Dolar

34,8955

Euro

36,6388

Altın

3.013,37

Bist

10.058,63

Bağış'tan yeni Kıbrıs çıkışı

AB için Başmüzakareci Eğemen Bağış, 'Biz Kıbrıs'ı zaten Türkiye'ye bağladık'. dedi.

14 Yıl Önce Güncellendi

2012-03-07 11:33:39

Bağış'tan yeni Kıbrıs çıkışı
Müzakerelerİn sonunda ya iki tarafın birleşmesiyle yeni bir devlet ya da iki ayrı devlet kurulur. Bunların dışındaki tek alternatif ise KKTC'nin Türkiye'ye bağlanması. Ama bizim tercihimiz iki kurucu devletin kalıcı bir birliktelik oluşturmaları. Biz Kıbrıs'ı zaten doğalgazla, elektrikle, suyla Türkiye'ye bağladık'

Kıbrıs Barış Harekatı olduğunda doğan çocuklar bugün 38 yaşında. Bu daha ne kadar sürecek? AB çözüm istiyorsa bizim Türklere yaptığımız baskının 10'da birini Rumlara yapsın. Rumlar fasıllardaki vetolarını 1 Temmuz'da kaldıracaksa, bu oltaya hamsi takıp balina avlamaya benzer. Komik duruma düşmesinler.

Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış Brüksel'e yapacağı seyahat öncesinde dün AKŞAM'ın İstanbul'daki merkezini ziyaret etti ve çarpıcı açıklamalar yaptı:

- Londra'dayken tam olarak ne dediniz de Kıbrıs konusunda ortalık karıştı?

Kıbrıs'ta temennimiz bu görüşmelerin sonunda çözüm olmasıdır. Çözüm ya iki tarafın birleşmesinden ortaya çıkacak bir yeni devlet olur. Ya da 'Biz bir arada yaşayamıyoruz, iki ayrı devlet olalım' derler. Bu iki alternatifin dışında ise tek bir alternatif vardır, o da KKTC'nin Türkiye'ye bağlanmasıdır. Ama bizim tercihimiz bu değildir. Tercihimiz adada iki tarafın da huzur içerisinde yaşayacağı iki kurucu devletin siyasi eşitliğe dayalı, kalıcı bir birlikteliği oluşturmaları. Bunlar hep söylediğimiz şeyler.

- Peki, neden olay oldu şimdi?


Rumlar BM görüşmelerinde ortaya koydukları şımarıklıkları kapayabilmek için KKTC içerisinde işbirliği yaptıkları birtakım kişilerle de ortak hareket edip- olayı büyütüyor. Kimse KKTC'yi yalnız bırakmamızı beklemesin. Ne Türkiyesiz KKTC olur, ne KKTC'siz Türkiye olur! Bu bizim milli politikamız. Çok acıdır ki, bugün muhalefet partisinin genel başkan yardımcısı, bu ülkeyi büyükelçi olarak temsil etmiş bazı kişiler de Rum yanlısı açıklamalar yapıyorlar. Açıklamanın ne olduğunu bilmeden yorumlar yapıyorlar. Onun için onlara da çağrıda bulundum: 'Bir kere de heceleyerek okuyun' diye. Belki algılamaları değişir.

- 82'inci il meselesi nedir?

Ben '82'nci il olacak' diye bir şey demedim, onu uyduruyorlar. Bizim tercihimiz iki tarafın birleşeceği bir çözümdür. Ama 1974'te Kıbrıs Barış Harekatı olduğunda doğan çocuklar bugün 38 yaşında. Bu iş daha ne kadar sürecek? Yetti ya! Biz diyoruz ki her iki tarafa baskı yapalım ve bu iş çözülsün. Biz Eroğlu'na baskı yapıyoruz. AB mademki tek 'formül çözümdür' diyor. O zaman siz de bizim Türklere yaptığımız baskının 10'da birini Rumlara yapın! 10 yıldır Türkiye'nin Kıbrıs konusunda yaptığı 10 tane jest sayarım, Rum tarafının bir tane jesti yoktur. En son Karadağ için müzakerelere başlama kararı alınırken, oybirliği ile 27 ülke -Rumlar dahil- 'Bundan sonra yeni fasıl açan, müzakerelere başlayan ülkeler 23 ve 24'üncü fasılları açmadan diğerlerini açamazlar' diye bir karar aldılar. Yani o iki faslı açılış faslı yaptılar. 23 ve 24'üncü fasıllar Türkiye'nin en çok eleştirildiği insan hakları, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, adalet ve yargı konularında. Biz 13 faslı açmışız. 'Açılış kriterlerini yerine getirelim, bu iki faslı da açalım' diyoruz. Ama Rumların vetosu olduğu için o fasılları açamıyoruz. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu! Kardeşim, biz Kıbrıs'ı Türkiye'ye bağladık bile.

