Eğitime ve anayasaya halk karar versin
Sakarya Adalet Girişimi 340. Hafta basın açıklamasında eğitim sistemindeki değişiklikte halkın karar verme süreçlerine katılmasının ve yeni anayasada herkesin hakkının gözetilmesi gerektiğine dikkat çekildi. yapmış olduğu açıklamada
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-03-10 15:54:30
Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu, 340. Hafta basın açıklamasını Ribât Eğitim Vakfı Sakarya Şubesi’nden Bahaeddin Kuruoğlu okudu.
Sivas davasında asıl faillerin yakalanmadığına ve zanlı gösterilen insanların cezalandırılmak istendiğine dikkat çekilen açıklamada zorunlu eğitimdeki değişiklikle ilişkili görüşlere yer verilerek “Getirilmek istenen 12 yıllık kademeli ve zorunlu eğitim sistemi bizim için ne anlam ifade ediyor? Bu soru cevabını bulmalıdır…
28 Şubat Darbesi"nin bir uygulamasından kurtuluyoruz derken, daha sorunlu ortama itilmeyelim. Eğitim; toplumu oluşturan bireylerin mevcut sistemin ekseni doğrultusunda bir kalıba sokma çalışması değildir. Bireylerin, ilgi ve yetenekleri doğrultusunda geleceği inşa etme sanatıdır. Eğitimin merkezinde insan vardır. İnsanın fıtri özelikleri göz önünde bulundurularak eğitim modelleri oluşturulmalıdır.
Bu yapıya uygun düşmeyen tüm eğitim modelleri hüsranla neticelenmeye mahkûmdur. Çağdaş dünya ülkelerinde devletler eğitim sistemlerini halkının istek ve inançlarına uygun modellerle şekillendirmektedirler… Vatandaş çocuğunu eğitimin her kademesinde istediği zaman inanç ve fikir bakımından nasıl biçimlendirileceğine karar verebilmelidir.” denildi.
Anayasada herkesin hakkı gözetilsin
SAGİR adına Ribât Eğitim Vakfı Sakarya Şubesi’nden Bahaeddin Kuruoğlu okuduğu açıklamada ayrıca anayasa değişikliğine de değinilerek “Anayasa çalışmalarının en hararetli günlerindeyiz. Bu duruma Ülke Müslümanlarının duyarsız kalmaması gerektiği kanaatindeyiz. Birileri yıllardır ellerine geçirdikleri imtiyazları kullanarak Ülke insanının ensesinde boza pişirmiş, menfaatleri doğrultusunda kanunlar hazırlayıp keyfini çıkarmışlardır. Çok sıkıntıya düşünce de oturup yemişler ve yenisini yine keyiflerine göre yapmışlar. Artık bu duruma son verme adına, Anayasa çalışmalarıyla haklarımızın gasp edilmesine göz yummayalım, uyanık olalım ve artık bu işlerin alıp kaçma usulüyle değil de, herkesin hak ve hukukunun gözetileceği, katılımcı bir usulle yapılması gerektiğini savunalım.” ifadelerine yer verildi.
SAKARYA ADALET GİRİŞİMİ BAŞÖRTÜSÜ PLATFORMU 340. BASIN AÇIKLAMASI
Müslümanca yaşamı idame ettirme adına verilen mücadeleler, sergilenen gayretler karşılığını bulacaktır. Bu azim, dünyada zalim yönetimlere karşı başarı elde edecek, öbür dünyamızda ise Rabbimizin nimetlerine ulaşmamızı sağlayacaktır. Vaad edilen hak, vaad eden ise Yüce Rab’dir. Gayretler bizden, başarıya ulaşma ise Allahtan’dır.
Sivas olayları davası hakkında kamuoyunda bilgisi olmayan insanımız yok gibidir. 2 Temmuz 1993 yılında Sivas ilinin merkezinde bulunan Madımak otelinde Konferans adı altında Rabbimize ve Peygamberimize açıkça küfürler edilmiş, Müslüman insanlara karşı ağza alınmayacak sözler sarf edilmiştir. Bu derece açık bir tahrike karşı dahi duyarlı ve Müslüman Sivas halkı tepki gösterme adına sadece otelin çevresini kuşatmış, en ufak bir taşkınlık belirtisi göstermemiştir. Derin güçlerce bu durum kabullenilememiş, karışıklık çıkarılması adına sergilenen davranışlarda daha da ileri gidilmiştir.
Çıkarılan bir yangın sonrasında otel bulunan birçok kişi yanarak ölmüş, suçu da etrafta toplanan birkaç insana yıkmaya çalışılmışladır. Dava tam 19 yıldan beri sürmekte, hiçbir kanıt ve delil olmadan içerde yatan insanlarsa zulüm görmeye ve potansiyel suçlu ilan edilmeye devam edilmektedir. Bu konuyu gündeme getirmekteki maksadımız şudur; son günler de malum çevre tarafından Sivas olayları davası sulandırılmakta, masumluğunun aksi yönünde hiçbir kanıt olmayan insanlar ömür boyu hapse mahkûm edilmeye çalışılmaktadır.
