Başbuğ: Savunma yapmayacağım
İnternet andıcı davasının tutuklu sanığı Emekli Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, mahkemede savunma yapmayacağını ve hiçbir soruya cevap vermeyeceğini açıkladı.
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-03-27 10:16:43
Mahkeme heyeti tarafından duruşmadan men edilmesine karar verilen avukat Serdar Öztürk ise duruşmaya katılmazken, YAŞ kararıyla Kara Kuvvetleri Eğitim ve Doktrin Komutanlığı'na atanan ve hakkında yakalama kararı bulunan Orgeneral Hüseyin Nusret Taşdeler ile kırmızı bülten ile aranmalarına karar verilen Tümgeneral Mustafa Bakıcı ve Bedrettin Dalan ise duruşmaya gelmedi.
Duruşmada, ikinci ''Ergenekon'' davası kapsamında tutuklu yargılanan bu davanın tutuksuz sanığı Hasan Ataman Yıldırım'ın da aralarında bulunduğu 6 tutuksuz sanık hazır bulundu.
Duruşmada, savunma yapmak için kürsüye gelen Başbuğ, şunları söyledi:
''Bir Genelkurmay Başkanının böyle iddialarla suçlanmaya çalışılması yetersizliğin komedisidir. Bu iddianameye hiç bir itibarım yoktur. Bana terör örgütü yöneticisi diyenlere şaşarım. Bu suçlama hiçbir zaman kişisel suçlama olarak kabul edilemez. Bu suçlama gerçekte şahsım üzerinden Türk Silahlı Kuvvetleri'ne de yöneltilen ağır bir suçlamadır. Mahkemenizin beni yargılamakta görevli olamadığını düşünüyorum. Savunma yapmayacağım, hiçbir soruya da cevap vermeyeceğim.''
Başbuğ'un konuşmasını tamamlamasından sonra duruşma, daha önce alınan ifadelerinin okunmasıyla devam ediliyor.
***
''İrtica ile Mücadele Eylem Planı'' davasının tutuklu sanığı eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, ''Hayatımda hiç hukuksuz davranmadım. Demokrasiye olan bağlılığım da ortadadır'' dedi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada konuşan Başbuğ, dünyanın hiçbir ülkesinde hem ülkenin silahlı kuvvetlerinin komutanı, hem de bir silahlı terör örgütünün yöneticisi olan Genelkurmay Başkanı'nın görülmediğini belirterek, Türkiye Cumhuriyeti'nin 26'ncı Genelkurmay Başkanı olduğunu vurguladı.
Hayatının son 20 yılını terörle mücadele ile geçirdiğini ifade eden Başbuğ, ''Kara Kuvvetleri Komutanı ve Genelkurmay Başkanı olduğum yıllarda da, birilerinin düşündüğü ve iddia ettiği şekilde değil, bütün maddi ve manevi varlığımı ortaya koyarak, ülkemizin başına bela edilen terör sorununun ortadan kaldırılması için var gücümle çalıştım. Bu çalışmalarıma da çok kişi tanıklık etmiştir'' dedi.
''Şimdi bana terör örgütü yöneticisi diyenlere şaşarım'' diyen Başbuğ, şunları söyledi:
''Bu suçlama ile bir Genelkurmay Başkanı'nın görev süresinin iddianamede, hukuken bu şekilde tarif edilmesi, siyasi açıdan da özel olarak düşünülmesi gereken sıra dışı bir durumu ifade etmektedir. Bu suçlama, aynı zamanda, siyaseten devletimize de yöneltilen son derece ağır ve haksız bir ithamdır. Bu karmaşa, ülke yönetimini devredeceğimiz genç nesillere nasıl anlatılacaktır? Tarihe nasıl not düşülecektir? Hayatımda hiç hukuksuz davranmadım. Demokrasiye olan bağlılığım da ortadadır. Bu durum, kamuoyu ve beni yakinen tanıyanlar tarafından da çok iyi bilinmektedir.
Bütün bunlara rağmen, belirli amaçlara hizmet etmek için, şimdi kalkmışlar dünyanın en güçlü ordularından birisinin komutanı iken, iddia edilen bir terör örgütünün istekleri ve yönlendirmesi doğrultusunda, internet yoluyla ve yaptığım konuşmalarla darbeye teşebbüs ettiğimi iddia ediyorlar.
Beni suçlayanlar, komutanlık dönemimde tek bir internet sitesi bile açılmadığını, mevcut olanların da tarafımızca kapatılmış olduğunu bilmiyorlar mı? Beni suçlayanlar, söz konusu internet andıcının gerçekte herhangi bir suç unsuru taşımamasına rağmen, varsayımlar üzerinden bu andıca suç unsuru yüklenilmesinin hukuken doğru olmayacağını bilmiyorlar mı? Beni suçlayanlar, eğer söz konusu internet andıcında herhangi bir suç unsuru görseydim, tereddütsüz soruşturma emri vereceğimi bilmiyorlar mı?.''