- Nasıl yani?


Doğalgaz boru hattıyla bağladık, su hattıyla, elektrik hattıyla bağladık. O sudan, elektrikten Rum da nasipleniyor. Bağlamak deyince akıllarına başka bir şey geliyor. Benim gönderdiğim, elektriği suyu kullanırken iyi, kendisi Türk tarafıyla ticaret yaparken de iyi ama Alman'ın, Fransa'nın, Hollandalının KKTC ile ticaret yapmasına izin vermiyor.

- Rumların nihai hedefi ne?

Ben onların zihin arkasını okuyamam ama benim nihai hedefim: çözüm, çözüm, çözüm. Ben bu iş öyle ya da böyle çözülsün istiyorum. Bu iş artık bize de yük, AB'ye de yük, İngiltere'ye de yük, ABD'ye de yük, Yunanistan'a da yük, adadaki her iki tarafa da yük.

- Kıbrıs müzakerelerinden Rumların AB Dönem Başkanlığı'nı devralacağı 1 Temmuz'a kadar bir şey çıkacağından umutlu musunuz gerçekten?

İsterlerse çıkarırlar. Çıkmaması için bir sebep var mı? Ben ne (Derviş) Eroğlu'nun ne (Dimitris) Hristofyas'ın Kıbrıs konusunda yeni öğrenecekleri bir şey olduğuna inanmıyorum. Bir ömür bu işe vakfetmişler. İsterlerse bu işi 10 dakikada çözerler.

- Oyun mu oynuyoruz o zaman?

İstemeleri için üstlerinde yeterince baskı yok. Annan Planı'nda bile havuç ve sopa yoktu. Çözümün ödülü ile çözümsüzlüğün cezasını ortaya koymak lazım. Ekmek elden, su gölden... Bir şey yapmıyorlar bir türlü. Ben diyorum ki 'Çözülsün. Ama bunun için uluslararası kamuoyunun baskı yapması lazım her iki tarafa da'. Biz Türk tarafına baskı yapıyoruz.

- Yeterince yapıyor muyuz?


Fazlasıyla yapıyoruz. Ama öbür tarafta bir şey yok. 2003 Ocak'ında Tayyip Erdoğan, Kofi Annan'a Davos'ta 'Türkiye ve KKTC Rum tarafının bir adım önünde olacak' diye söz verdi. Şu anda biz bir değil, bin adım öndeyiz. Diğer tarafın da açığı kapatması için biraz desteğe ihtiyacı var anlaşılan. Avrupa'nın ABD'nin Rumları biraz ittirmesi lazım.

- Diyelim ki bu iş böyle 1 Temmuz'a kadar gitti. Türkiye ne yapacak?


Türkiye Avrupa Birliği ile Komisyon'la, üye ülkelerle, parlamentoyla ilişkilerini devam ettirir. 6 ay süren bir dönem başkanlığında dönem başkanı ile aynı masaya oturmam ben. Yani 52 yıllık bir süreçten bahsediyorum. 6 erken olmuş, geç olmuş çok kritik değil. Bir aday ülkenin, müzakere eden bir ülkenin dönem başkanlığı ile karşılıklı oturması iki durumda olur. Bir tanesi fasıl açıp, kaparken... Zaten 1,5 yıldır biz fasıl açıp kapamıyoruz, bir 6 ay daha bekleriz. Diğeri de Ortaklık Konseyi toplantısı. Ortaklık Konseyi toplantısını Fransa, Belçika dönem başkanlığı ile de yapmadık, takvimler uyuşmadı, çok da önemli bir şey değil. Zaten Ahmet Hoca Catherine Ashton, ben Stefan Füle ile görüşüyorum. Görüşülmesi gereken herkes ile görüşüyoruz.

