Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'ndan çarpıcı açıklamalar

Onursal Başkanlığını Fethullah Gülen'in yaptığı Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı, son dönemde kamuoyunda büyük yankı uyandıran tartışmalar hakkında kapsamlı bir açıklama yaptı. Vakfın internet sitesinden yapılan açıklamada, Hizmet Hareketi'nin siyasi pa

14 Yıl Önce Güncellendi

2012-04-05 12:45:55

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'ndan çarpıcı açıklamalar
Onursal Başkanlığını Fethullah Gülen'in yaptığı Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı, son dönemde kamuoyunda büyük yankı uyandıran tartışmalar hakkında kapsamlı bir açıklama yaptı. Vakfın internet sitesinden yapılan açıklamada, Hizmet Hareketi'nin siyasi partilerle ilişkisinden "devlet içinde örgütleniyorlar" iddiasına; Hareketin basın özgürlüğüne bakışından MİT krizine pek çok konuda önemli görüşler yer aldı.

Hareket'in temel amacı, siyasi gündeme bakışı gibi sıkça sorulan konulara değinilen açıklamada, Hizmet'in sivil bir hareket olduğu ve hiç bir resmi programın, siyasetin yahut ajandanın parçası, tamamlayanı olmadığı vurgulandı. Hizmet'in siyasi aktörlerden beklentisi ise şöyle ifade edildi: "AK Parti'nin geçen on yılda olduğu gibi demokratikleşmenin güçlendirilmesi ve vesayet kurumlarının karanlık nüfuzunun kırılması siyasetine daha güçlü sahip çıkmasıdır. Hizmet, gerçekleşmesi durumunda bütün Türkiye insanının istifade edeceği bu gayeler dışında başka hiç bir başka menfaati AK Parti'den beklememektedir."

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı tarafından yapılan açıklamada "Basın özgürlüğü" ve "Tutuklu gazeteciler" konusuna yer verilmesi dikkat çekti. Açıklamadan bazı önemli satır başları şöyle:

"...Hizmet, ilhamını inançtan alan, evrensel insani değerler çerçevesinde birlikte yaşama kültürü oluşturmayı hedefleyen, gönüllülerden oluşan bir sivil toplum hareketidir. Hizmet, bir sivil harekettir. Ve sivil bir hareket olarak, hiç bir resmi programın, siyasetin yahut ajandanın parçası, tamamlayanı yahut onunla alakalı bir olay değildir. Aynı biçimde bu sivil hareket, hiç bir siyasi ajandanın yahut partinin karşıtı da değildir. Hizmet'i bir siyasi partinin ortağı, örtülü destekçisi yahut karşıtı gibi okumak, Hizmet'in temel tanımlarının kabul etmeyeceği bir durumdur. Hizmet'e gönül verenler, şiddet ve terör gibi evrensel hukukun reddettiği usullere başvurmayan bütün siyasi hareketlere demokratik bir açıdan saygı ile bakarlar.

Hizmet ve birey arasındaki etkileşim/iletişim doğrudan ve emir kipiyle gerçekleşmez. Aksine bireyler, Hizmet'in duygu ve telakki dünyasına katılarak böyle neticeleri kendileri çıkarırlar. Burada önemli olan Hizmet'in demokrasi ve evrensel değerlere dayanan moral atmosferine itibar eden kişilerin kendi çıkardıkları anlamlardır.

Hizmet'in siyasi partilere bakışını temel olarak belirleyen değerler çerçevesini şöyle tanımlamak mümkündür: Demokratikleşme, dini özgürlükleri sağlamak, Avrupa Birliği başta olmak üzere muteber uluslararası standartlarına ulaşmak, hukukun üstünlüğü ve insan hakları ve özgürlüklerinin tevdiinde gayret etmek ve bu hedefler istikametinde çalışan siyasi partilere dün olduğu gibi bugün de bir vatandaşlık görevi olarak destek verilebilir. Nitekim eskiden beri bu davaya gönül veren insanlar, Türkiye'nin demokratikleşmesiyle ilgili temel konuların hepsinde evrensel standartların lehinde pozisyon almıştır. Din özgürlüğü, Kürtçenin kullanılması, dini azınlıkların hakları, AB üyeliği, sivil anayasa gibi temel konuların hiç birinde Hizmet, Türkiye'deki demokrasi talebinin beklediği standartların altında kalmamıştır.

'HİZMET'İN SİYASİ İKTİDARI PAYLAŞMA VE İKTİDARA SAHİP OLMA GİBİ BİR HEDEFİ ASLA SÖZ KONUSU DEĞİLDİR'

Hizmet'in Türkiye demokrasisinin gelişiminde geniş kitlelere kazandırdığı dinamizm, tarihsel önemde olmuştur. Başta Kürt sorunu ve bazı temel AB reformlarının gerçekleşmesinde, geniş insan kitleleri üzerindeki tesirinin bir sonucu olarak siyaset müessesine geniş hareket alanı oluşmasına katkıda bulunmuştur. Ancak siyasi iktidarı paylaşma veya siyasi iktidara sahip olma gibi bir hedefi asla söz konusu değildir.

