Caracas Venezuella gezi notlari 3
Gzetecı- Yazar Fazil Duygun Venezuella gezi notlarına devam ediyor. 'Cuma namazı için mescide gittik, camii yine kalabalıktı. Cuna namazına buradaki Müslüman hanımlar da iştirak ediyor. Burada, İslam Kültür merkezi sekreteri Abdullah Fernandez'den izin alarak, cemaatin bir kaç fotoğrafnı çektik'
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-03-30 12:03:16
12-17 Mart 2012, P.tesi-Cuma, CumartesiCaracas.
Pazartesi- Perşembe arası her hangı bir programımız olmadığı için, şehri dolaşmaya çıktık. Elimizde herhangi bir Caracas şehir haritası olmadığı hâlde, otelimizin şehir merkezinde bulunması ve daha önceki gezmelerimizden dolayı, şehri gezmekte zorlanmadık. Önce, şehrin Lüks semti Las Mercedes'i boydan boya gezdik. Otoyola paralel olarak uzanan bu caddede ilgimizi çeken ilk şeylerden bir tanesi, apartmanların, yukarıda bahsettiğim onca güvenliğe rağmen, 5 ve 10. katlarında bile bütün pencerelerin, bizdeki giriş katlarda olduğu gibi demir parmaklıklarla donatılması oldu. Bu tedbirin ilk 3-4 kat için hem hırsızlığa ve hemde yıl boyu süren sıcak iklimden dolayı, pencereleri surgulu olup, doğrudan aşağıya açılan dairelerde, çocukların aşağıya düşmemeleri için alınmış bir tedbir olduğunu öğrendik. Pencere çerçeveleri bizdeki gibi kilitli değil, aksine sürgülü olduğu için, çocuklar pencereleri kolayca açıp, aşağıya düşebiliyorlar. Tabii, apartmanın ilk 3 katındaki bu önlemler daha çok hırsızlar için.
Bazı semtlerde hırsızlar o kadar pervasız ki, gözünüzün önünde bir arabayı uzun tornavidayla açmaya çalışıyor ve ne sizden ne de yol kenarındanki otopark görevlisinden korkuyor. Bu hadiseyi, akşam namazına 40 dakika kala, saat 5:30 gibi bizzat yaşadım. Büyük Camii yanında, hırsızın biri yol üzerine parketmiş otomobillerden birini gözgöre soymaya çalışıyordu. Buranın iklimi yıl boyu aynı, kış yok burada. 800 mt. yüksekliğe rağmen, sıcaklık yıl boyu gündüzleri 28-33 derece, geceleri ise, 13-17 derece arası. Gündüzle gece arasında yarı yarıya fark var. Geceleri sizi üşütmeyecek derecede serin. Zaten daha önce de bahsettim, burada yıl boyu gece gündüz eşitliği var. Yıl boyu, 12 saat gündüz, 12 saat gece.
Ekvator çizgisinin hemen 10 derece kuzeyinde. Ulkenin 2. Büyük şehri Valencia, tıpkı Adana gibi ve Caracas'a nisbetle daha sıcak ve nemli bir şehirmiş. Kimi yerleri daha sıcak ve kuru bir havaya sahip. 5000 mt. gibi yüksekliklerde ise, ekvator çizgisine yakın olmasına rağmen, kış kendini belli ediyormuş, yani kar yağıyormuş. Las Mercedes'e yakın Cakahito Metro İstasyonu çevresi tam bir çarşı manzarasına sahip. Bir çok iş hanı ve işmerkezi burada. Sabena Grande metro istasyonuna giderken, City Marketing elektronik iş merkezinden her türlü elektronik cihaz ve parçası alabilirsiniz. Burada beni şaşırtan şey, emperyalizmin sembollerinden Citibankın hâlâ Caracas'ta bulunabilmesiydi, Venezuella'nın kalbi, Plaza Venezuella'ya yakın bir yerde büyük bir şubesini gördüğüm bu lanet banka beni şaşırttı doğrusu.