Davanın zaman aşımından düşeceği, zanlı olarak addedilen insanların bir gün bile hapis yatmadan tahliye olacakları dile getirilmektedir. Gerçekleri saptırma adına sergilenen bu tutumu şiddetle kınıyor, gerçekleri görme adına bu kadar kör olmamalarını tavsiye ediyoruz.
Zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılması yönünde Türkiye Büyük Millet Meclisinde 5+3 şeklindeki 8 yıllık zorunlu ve kesintisiz eğitimi sonlandırmaya ve yerine kademeli ve zorunlu olan 4+4+4 şeklindeki 12 yıllık eğitime geçmek için yasal düzenleme çalışmaları sürüyor.
Getirilmek istenen 12 yıllık kademeli ve zorunlu eğitim sistemi bizim için ne anlam ifade ediyor? 28 Şubat sürecinin özellikle manevi cephede açtığı tahribatı önleyecek nitelikte midir? Mevcut sorunları çözmek için yeterli midir? Bu sorular cevabını bulmalıdır. 28 Şubat Darbesi’nin bir uygulaması olan kesintisiz zorunlu eğitim uygulamasına son veriliyor; ancak zorunluluk süresi 8 yıldan 12 yıla çıkarılarak kademeli sistem getiriliyor. 28 Şubat Darbesi"nin bir uygulamasından kurtuluyoruz derken, daha sorunlu ortama itilmeyelim.
Eğitim; toplumu oluşturan bireylerin mevcut sistemin ekseni doğrultusunda bir kalıba sokma çalışması değildir. Bireylerin, ilgi ve yetenekleri doğrultusunda geleceği inşa etme sanatıdır. Eğitimin merkezinde insan vardır. İnsanın fıtri özelikleri göz önünde bulundurularak eğitim modelleri oluşturulmalıdır. Bu yapıya uygun düşmeyen tüm eğitim modelleri hüsranla neticelenmeye mahkûmdur.
Çağdaş dünya ülkelerinde devletler eğitim sistemlerini halkının istek ve inançlarına uygun modellerle şekillendirmektedirler. Bizde ise tepeden inme, ideolojik ve devleti önceleyen bir yapı oluşturulmuştur. Zorunlu eğitim süresinin uzunluluğu ülke gerçekliği ve toplumun yapısına uymamaktadır. Vatandaş çocuğunu eğitimin her kademesinde istediği zaman inanç ve fikir bakımından nasıl biçimlendirileceğine karar verebilmelidir. Milli Eğitim Bakanlığının hazırladığı yasa teklifi, yasalaşmadan önce başta siyasiler olmak üzere tüm duyarlı sivil toplum kuruluşları ülkenin geleceğinde önemli bir mihenk taşı olan eğitim modelinin teşekkülü üzerinde taşıdıkları sorumluluklarının gereğini bir an önce yapmalıdırlar.
Anayasa çalışmalarının en hararetli günlerindeyiz. Bu duruma Ülke Müslümanlarının duyarsız kalmaması gerektiği kanaatindeyiz. Birileri yıllardır ellerine geçirdikleri imtiyazları kullanarak Ülke insanının ensesinde boza pişirmiş, menfaatleri doğrultusunda kanunlar hazırlayıp keyfini çıkarmışlardır. Çok sıkıntıya düşünce de oturup yemişler ve yenisini yine keyiflerine göre yapmışlar. Artık bu duruma son verme adına, Anayasa çalışmalarıyla haklarımızın gasp edilmesine göz yummayalım, uyanık olalım ve artık bu işlerin alıp kaçma usulüyle değil de, herkesin hak ve hukukunun gözetileceği, katılımcı bir usulle yapılması gerektiğini savunalım.
Komşumuz Suriye’de ise maalesef kan akmaya, insanlar kadın-çocuk ayırımı yapılmadan katledilmeye devam ediliyor. Biz Müslümanların, hem din kardeşlerimiz, hem insan kardeşlerimiz ve hem de komşularımız olmaları hasebiyle yüreğimiz yanmakta ve acılarını ta içerimizde hissetmekteyiz. Bu ateşin sönmesine, kanın durmasına yardımı olacak herkesin, her ülkenin elini vicdanına koyarak; mezhebî, ticarî veya herhangi bir çıkar, hele hele de emperyalist zalimlerin menfaatine olacak herhangi bir çıkar gözetmeksizin elini dostça uzatması gerekmektedir. Çünkü Suriye müstekbirleri yıllardır bu oyunları hep yapmakta ve Suriyeli Müslümanların kanını akıtmakta, mallarını talan etmekte ve ırzlarını kirletmektedir. Yeter artık, dursun bu zulüm, kan ve gözyaşları diyoruz, Suriye ve dünyanın bütün emperyalistlerini lânetle kınıyoruz.
SON VİDEO HABER
Haber Ara