Paşa ‘derin devlete’ sızmamı istedi!
Ahmet Büyükşahin, eski bir uzman jandarma çavuş. 1993’te şehit düşen Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ın kendisini 1993 yılında Ergenekon benzeri bir yapının içine sızması için gönderdiğini anlatan Büyükşahin, Ergenekon Soruşturmasını yürüten savcılara çok önemli açıklamalarda bulundu.
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-03-07 11:40:12
Ahmet Büyükşahin, 2003 yılında Türk Silahlı Kuvvetleri’nden ihraç edilen bir uzman jandarma çavuş. 1999–2003 yılları arasında Tekirdağ İl Jandarma Komutanlığı emrinde görev yaptı. Büyükşahin, o dönemde Tekirdağ İl Jandarma Komutanı olan ve bugün faili meçhul cinayetler davasından tutuklu bulunan Albay Cemal Temizöz’ün yaptığını iddia ettiği yasadışılıklara tahammül edemeyerek isyan etti.
Hukuksuzluklara karşı çıktığını anlatan Büyükşahin, Kürt olmamasına rağmen Kürtçe bildiği için “PKK’lı” olarak suçlandı. Ve 20 Kasım 2003 tarihinde disiplinsizlik gerekçesiyle ordudan ihraç edildi. Büyükşahin, Temizöz ve ekibi hakkında suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusu ile ilgili soruşturma Tekirdağ Adliyesi’nde devam ediyor. Büyükşahin, dosyanın İstanbul Beşiktaş’taki özel yetkili savcılarca ele alınmasını istiyor.
Ergenekon soruşturmasından sonra Büyükşahin, ortaya saçılan belge ve dokümanların geçmişte görev yaptığı Tokat bölgesinde yaşadığı olaylarla örtüştüğünü gördü. 13 Eylül 2010 tarihinde Ergenekon soruşturmasını yürüten Özel Yetkili Savcı Zekeriya Öz ile görüştü. Daha sonra İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nde yaklaşık 10 sayfalık ifade verdi.
Büyükşahin, 1993’te şehit düşen Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ın kendisini 1993 yılında Ergenekon benzeri bir yapının içine sızması için gönderdiğini anlatıyor. Hatırlanacağı gibi ‘Yüksekova Çetesi’ne yönelik soruşturma kapsamında sorgulanan bir çete üyesi verdiği ifadede Aydın’ın JİTEM adına çalışan itirafçılar tarafından öldürüldüğünü iddia etmişti. Ergenekon soruşturması için ifade veren ve bir dönem terör örgütü PKK içinde üst düzey yönetici olarak faaliyet gösteren “Deniz” kod adlı gizli tanık ise, Aydın’ın bir asker tarafından öldürüldüğünü, cinayeti işleyen askeri de başka bir askerin öldürdüğünü iddia etti. Büyükşahin de 2011’de Kayseri’de Felahiye Cumhuriyet Savcılığı’na Bahtiyar Aydın’ın ölümü ile ilgili bildiği detayları anlattı.
Büyükşahin, Bahtiyar Aydın’ın kendisine verdiği gizli görevi ilk kez açıkladı.
-Tuğgeneral Bahtiyar Aydın ile nerede tanıştınız?
1992’de Ankara Uzman Jandarma Okulu’na girdim. Tek dersten bütünlemeye kaldım. Okul komutanı rahmetli Bahtiyar Aydın idi.
-Bahtiyar Aydın sizinle ne zaman, nasıl temas kurdu?
Bütünlemeler vardı. Bana okul komutanı çağırıyor denince bir dertsen bütünlemeye kaldığım için herhâlde okuldan atılacağım diye düşündüm.
-Ne dedi size?
“Seni göndermeyeceğim ama senden bazı şeyler isteyeceğim.” dedi. Ben de “Emredin komutanım!” dedim. Oturmamı söyledi. Sonra “Seni Tokat’a görevlendireceğim. Orada Silahlı Kuvvetler içerisinde derin bir yapılanma var.” dedi.
-Bahtiyar Aydın nasıl bir yapılanmadan bahsetti size?
1970’li yıllara dayanan, Silahlı Kuvvetler ile siyasetçiler arasında bir oluşumdan bahsetti. Daha sonra Tokat’taki bazı olayları anlattı. Bana dedi ki “Seni öyle bir yere göndereceğim ki çok önemli.” Ordu-Sivas-Tokat üçgeninden söz ediyordu. Kendisine fazla bir şey soramadım.
-Peki, senden istediği neydi?