Kapitalizmin düşmanı Chavez'in iktidarında emperyalist Citibank! Venezuella Caddeleri yemyeşil, caddenin her iki tarafındaki büyük ve kimi asırlık ağaçlar bir şemsiye gibi caddeyi kapatıyorlar ve sizi yakıcı güneşten koruyorlar. Burada gezmeye çıkacaksanız, öğleden sonra saat 3-4'te gezinize başlayacaksınız ve akşam 6 gibi, havalar karardığında gezinizi bitireceksiniz. Las Mercedes yolu üzerindeki beyaz eşya ve elektronik eşya mağazasını gezdiğimizde, fiyatların üç aşağı-beş yukarı Türkiye ile aynı olduğunu gördük. Venezuella'da üç şey sudan ucuz: Elektrik, Benzin ve su! Bir depo benzin 5 bolivar. Turkiye ye nispetle 250 de biri gibi. Evet´abartmıyorum. Tarım ürünleri onca zenginliğine rağmen pek ucuz değil.
Caddeler adım başı, meyve suyu, dondurma, kaynamış veya patlamış mısır, sandeviç veya bizdeki pilavüstü tavuk satanlarla dolu. Burada meyve suyu içmek istiyorsanız, Türk damak tadına uygun meyve suları, şekerkamışı suyu, Kavun suyu(Yahudi kavunu melon), portakalsuyu, böğürtlen suyu, elma ve armut suyu ve Hindistancevizi suyu içeceksiniz. Yine dondurma yerken ilk tercihiniz, hindistancevizli, vanilyalı, kakaolu ve bulursanız muzlu türler olsun. Muzu seversiniz ancak buradaki muz çeşitlerini tattığınızda bütün muzları sevmeyebilirsiniz. Hele hele muzu yağda kızartıp, servis yapıyorlar ki, ye yiyebilirsen!
Los Simbolos caddesinin karşısındaki Barrio'ların bulunduğu semti gezdik. Buralarda dolaşmak biraz tehlikeli sanırım, dostlardan ikaz alıyoruz, dikkatli olun! Diye. Buradaki emniyet endişesi o kadar büyük ki, alışveriş büfe ve bakkallar, dükkanın önünü aşağıdan yukarıya, sadece kendisinin müşterinin talep ettiği malı vereceği ve kendisinin parayı alabileceği genişlikte, (20 cm kadar) bir boşluk bırakarak, boydan boya demir parmaklıklarla kapatmış.bu parmaklık üzerine, tıpkı ABD filmlerinde gördüğümüz gibi, kalın mı, kalın kepenkler var. Binalar ise, 3-4 mt.yüksekliğinde duvar, onun üzerinde ucu sivri demir parmaklık ve onun d aüstünde, 20-40 cm arası yükseklikte elektrikli tellerle çevrilmiş durumda.
Caracas'ta ulaşım biçin bir kaç sistem var. Birincisi daha önce de bahsettiğim gibi, şehri yeraltından boydan boya kuşatan ve en ucuz ulaşım sistemi olan metro. Diğeri, çoğu eski Brezilya yapımı Encava otobüslerinden (bizdeki Isuzu gibiler) mürekkep, özel halk otobüsleri ki, daha çok minibus gibiler. Metrobüs denen, bizdeki belediye otobüsleri, motosikletli taksiler ve normal taksiler. Mototaksiler, şehrin her tarafında ana durakları bulunan ve sizi en kısa zamanda gideceğiniz yere bırakan, motosikletlerden oluşmuş bir ulaşım sistemi. Sürücüsü sizin için de bir kask taşıyor ve siz sürücünün arkasında seyahat ediyorsunuz. Buna rağmen, pek bir motosiklet kazası olmuyor.
Bizdeki kuryelerin hergün uğradığı kazaları düşününce, imrenmiyor da değil hani insan. Burada pek kaza olmuyor, çünkü hayat gibi, trafik te yavaş akıyor. Eee, böyle olunca da sık sık kaza olmuyor. Mesela, sürücüler ana caddeler de bile, her ân bir yaya çıkabilir düşüncesiyle hızlı gitmiyor ve siz yola çıktığınızda, fren yapıp, sizin geçmenizi büyük bir sabırla bekliyor. bizdeki manzarayı düşünemiyorum bile. Küfür, kâfir bini bir para! Yemeklerinde pek ekmek yemiyorlar ama yine de güzel ekmekleri de var.