***
''İrtica ile Mücadele Eylem Planı'' davasının tutuklu sanığı eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, ''Beni suçlayanlar, yapmış olduğum bu konuşmaları Genelkurmay Başkanlığı görevim ve sorumluluğum gereği olarak yaptığımı bilmiyorlar mı?'' dedi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada konuşan Başbuğ, darbe ortamı oluşturmak amacıyla, psikolojik harekat faaliyetlerini yönetmekle suçlandığını hatırlattı. Başbuğ, Genelkurmay Başkanlığı görevini devraldığı ilk günlerde, Bilgi Destek Dairesi'nin öncelikle küçültülmesi daha sonra da lağvedilmesi direktifini verdiğini, bu daireye ait dört bilgi destek taburundan ikisinin hemen, dairenin ise 11 Ağustos 2009'da lağvedildiğini kaydetti.
''Beni suçlayanlar, yapmış olduğum bu konuşmaları Genelkurmay Başkanlığı görevim ve sorumluluğum gereği olarak yaptığımı bilmiyorlar mı?'' diyen Başbuğ, şöyle devam etti:
''Ne yapmalıydım? Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin, masumiyet karinesi hiçe sayılarak medyada haksız ithamlarla yıpratılmasına ve itibarsızlaştırılmasına sessiz mi kalmalıydım? Bu iddialar ve suçlamalar yersizdir. Böyle bir iddianameyle, bir kişinin suçlanmaya çalışılması sadece, yetersizliğin bir komedisidir. Bu nedenlerle bu iddianameye hiçbir itibarım yoktur. Karşı karşıya bırakıldığımız bu davaya bir bütün olarak bakıldığında, sivil ve asker, sorumluluk taşıyan ve vicdan sahibi olan herkesin de, kendilerinden beklenildiği gibi dürüstçe davranacaklarına inanıyorum.''
Genelkurmay Başkanlığı'nın, devletin en önemli makamlarından biri olduğunu ifade eden Başbuğ, bu nedenle, Anayasa'nın 148'inci maddesinin bu makama da özel bir statü tanıdığını anlattı.
Yargılama yeri Yüce Divan
Türkiye'deki birçok değerli ve saygın hukukçunun tereddütsüz belirttiği şekilde, şahsıyla ilgili bir yargılama olacaksa, bu yargılama yerinin Yüce Divan olduğunu ifade eden Başbuğ, ''Bütün bu nedenlerle, huzurunuzda savunma yapmaya zorlanmayı, işgal etmiş olduğum makama ve Türk Silahlı Kuvvetleri'ne karşı çok ağır haksızlık olarak görüyorum. Bu inançla, bugün burada savunma yapmayacağım ve hiçbir soruya da cevap vermeyeceğim. Bu davranış mahkemeye karşı bir tavır alma şeklinde algılanmamalıdır. Bu davranış, Anayasa'ya, hukukun üstünlüğüne ve kendime karşı olan saygımın ve taşıdığım sorumluluğun bir gereği ve doğal sonucudur'' diye konuştu.
Başbuğ, hizmetinde bulunmaktan her zaman şeref ve gurur duyduğunu söylediği millete de seslenerek, ''Bugün kişisel olarak hiçbir endişe taşımıyorum. Tek endişem, sağduyu sahibi pek çok kişinin de ifade ettiği gibi, güzel ülkemin ve güzel insanlarının çeşitli nedenlerle bir bölünmeye ve kutuplaşmaya doğru sürüklenmekte olmasıdır. Türk ordusunun üniformasını onur ve gururla taşıdığım 53 yıl boyunca vatanıma, milletime, devletime ve orduma sadakatle hizmet ettim. Aksini iddia edenleri, bugün benim, yarın ise tarihin affetmeyeceğine inanıyorum. Takdir yüce Türk milletine aittir'' dedi.
Bu sözler üzerine izleyici bölümünden gelen alkış sesleri duyuldu. Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese, izleyicileri, ''Burası seminer salonu değil'' diyerek uyardı.
Özese daha sonra da, savunmanın alındığını söyleyerek, Başbuğ'un soruşturma aşamasında verdiği ifadelerinin okunmasına geçileceğini söyledi.
Bunun üzerine Başbuğ, yaptığı konuşmanın savunma olmadığını belirterek, ''Ben savunma yapmayacağım ve hiçbir soruya cevap vermeyeceğim. Ben sadece bu konuşmamla Anayasa'nın 148'inci maddesi gereği mahkemenin beni yargılamaya görevli olmadığını açıklamak istedim. Bu konuşmayı, bir savunma olarak değil, yasal haklarıma dayanarak neden savunma yapmayacağımı açıkladığım bir konuşma olarak kabul edin'' diye yanıt verdi.
Bu arada, ikinci ''Ergenekon'' davasında tutuksuz olarak yargılanan eski Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri emekli Orgeneral Tuncer Kılınç, emekli orgeneraller Atilla Işık ve Erdal Ceylanoğlu ile İlker Başbuğ'un eşi Sevim, kızı Feride ve oğlu Murat Başbuğ da duruşmaya izleyici olarak katıldı.
Duruşma salonuna saat 9.30'da diğer tutuklu sanıklarla birlikte alınan İlker Başbuğ, bu sırada kendisini alkışlayan izleyicilerin bulunduğu bölüme yaklaşarak el salladı.
AA
SON VİDEO HABER
Haber Ara