Bakın, askerlikte şu vardır. İcra eden emir verenden üstündür. Biz icra makamındaydık. İlk etapta vatandaşla konuşan bizdik. Tutanakları tutan bizdik. Olayları araştıran, operasyonlara çıkan bizdik. Bahtiyar Aydın Paşa, Silahlı Kuvvetler içerisindeki bazı subayların kendi aralarında birtakım derin yapılanmaya gittiğini ve bunların Alevi-Sünni çatışması çıkarmak istediğini söyledi. Bu göndermek istediği bölge onun için önemliydi. Onları takip etmemizi söylemişti.
-Nereye tayin oldun?
Tokat’ın Reşadiye ilçesine 4 arkadaşla beraber gittik. Sözlü emirle oldu. Kura çekmeden görev yerim Tokat oldu yani.
-Peki, gördüklerini, şahit olduğun olayları nasıl aktaracaktın Paşa’ya?
İstihbaratçılar gelecekti ve kalacaklardı yanımda. Bu şekilde haberleşme sağlanacak ve olan biteni komutana arz edecektik.
-Biraz daha açarsan…
Jandarma personelinin tutum ve davranışlarını belgelememi, evrak üzerinde fulajlama yöntemi ile saklamamı istedi. Beni akrabam gibi ziyaret edecek olan istihbaratçılara da bu evrakları vermemi söyledi. Bu faaliyeti her ne maksatla olursa olsun deşifre etmeyeceğimi, o dönemdeki yasalar gereği suç işlemememi, cezalar ve ödüllere razı olmamı, teşkilata kızıp küsmememi, akıbetimin ne olursa olsun en son aşamada adalete güvenmemi istedi.
-Niye Güneydoğu’ya değil de o bölgeye göndermek istiyordu?
Bölge, coğrafi yapısı dolayısıyla gerilla savaşına uygundu. Örgütün bu illerdeki vatandaşlardan lojistik destek gördüğü söyleniyordu. Bakın Tunceli, Sivas, Amasya, Tokat ve Ordu kırsalında sayıları toplam 30-35’i bulan, liderliğini Cebo (K) Doktor Kemal adlı şahsın yaptığı 7-8 bayan militanı bulunan bir örgüt yapılanması söz konusuydu. Silahlı Kuvvetler içindeki bazı subaylarca bu terör gruplarının desteklendiği yönünde bilgiler geliyordu.
-Bazı Silahlı Kuvvetler mensuplarının o bölgedeki terör örgütü üyelerine yardım ettiğini iddia ediyorsun. Bu konuda senin bir tespitin oldu mu?
Bölgeye gidince Paşa’nın anlattıkları bir bir çıktı. Örneğin görev yaptığım Reşadiye’ye bağlı Gökköy diye bir yer vardı. Alevi vatandaşlarımızın yaşadığı bu köyün muhtarı Hidayet İlk isimli şahıstı. Bu köyün 300 metre yukarısında 26 Aralık 1993 tarihinde bir operasyon olmuştu. O dönem bölgeye şimdi Ergenekon davasında tutuklu İbrahim Şahin’in özel harekâtçıları gelmişti. Şahin de biliyorsunuz Tokat Reşadiyeli.
-Sen de mi özel harekâtçılarla o operasyona katıldın?
Hayır, ben gitmek için çok ısrar ettim ama beni götürmediler. Benim bir devrem bana anlattı: ‘Biz TİKKO’cuları gördük, üzerlerinde kamuflaj elbisesi olduğunu görünce polis zannettik. Hatta dedik ki özel harekâtçı polisler ne kadar eğitimli, bizden önce harekât bölgesine gelmişler.” Devrem hayretler içerisinde kalmış. Çünkü teröristlerin üzerlerinde kamuflaj ve kafalarında bordo bere varmış. Daha sonra yer altındaki sığınaktan çıkan teröristler üzerlerine ateş açmışlar. Teröristler ellerinden böylece kurtulmuş. Silah ve mühimmatlarını bırakmışlar. Devrem, “Takip etseydik ve köy araması yapsaydık, Almus Durudere köyünde onları yakalardık.” dedi. Kaçabilecekleri, sığınabilecekleri tek yer orası imiş. Ben ise ikinci gün 27 Aralık 1993 tarihinde ekip oluşturup bölgeye gittim. Köyün 300 metre yakınında ikinci bir sığınak buldum. Kısacası teröristlerin kaçmalarına o gün sanki birileri göz yumdu.
-Köyün 300 metre ötesinde sığınak yapıyorlar ve köylüler bunu görmüyor. Muhtara bunu sordunuz mu?