Perşembe akşamı, yine kitap fuarındayız. Sayın Av. Maunel Vadell ve eşi bizi yemeğe davet etti. Yemek fuar karşısındaki ALBA Hotel'de, Yemekte biz balık yiyoruz ve bir yandan da muhabbet ediyoruz. Gönüldaş Vladimir, bu otelin daha önce Hilton Otel olduğunu, Chavez'le birlikte, orta halli insanların bile yemek yiyebilecekleri ALBA otele dönüştürüldüğünü ifade etti. Vladimir Beye, Venezuella'daki sömürgeci sınıfın nüfus yüzdesini sordum. Yüzde 5 gibi dedi. Peki ABD'ye mi gittiler, dedim. hayır buradalar, dedi. Ama Chavez, devrimi yarım bıraktı, bunların mallarına el koymadı, İnşallah kıtalararası devrimimizi gerçekleştirip, biz el koyacağız ve devrimi tammalayacağız, dedim, gülümsedi.
Türkiye'deki sömürgeci aile sayısinın, Sayın Mirzabeyoğlu'nun ifadesiyle, 3 bin aileden mürekkep olduğunu söyledim. Yemekte, Chavezin mutlaka Türkiye'deki zirveye katılması gerektiği üzerinde konuştuk. Vadel bey, Bolivya Devlet Başkanı Morales'in davetiyesini, buradaki büyükelçiye elden teslim edeceğini, Nikaragua, Uruguay, Arjantin, Paraguay devlet başkanlarını ise davet edebileceklerini ifade etti. Yemeği nasıl bulduğumuzu soran, Kumandan Carlos'un yengesi Carla hanıma, sizinki kadar güzel dedil, dediğimizde, "benim yaptığım Venezuella yemeklerini pek yiyemediniz" diyerek, bize gülümsedi.
Cuma namazı için mescide gittik, camii yine kalabalıktı. Cuna namazına buradaki Müslüman hanımlar da iştirak ediyor. Burada, İslam Kültür merkezi sekreteri Abdullah Fernandez'den izin alarak, cemaatin bir kaç fotoğrafnı çektik. Daha sonra kitap fuarına gittik. Fuarda çekim yapmakta olan bir tv kanalı muhabiri ve İngilizce bilmeyen Isabel Hanımla, el kol işaretleriyle diyalog kurarak, Kumandan Carlos'un gazetecisi olduğu anlattım ve cep telefonumda kayıtlı bir konuşmasını dinlettim, Av. Maneul Vadel'den bahsettim. Beni, hemen az ötedeki, bütün Latin Amerika'ya yayın yapan ALBA Radyoya götürdü ve burada İngilizce bilen bir muhabirle tanıştırdı. Ona da durumu anlattım ve Cumartesi günü saat 5' te, Avukatımız Ali Rıza Bey ve tercümanımız Yasir'le baraber canlı yayına katılmayı kabul ettik.
Aynı zamanda İsabel hanımın tv. kanalında da ayaküstü bir röportaj vereceğiz. Yine, Venezuella Devlet Radyosu (RNV) Radio Nacionalle de Venezuela (Venezuella Milli Radyosu)na, Kumandan Carlos'un, Başkan Chavez'e hitaben İspanyolca olarak gerçekleştirdiği konuşma kaydını verdim, müthiş ama müthiş sevindiler ve genel yayın yönetmeninin olurunu aldıktan sonra gelecek hafta yayınlayacaklarını söylediler. Daha önce de söylediğim gibi, Kumandan Carlos burada müthiş ama müthiş seviliyor. Sadece burada mı, Meksika'dan, taa kıtanın güneyindeki Arjantin'e kadar. Eşi Türk Dışişleri Bakanlığında diplomat olan bir arkadaşım bana, internette bir araştırma yaptığını, belki de yüzbinlerin Carlos sayesinde İslam'la tanışmış olduğunu gördüğünü ifade etmişti. Bundan 6 yıl önce, Brezilya'daki gönüldaşımız Merve Leticia, oradaki Sosyalist ve 50 bin tirajlı bir gazeteciyle, messenger üzerinden beni tanıştırmıştı.Kumandan Carlos'un bana gönderdiği ve elyazısıyla yazdığı mektuplardan birini messenger üzerinden gönderdiğimde, heyecanla bir çığlık attı. Nasıl buldun bu mektubu diye...))) Ben de, biz de çoook var bundan. Çünkü O bizim gönüldaşımız ve yıllardır bize yazıyor ve konuşuyor, demiştim. Carlos'un kıtadaki tesiri bu işte!
Cuma akşamı, saat 5 gibi, Venezuella İslâm Birliği, Caracas İslâm Kültür Merkezi Direktörüyle kısa bir röportaj gerçekleştirdik. Pek politik konulara girmek istemediği için, genel geçer sorularla idare ettik.
