, insan odaklı ceberrut devleti reddeden, despot yönetimi onaylamayan bir TÜSİAD görmek istiyorum, çünkü; şimdiye kadar bunu gördüm TÜSİAD içinde. TÜSİAD'daki benim eleştirdiğim en önemli olay şu olmuştur: TÜSİAD'ın içinde yıllar yılı demokrasiye inanmamış bir yönetim nüvesi ya da kısmı var, yani demokrasiyi önemsiz gören bir zihniyet oluşmuştur yıllar yılı TÜSİAD içinde. “Bu ithamı nasıl yapıyorsunuz İshak Bey” diye sorarsanız, hemen söyleyeyim: 1997'de bir rapor ortaya koyduk ve raporun başlığı “ Demokratikleşme Persfektifleri” idi. Prof. Bülent Tanör hazırlamıştı. Bu raporu yerden yere vurdular ve “genel kurul”da TÜSİAD'da beni rezil ettiler. “Böyle bir raporu tasvip etmiyoruz” dediler, “biz demokratikleşmek istemiyoruz” dediler. Bunu mikrofondan söylediler, böylece Ankara'ya selam yolladılar. En önemli ve utanç verici olay ise şu oldu: Bu rapor yüzünden o gününün TÜSİAD yönetim kurulu'nu ibra etmediler, ibra edilmemiş tek yönetim kurulu o yıl yaşandı, bu rapordan dolayı... Hadi bırakın bunu, bir yana koyun; unuttuğumu kabul edeyim, 1997'den bu yana aradan uzun zaman geçti, daha geçen sene yine yeni Anayasa hazırlıkları için bir referandum hazırlığı vardı. TÜSİAD, referandum için bir hazırlık yaptı ve Prof. Ergun Özbudun ve Turgut Tarhanlı gibi isimlerin imza koyduğu bir Anayasa Taslağı hazırlandı. Genel Kurul'da bu taslak ortaya konulduktan sonra söz istendiğinde Cem Boyner mikrofona geldi ve “bu raporun arkasında duracak mısınız” diye sordu eşinin gözlerinin içine bakarak... Çünkü eşi de TÜSİAD'ın yönetim kurulu başkanı Ümit Boyner. Ve bir sessizlik oldu... Ben de gidip Cem Boyner'i iki yanağından öptüm, herkes bunu gördü kameralar bunu çekti. Aradan 3 gün geçti pazar günü bir deklarasyon yayımlandı ve Ümit Boyner de bunu imzalamaya mecbur edildi ve rapor inkar edildi. “Bu rapor TÜSİAD'ın raporu değildir; yalnız hazırlayan Profesörlerin eseridir, bizi ırgalamaz” dediler. Utanç verici! Ikinci bir defa ben yıkıldım ve şimdi artık ben diyorum ki, artık yeter! Ya demokrasiden yanasınız ya da ceberrut devletin devamı olmaya çabalıyorsunuz. Ben utanç verici buluyorum yeter artık!
“4+4+4'E İHTİYACIMIZ VAR; OLUMLU NETİCELER VERECEKTİR”
4+4+4: Evet buna ihtiyacımız var ve bu kanun çok olumlu neticeler verecektir kısa zamanda. İkincisi, ben buna zaten hazırdım; çünkü, bunun bu şekilde değişeceğini zaten hissediyordum. Çatalca'da Alvimedica'nın yanındaki belediyenin hibe ettiği bir arziye ben kendi imkanlarımla bir meslek lisesi ki, Türkiye'nin ilk biyoteknoloji meslek lisesi'ni inşa ediyorum ve bunu Milli Eğitim Bakanlığı'na devrediyorum. Ben, bu liselerin özellikle Almanya'daki gibi çoğalmasının Türkiye'nin endüstrisine çok önmeli bir katkıda bulunacağına inanıyorum. Bunun da yolu bu yeni geçen kanundur bence.
HABERTÜRK
SON VİDEO HABER
Haber Ara