'Hamas geleceğe bakıyor'
Hamas, örgütsel bütünlük ve karar alma yapısına sahip. Ancak bu, iki devletli çözüm ve İsrail'le barış konusunda net tavır almaya yönelik baskıları azaltmaz.
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-03-12 09:52:22
Hamas’a kapıların açılması, Kuzey Afrika’nın çoğunda İslami hareketleri öne çıkaran Arap Baharı’nın doğrudan sonucu ki, bu hareketlerden bazısı, Hamas’ın da ait olduğu Müslüman Kardeşler (İhvan) topluluğunun kolları konumunda. Fakat bölgesel gerçekliklerin değişmesi, yeni meydan okumalara da yol açıyor. Bunlar da paradoksal biçimde Arap Birliği’nin bir başka sonucu sayesinde ortaya çıktı: 6 Şubat’ta Katar’ın başkenti Doha’da Hamas politbüro başkanı Halid Meşal ile rakip hareket Fetih’i de yöneten Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas, Filistin ulusal uzlaşma anlaşmasına vardı. İsrail, Batı Şeria’da Hamas’ın dirilmesine izin vermeyeceğini açıkladığından, demek ki, yetki paylaşımı ve Filistin Yönetimi kurumlarının yeniden birleşmesi Gazze’de gerçekleşecek; Hamas’ın zararına olması pahasına... Anlaşılan Meşal, bunu ulusal birlik adına ödenmesi gereken bir bedel olarak görüyor, ancak Gazze’deki liderlik aynı fikirde değil.
Bu fikir ayrılığının gerisinde, Hamas’ın ana örgütü İhvan’ın bölgesel yükselişinin sonuçlarıyla ilgili farklı değerlendirmeler yatıyor. Bir görüşe göre İhvan, etkin hükümet etme ve bölgesel istikrarı sağlama becerisini sergilemek istiyor ki, ABD’nin onayını alabilsin. İsrail’e karşı direnişin şiddet içermemesini teyit ederek ve Mahmud Abbas’a İsrail’le barış görüşmeleri peşinde koşması için bir yıl ek süre tanıyarak Meşal, önceliği İhvan’ın ılımlılığını göstermesi ihtiyacına vermiş gözüküyor.
Bölgesel çapta Hamas
Gazze’deki Hamas liderliği ise İhvan’ın yükselişinin daha büyük kazanımlar sunduğuna inanıyor, ancak bölgesel yön değişimlerini gözünde büyütüyor olabilir. Hamas, Sina’daki tünellerden inşaat malzemeleri ve tüketim maddeleri akışındaki kayda değer artıştan yarar gördüğü gibi, Mısır’la da serbest ticaret bölgesi ve yakıt-enerji tedariki müzakereleri yürütüyor. Fakat Mısır, İsrail’le barış anlaşmasını feshetmeyecek, Kahire’deki yeni hükümet İhvan tarafından kurulsa da bu olmayacak, zaten Yüksek Askeri Konsey, iktidarı devretmesinden sonra bile buna izin vermeyecek. ABD ve AB ile ekonomi ve güvenlik ilişkileri kurmaya can atan Tunus, Libya ve Fas’taki İslami hükümetler de siyasi ve maddi destek vermenin karşılığında, Hamas’tan tavrını yumuşatmasını bekleyecek.
Hamas’ın bölgesel çapta yüz yüze geldiği meydan okuma ölçütlerinden biri de 2007’de Gazze’yi ele geçirmesinin ardından Suudi Arabistan’la bozulan ilişkilerini düzeltme girişimi. Doha Anlaşması bunun onarılması için bir nebze yol kat etti, tabii Haniye’nin kamuoyu önünde ‘özgürlük, demokrasi ve reform için çabalayan kahraman Suriye halkına’ destek verip Suudi Arabistan’ın karşı çıktığı İran-Suriye-Hizbullah’ın ‘Şii’ ekseniyle arasına mesafe koymasının da katkısı oldu. Ancak bu yakınlaşma pek kırılgan: 2013 başında yeni Amerikan yönetiminin göreve başlamasının ardından Suudi Arabistan 2002 tarihli Arap Barış Planı’nı yeniden devreye sokarsa Hamas, Suudi yaklaşımına kamuoyu önünde destek vermeyi reddetmesiyle Suudi Arabistan siyasi-mali desteğini yeniden kazanma arzusunu uzlaştırmakta zorlanacak.