Akşam saat 8 gibi ana kanalların büyük bir kısmı Caracas Havalimanından canlı yayına geçti, Çünkü, Commandante Chavez, tedavi gördüğü Küba'nın başkenti Havan'dan dönmüştü. Büyük ve coşkulu bir karşılama töreni düzenlendi. Ekranlarda ise, halkın büyük çoğunluğu ekran başına kilitlendi, şehrin ana caddeleri miting alanında döndü. Chavez sağına ve soluna karısı ve kızını almış, güçlü adımlarla uçaktan indi. Güçlü olduğu imajını veriyordu ve bunun doğru olduğunu, daha ayağının tozuyla geldiği gecenin sabahı evinin önündeki büyük bir “hoş geldin” mitinginde, bir kaç saat konuşarak, güçlü ve sağlıklı olduğunu dosta, düşmana gösterdi.
17 Mart 2012 Cumartesi, Caracas.
Bugün bizim için çok verimli geçti, sabah, otelimizde banyo ve kahvaltı ettikten sonra, saat 2 gibi Uluslararası Filven Kitap Fuarına vardık. Daha önceden sözleştiğimiz gibi, Isabel'i aradık ama, o fuarda habire dolaştığı için buluşamadık. Rehberimiz Yasir'le birlikte, RNV(Venezuella Millî Radyosu) editörü Yasmin Hanımla konuştuk. Yasmin Hanım, Pazar günü bizi canlı yayına çıkarmak istediğini ve bunun için Genel yayın Yönetmeniyle görüşüp, sabahleyin bizi yani, rehberimiz Yasir'e haber vereceğini ifade etti. Oradan, yolumuz üzerindeki ve halka açık ANTV stüdyosuna vardık. Hemen kendimizi tanıtıp, Kumandan Carlos'un kitabını gösterdim. Bu kitapla anlaştık, Yasir'i çağırdım ve bizimle bir röportaj yapıp, yapamayacaklaırnı sordum. Merkezi aradılar ve 30 dk içinde canlı yayına çıktık.
Canlı yayında ilgi büyüktü. Etrafımızı sarmış olan halk Carlos'un adı geçtikçe daha d ailgile dinliyordu. 30 dakika kadar süren yayından sonra, stüdyodakilerle sohbet ettik. Tam bu esnada, 3 gün önce VTv' (Devlet televizyonu, yani buranın TRT'si, Venzuella TV) protest şarkılar söylerken gördüğüm Suenos Repeditos grubundan Şarkıcı Rebecca ve Anael'i gördüm. Hemen kendimizi tanıttım. Acayip sevindiler. Bura halkı müthiş sıcak kanlı, sevinince adetâ coşuyorlar. Rebeca Viktoria Moreno Guerrero ve Anael Ruiz, bizden hemen sonra canlı yayına çıktılar. Canlı yayında da bir kaz kez bizi işaret ettiler.
Yayın bittikten sonra, onlara Kumandan Carlos'un, Başkan Commandante Chavez'e hitaben İspanyolca olarak konuştuğu ve cep telefonumda kayıtlı olan konuşmasını dinlettim. Mühiş bir heyecanla dinlediler. Rebeca ile İngilizce olarak anlaşıyoruz. Anael ise bilmiyr ve Rebeca ona tercüme ediyor. Cep telefon numaralarımızı birbirimize verdik ve ertesi gün saat 2'de fuarda buluşmak üzere sözleştik. Saat 5 gibi ALBA Radyo stüdyosuna gititk. Halka açık ve bir çadırda canlı yayına çıkacağız. Program yapımcısı Jose Angel bizi, progmram sunucuları İlich ve Carlos ile tanıştırıyor. Tevafuka bakın ki, bizimle Kumandan Carlos hakkında röprotaj yapacak olan iki sunucunun adları da, onun adı:
İlich Ramirez Sanchez ve Carlos! Programımız oldukça güzel geçiyor, halk yarım daire, yani hilâl şeklinde dizilmiş plastik sandalyelerde bizi seyrediyor. Gönüldaş Kumandan Carlos'un "Söz Çakal Carlos'ta" isimli Türkçe eseriyle, Kumandan Mirzabeyoğlu'nun "State of Başyücelik-Başyücelik Devleti" isimli eseri kameralar ve fotoğraf makinaları tarafından sürekli zumlanıyor, yani yakın plândan çekime alınıyor. Sunucular, Carlos'un kitabı hakkında epey ilgili. Kitapta, Commandante Carlos'un neler söylediğini, soruyorlar. Bende, Kumandan Carlos'un, emperyalizme karşı direnişin merkezinin Orta Doğu olduğunu, Libya'nın emperyalizm tarafından yok edildiğini, sıranın Suriye, İran ve Türkiye ve Venezuella'ya geldiğini, söylediğini anlatıyorum. Kitabı ellerine alarak, ne zaman İspanyolcaya tercüme edileceğini soruyorlar. Ben de rehberimiz Yasir'e dönüyorum, ve "İnşaallah, Yasir bu yıl sonuna kadar İspanyolcaya tercüme edecek" diyorum. Hemen Yasir'e dönüyorlar ve bu kitabı senden bekliyoruz, artık diyorlar. Kitaptan epey bahsediyoruz. Sıra Carlos'un Türk avukatlarından Ali Rıza Bey'e geliyor.