Hizmet'in, siyasi partilerle anlatılan şekildeki ilişkisi gelişmiş demokrasilerdeki modele tam olarak uyar. Bireyler ve sivil toplum, partilere somut bazı ilkelere sahip olduğu için destek verir. Bütün bireyler ve sivil toplum, partizan değildir ve partilere onlara angaje oldukları için değil siyasetlerini doğru gördükleri için oy verirler.

AK Parti ile son 10 yılda Türkiye'de demokratikleşme, hukukun üstünlüğü, haklar ve özgürlükler ve vesayetin kırılması noktasında ciddi adımların atıldığı ve önemli mesafelerin alındığı bir gerçektir. Demokratikleşmeye taraf olan her kesim gibi Hizmet'in de temel siyasi beklentisi, AK Parti'nin geçen 10 yılda olduğu gibi demokratikleşmenin güçlendirilmesi ve vesayet kurumlarının karanlık nüfuzunun kırılması siyasetine daha güçlü sahip çıkmasıdır. Hizmet, gerçekleşmesi durumunda bütün Türkiye insanının istifade edeceği bu gayeler dışında başka hiç bir başka menfaati AK Parti'den beklememektedir.

'GÖREVLERİNİ YAPAN EMNİYET VE YARGI MENSUPLARININ CAMİA İLE İRTİBATLANDIRMASI KASIT TAŞIMAKTADIR'

AK Parti döneminde insanımızın takdirini toplayan bu çalışmalarda siyasi iktidarın kararlığı yanında sivil toplum örgütlerinin üzerine düşeni yapmadaki duyarlılığı son derece etkili olmuştur. AK Parti ve 'cemaat' krizi olarak birilerinin ısrarla gündeme getirdiği ve MİT-yargı üzerinden izah edilmeye çalışılan bu kriz, tamamen Hizmet'in gündemi ve ilgi alanı dışındadır. İddia edildiğinin aksine Hizmet, bu krizin bir tarafında değildir.
Ancak şurası çok açıktır ki; dün olduğu gibi bugün de kanunlar çerçevesinde vazifelerini yapmak durumunda olan emniyet ve yargı mensuplarının camia ile irtibatlandırılmaları bir kasıt taşımaktadır. İnsanları yaptıkları işlerin kalitesi ve temsil ettikleri değerlere göre değil de sadece kimliği, rengi, mezhebi ve dini inançları açısından hedef haline getirmek hem tehlikeli hem ilkel bir fiildir. Vesayetin doğrudan ve geleneksel yollarla memleketi geriye götürmesi çok zorlaşmıştır. Ancak vesayet, bu sefer entrikalarla, dedikodularla velhasıl en kuvvetli insanları bile tuş edebilen zaaflarla karanlık emellerine geniş kulvarlar açabilir.

Fethullah Gülen Hocaefendi, Türkiye'nin kendi tarihinin ve kültürünün ürettiği meşru bir düşünceyi temsil eder. Hocaefendi ve temsil ettiği düşünce, tarihsel olarak bu kültürün ve medeniyetin içinde kök salmış bir yaklaşımdır. Dolayısıyla toplumumuzun her kesiminden insanların bu değerler ve prensiplere gönül vermesi, destek olması hakkıdır ve meşrudur. Bu açıdan devlet bürokrasisinde de Hizmet Hareketine gönül vermiş insanların olması gayet doğaldır. Kaldı ki kanun ve yönetmelikler çerçevesinde kendi devletinde görev yapmanın 'devleti ele geçirme' veya 'sızma' şeklinde algılanması insafsızlık olacaktır.

Yakın zamanda yaptığı bir açıklamada Fethullah Gülen Hocaefendi, "İfade ve basın hürriyetinin geniş bir şekilde uygulanmasına taraftarım. Düşünceleri tamamıyla zıt bile olsa, kendi başlarına gelenleri -haksızlık ederek- benden dahi bilseler, onların da düşünce, fikir ve ifade hürriyetlerini, hür bir şekilde kullanmalarından tarafım." şeklinde çok açık bir pozisyon ortaya koymuştur.

Öte yandan, değişik platformlarda Hizmet'in 'devlete sızmış bazı insanlar üzerinden intikamcı duygularla gazetecileri hedef aldığını' iddia edenler, bu ithamlarını somut olarak adli mekanizmalarda ispatlamak ve haklarını aramakla mükelleftir. Bu kişilerin genel suçlayıcı ifadeler yerine somut iddialarla adli mercilere başvurması ve haklarını aramaları gerekir.

Nihayet, Hizmet'i eleştirmenin imkânsız ve riskli olduğunu iddia edenlerin her şeyden önce Türkiye'de Hizmet'i ve Fethullah Gülen'i en ağır biçimde tenkit eden onlarca kitabın basıldığını ve her gün değişik makalelerin kaleme alındığını bilmeleri gerekmektedir...."
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın son dönemde ilgi uyandıran konular hakkındaki geniş açıklamasına vakfın internet adresinden (gyv.org.tr) ulaşmak mümkün.

SON VİDEO HABER

Uçakta olay çıkarıp, 'Türkiye'yi satın alırım' diye tehdit etti

Haber Ara