Ancak Gazze’deki Hamas hükümeti, acil bir baskı altında değil. İsrail’le ateşkes, küçük istisnalar hariç üç yıldan fazladır sürüyor ve İsrail de ablukayı kayda değer biçimde hafifletti. Hatta Batı Şeria’daki muadilleri, İsrail’in kısıtlamaları altında inişe geçerken, Gazze ekonomisi bir patlamaya tanıklık ediyor. Gazze hükümeti, yerel cihatçı grupların oluşturduğu tehdidi kontrol altına aldı –ABD’de sessizce not edilen bir başarı- ve gelecek yıllarda ayakta kalmayı becereceğini düşünmekte haklı.
Gelgelelim Hamas, Filistin devletine ulaşmak için Abbas ve Fetih’ten daha fazla umut sunduğu iddiasını sürdürmek istiyorsa, bu kazanımlarını yeni bir siyasi stratejiye çevirmek zorunda. Haniye hükümeti, açıkça Gazze’deki ekonomik büyümeyi arttırmak ve yaymak istiyor, fakat bu, kısmen 2007’den sonra yerel ekonomiyi hayatta tutan yoğun yardım akışının sürmesine bağlı: Batı Şeria’daki rakip Filistin Yönetimi hükümeti, bütçesinin yarısından fazlasını Gazze’de harcıyor ve BM’nin Filistinli Mülteciler İçin Yardım ve Çalışma Kurumu (UNRWA), nüfusun yüzde 65 ila 80’ine sağlık, eğitim ve yoksulluk yardımı sağlıyor.
Lakin Mahmud Abbas’ın eylülde Filistin Yönetimi’ne BM’de tanınma kazanma atağına misilleme olarak ABD Kongresi’nin 2012 için 600 milyon dolarlık yardımın üçte ikisini alıkoyması ve AB’nin Filistin Yönetimi’ne yardımı iki yılda yüzde 40 oranında kesmesi, yardım akışını tehlikeye soktu. Katar, İran’ın sponsorluğundan vazgeçmesine teşvik için Hamas’a sessizce mali destek sağladı, fakat Doha Anlaşması başarısız olursa bunu geri çekebilir. Hamas’ın Suudi Arabistan’la ilişkileri, henüz İran fonlarının kaybedilmesini telafi edebilecek kadar ısınmadığı gibi, Türkiye de yeterli çapta yardım sağlayamaz.
Liderlik seçimlerinden önce
Şüphesiz ki bu meseleler, Hamas’ın bu yıl yapacağı liderlik seçiminde tartışılacak. Hamas, Gazze liderliğiyle Meşal arasındaki irade yarışını sağ salim atlatacak örgütsel bütünlüğe ve karar alma yapısına sahip, ancak bu, iki devletli çözüm ve İsrail’le barış konularında net bir pozisyon açıklamaya yönelik baskıları azaltmayacak. Doha Anlaşması barış müzakerelerinin sorumluluğunu Mahmud Abbas ve Fetih’e vererek Hamas’a kaçış fırsatı sunuyor. Ancak Gazze liderliği uzlaşma anlaşmasını raydan çıkarırsa, siyasi teşvik ve ekonomik fırsat sağlayan o aynı bölgesel gelişmeler, Hamas’ı, gelecek yıl müzakereler meselesiyle rakiplerinin sunduğu sığınak olmadan doğrudan uğraşmak zorunda bırakabilir. Bu an ertelenebilir, fakat sonsuza kadar değil.
(YEZİD SAYIGH: Carnegie Middle East Center kıdemli ortağı, Radikal’e özel yazı)
SON VİDEO HABER
Haber Ara