Ona da, Carlos'un hukuki hâliyle ilgili sorular soruyorlar. Daha sonra Kumandan Gönüldaş Carlos'un, Başkan Chavez'e İspanyolca olarak seslendiği konuşmasının, cep telefonumdan yayınlanmasına geliyor. Konuşma bitiyor ve ortalık alkışlardan yıkılıyor. Hem bizi orada dinleyen en az 100 kişi, hem o sırada oradan geçmekte olan ve fuara gelmiş kişilerde müthiş bir duygu patlaması yaşanıyor. Canlı yayın sona eriyor ve toplu halde fotoğraf çektiriyoruz. Sunucular İlich ve Carlos, Kumandanımızın ve Gönüldaş Carlos'un kitaplarıyla poz veriyorlar. Hemen ALBA tv'nin banttan yayınlanacak tv kaydına geçiyoruz. Çadır stüdyonun hemen arkasında 30 dakikalık bir tv röportajı da gerçekleştirdikten sonra, fuarı dolaşmaya devam ediyoruz.
Etrafı gezerken, başlarında Sayın Vadel'in bulunduğu bir grup konuşmacıyı ve onları dinleyen halkalanmış büyük bir kalabalığı görüyoruz. Meğersem Sayın Vadel'in bizleri tanıştırmayı vadettiği Planlama Bakanı da konuşmacılar arasındaymış. Konuşma biter bitmez, Sayın bakana yaklaşmak istiyorum ama, koruma görevlileri engelliyor. Hemen Kumandan Carlos'un kitabını çıkarıp, elimle havaya kaldırarak, "Dear Minister, Dear Minister" diye bağırıyorum. Aslında, Veneuzellalıların yaklaşmasına ve kitap imzalamasına müsaade ediyorlar ama biz yabancı olduğumuz için, pek tabii olarak tedbirli olmak zorundalar. Bakan bey bizi görüyor ve korumalarına, "bırakın gelsin" diyor.
Carlos'un kitabını ve Kumandan Mirzabeyoğlu'nun kitabını kendisine hediye ediyoruz. Rehberimiz derdimiz kısaca anlatıyor. Bizi hemen yanındaki sekreterine yönlendiriyor. Bakan, Planlama Bakanı Jorge Giordiani ve Sekreteri Sian Irere. Rehberimiz, bizlerin Türkiye'den geldiğini, ve Commandante Carlos'un, gazetecisi ve avukatı oldumuzu, önce Sayın Bakan ve sonra da Başkan Chavez ile görüşmek istediğimiz ve bunu ayarlamasını rica ettiğimizi, 1 hafta sonra Türkiye'ye döneceğimizi anlatıyor.
Karşılıklı cep numaralarımıız ve e-maillerimizi alıp, onlardan gelecek cevabı bekliyoruz. Fuardaki bir çay bahçesinde, çikolatalı buzlu kekimizi yerken, Sayın Manuel Vadel geliyor, günümüzün nasıl geçtiğini soruyor. Biz de çok yoğun ve verimli geçtiğini söylüyoruz. Sayın Vadel'e bakan bey ve sekreteriyle olan görşmemizi anlatıyoruz ve kendisinden, randevu için biraz etmesi gerektiğini bakan sekreterine söylemesini rica ediyoruz, kabul ediyor.
SON VİDEO HABER
Haber Ara