Muhtara soruyorduk, teröristler gelip gidiyor mu? Çünkü bir ev gibi iki sığınak yapmıştı beş tane terörist. Muhtarın, köylünün haberinin olmaması imkânsız. Çünkü yatak koymuşlar, cilalamışlar, verniklemişler. Ev gibi sığınaklar. Bunları muhtar Hidayet İlk’e anlatınca bana, “Ya sana hesap mı vereceğim, görmedim.” dedi. Bakın bu olay 1993 yılında yaşandı. Gelin bugüne; 2010 yılında Tokat Reşadiye’de 7 asker şehit düştü. Ve şehit düşen askerlerin dönüş yolunu PKK’ya haber veren kişinin Gökköy Muhtarı Hidayet İlk olduğu ortaya çıktı. 1993 yılında işlem yapılsaydı belki de o 7 askerimiz bugün hayattaydı.
-İhbar veren muhbirler bulamıyor muydunuz?
Vardı ama örgüt onları yaşatmıyordu. Örneğin çok sağlam bir muhbirimiz vardı. Kel Ali diye hitap ettiğimiz Beşdere köyü muhtarı. 1995 yılının Temmuz ayında bu şahıs teröristlerce öldürüldü. Yine Saraykışla köyü muhtarı vardı. O da muhbirdi ve bunlar da Alevi vatandaşlarımızdı. Muhbir oldukları için öldürüldüler. Zaten teröristlerin Sivas’tan Ordu’ya geçerken Tokat üzerindeki geçiş noktaları Beşdere, Saraykışla, Niksar, Ordu güzergâhı idi. Ayrıca bir geçiş noktası da Reşadiye’nin Umurca köyü idi. İşte bu geçiş noktalarındaki muhbirlerimiz tek tek öldürülüyordu. O dönem Tokat İl Jandarma Alay Komutanlığı Harekât İstihbarat Şube Müdürü Akın Akçal idi. Onun ifadesine başvurulması gerekir bu olaylarla ilgili.
-Nasıl bir derin yapı var sence?
Teröristler Sivas-Tokat üzerinden Ordu’ya geçiyordu. Geçişler Umurca köyü üzerinden yapılıyordu. İhbar veren muhtarlar öldürülüyordu. Ama geçişin yapıldığı Umurca köyünde Osman Çiçek isimli şahıs 30 yıldır muhtardı. Tam bir güvenlik sağlansa, göz yumulmasa terör örgütü adımını atamaz o bölgede. Atıyorsa, ben buna birileri izin veriyor diye şüphe duyarım. Ayrıca Ergenekon sanığı İbrahim Şahin nereli? Tokat Reşadiyeli. Deniz Piyade Kurmay Albay Dursun Çiçek nereli? Tokat Reşadiyeli, Umurca köyünden bildiğim kadarıyla. Diğer Ergenekon sanığı Özel Kuvvetler mensubu emekli Albay Levent Göktaş da Tokat Reşadiyeli. Şimdi bütün bunlarla beraber, bugün ortaya çıkan bilgi ve belgeleri de görünce rahmetli Bahtiyar Paşa’nın beni o bölgeye ısrarla göndermek istemesinin sebebini daha iyi anlıyorum.
-Aslında bir Alevi-Sünni kavgasına yönelik provokasyon söz konusu…
Aynen öyle. İstanbul Gazi Mahallesi’nde 12 Mart 1995 tarihinde Alevi vatandaşlarımıza ait kahvehaneler tarandı. Ölenler kimlerdi? Tokat Reşadiye Çat köyünden vatandaşlardı. Alevilerdi. Ölenlerin cenazeleri bu köye getirildi. Arkasından TİKKO, bölgede etkinliğini, silahlı eylemlerini artırdı. Aslında İstanbul Gazi Mahallesi’ndeki olaylar Türkiye’deki bütün hassas yerlere yayılmak istendi.
-Görevin sırasında Paşa’ya herhangi bir rapor verdin mi?
Ben Ağustos 1993’te göreve başladım. Bahtiyar Aydın 22 Ekim 1993 tarihinde Diyarbakır’da sol gözünün altından suikast silahı ile şehit edildi.
-Paşa şehit olunca, topladığın bilgi ve belgelere ne oldu?
Elimde kaldı. Sonra kimse görevle ilgili belgeleri talep etmedi. Ben de bildiklerimi Ergenekon Terör Örgütü soruşturmasını yürüten savcılarla paylaştım.
Aksiyon Dergisi*
SON VİDEO HABER
Haber Ara