Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

İran için 'Arap Baharı' mı yoksa 'İslami Uyanış' mı?

Başbakan Erdoğan'ın İran ziyareti ile birlikte gözler Suriye'deki olaylara odaklandı. Her ne kadar heyetler arası görüşmelerde bu konu da renk verilmediyse Seta Vakfı tarafından hazırlanan, 'İran ve Arap Baharı' raporuna İranlılar 'Arap Baharı' için 'İslami Uyanış' tanımını kullanılıyor

14 Yıl Önce Güncellendi

2012-03-29 01:08:03

İran için 'Arap Baharı' mı yoksa 'İslami Uyanış' mı?


Arap Baharı ya da İran’da resmi makamların tercih ettiği tabirle “Islami Uyanış”, 
tüm dünyanın ilgisini çektiği gibi İran’da da yoğun olarak tartışılmaktadır. İran 
yönetimi, Tunus ve Mısır’daki gelişmelerden büyük memnuniyet duyduğunu 
gizlemezken, Libya ve Suriye konusunda çeşitli çekinceler dile getirmektedir. 

TimeTurk / Haber Merkezi
 
Libya’da Kaddafi yönetiminin yıkılmasına itiraz göstermemesine rağmen NATO 
müdahalesi  İran’ı rahatsız etmiştir. Suriye’deki olaylar konusunda çok daha 
farklı yaklaşıma sahip olan İran, bu ülkeye yönelik uluslararası bir komplonun 
uygulamaya konulduğunu ileri sürmektedir.
 
Hemen her dış politika konusunda olduğu gibi  Arap Baharı hususunda da 
İran’da kamuoyu kabaca ikiye bölünmüş durumdadır. Çeşitli yetkililerin ve 
muhafazakar basının, yaşananları Batı ve Israil karşıtı Islami bir uyanış olarak 
görmesine ve  İran Devrimi’nden etkilenildiğini savunmasına karşı özellikle 
reformcu kesimler  yaşananları demokrasi ve insan hakları eksenli taleplerin 
sonucu olarak değerlendirmekte ve bu noktada Tahran yönetimini Tahrir’deki 
göstericileri desteklerken, aynı sloganları Tahran’da atanları gözaltına almakla 
eleştirmektedir.
 
Arap Baharı sürecinde Türkiye’nin öne çıkması ve bölge ülkelerine yönelik aktif 
bir diplomasi izlemesi İran tarafından hoş karşılanmamıştır. Özellikle Suriye’deki olaylar konusunda iki ülkenin karşı saflarda yer alması Tahran-Ankara ilişkilerini son yıllarda olmadığı kadar gerginleştirmiştir. Suriye olayları nasıl sonuç-
lanırsa sonuçlansın bu gerginlik kısa sürede yatışacak gibi gözükmemektedir

Iki ülke arasında şu ana kadar yapılan müzakerelerde bir uzlaşmaya varılamamıştır, ancak Suriye konusunda İran’ın hassasiyetleri gözönüne alınmadan girişilecek siyasiaskeri operasyonların maliyeti Türkiye için ağır sonuçlar doğurabilir. Türkiye mümkün  olan tüm güvenceleri vererek Iran’ın tedirginliğini azaltmaya çalışmalıdır. Bu bağlamda Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun “İran’a saldıracak bir güç karşısında bizi bulacaktır”  açıklaması Tahran’da yetersiz karşılansa da oldukça önemlidir. Türkiye girişeceği herhangi bir operasyona karşı İran’ın müdahil olmaması için tüm diplomatik becerilerini 
ortaya koymak zorundadır.

Özellikle  İran’ın hassas olduğu Lübnan’daki Hizbullah’ın 
varlığına dair güvence verilebilirse İran’ın tavrı yumuşatılabilir. Yine Iran’a yönelik olarak ABD ve AB tarafından kabul edilen ve Merkez Bankası ve petrol sektörünü de kapsayan yaptırımların uygulanmasında Türkiye’nin isteksiz davranması ve bu yaptırımların Türkiye açısından hukuki bağlayıcılığının bulunmadığını açıklaması olumludur.

 
Arap Baharı’nda en büyük gerilim alanına dönüşmüş bulunan Suriye krizinin, gereken 
hassasiyetler gösterilmeden tırmandırılması durumunda büyük bir bölgesel çatış-
maya dönüşme riski bulunmaktadır. İran’ın etrafındaki çemberin daraldığı ve köşeye sıkıştırıldığı hissiyle doğrudan ya da etkisindeki güçlerle sıcak çatışmaya müdahil olması sonuçları kestirilemez büyük bir çatışmanın fitilini ateşleyebilir. Türkiye Suriye halkına verdiği haklı desteğin ölçüsünü ayarlarken, askeri önlemlerinin bölgesel bir 
çatışmaya yol açabilme ihtimalini hesaplamak zorundadır (SETA)
SON VİDEO HABER

Uçakta olay çıkarıp, 'Türkiye'yi satın alırım' diye tehdit etti

Haber Ara