- Rumlar gerçekten bu iki fasıldaki vetolarını kaldırıyorlarsa, ne yapacaksınız?
Danimarka dönem başkanlığında bize bu fasıllarla ilgili açılış kriterleri gelir, yetişirse açarız.

- Rum dönem başkanlığında gelirse?

Rum dönem başkanlığında işimiz çıkabilir. O toplantıya katılamayabiliriz. 52 yıl açmışlar, 6 ay sonra açsınlar. Bu işin Temmuz'u varsa, Ocak'ı da var. 2013 Ocak'ında açarız.

- Bunu bize yem olarak mı veriyorlar?

Biz o yemin geleceğini gördüğümüz için zaten önceden 'Kendinizi komik duruma düşürmeyin' diye onlara uyarıda bulunduk. Başbakan bunu Kızılcahamam'da zaten söyledi. Bu hep bunlara hazırlıktı. Bu hamsiyi oltaya yakıp, balina avlamaya çalışmaya benziyor. İki tane fasıl açacağım diye ben tanımadığım ülkeyi mi tanıyacağım? Kıbrıs'ta isteğimiz çözüm, çözüm, çözüm!

TÜSİAD fikir söylemedi, itham etti

Egemen Bağış 4+4+4 geriliminin ardından TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner ve yönetimle dün Brüksel'de ilk kez buluştu. Bağış görüşme öncesinde şu değerlendirmeyi yaptı: 'TÜSİAD'ın herhangi bir konuda fikir sahibi olması doğaldır. Fikirlerini önemserim ama mesele gerçekten üzüm yemekse... Mesela konu eğitimse, Milli Eğitim Bakanı'ndan, Başbakan'dan randevu istediler de alamadılar mı? Böyle medya üzerinden konuşmak olmaz. Bir konuda fikir söylemek başka bir şeydir; bir konuda itham etmek başka bir şey. Gelin, 'Neden 4+4+4 olmaz?' diyorsanız, anlatın. Ama 'Bunların amaçları dinciliktir, vesairedir' demek, çok basit numaralardır, Türkiye artık bunları yemiyor. Bu, TÜSİAD'da sabitleşmiş bir fikir halinde. 15 yıl önce yazdıkları raporla bugün söyledikleri arasında bir fark yok. Dünya değişti, eğitim modelleri, pedagojinin kuralları değişti. Türkiye'nin Avrupa standartlarına gelmesi açısından mecburi eğitim süresini artırması önemli bir şey.'

Tutuklu gazeteci deyince iki isme odaklanılıyor ama 68 kişi tutuklu
BBC'deki açıklamamdan rahatsız olan birtakım çevreler var. Ben Türkiye Cumhuriyeti'nin bir bakanı olarak tabii ki yurtdışında ülkemi savunacağım. Orada benim bahsettiğim birtakım suçları işleyenler deyince, herkesin aklına iki isim geliyor. Halbuki Uluslararası Gazeteciler Derneği'nin yayınladığı listede gözaltında veya tutuklu olarak yargılanan ya da hapsedilmiş olan 68 isim var. Adalet Bakanlığı'nın web sayfasına girerseniz, hangisinin neyle suçlandığı ortada. Ben bunlar suçludur demiyorum. Suçu ispat edilene kadar herkesin suçsuz olduğuna inanıyorum. Ama hiçbiri için şu köşe yazısı veya şu yorumundan suçlanıyor diye bir şey yok. Kimisi terör örgütü üyeliği, kimisi cinsel taciz, kimisi adam öldürme, PKK veya KCK üyesi olmakla suçlanıyor. Yargı o insanlarla ilgili de birtakım iddialar ortaya atmış, hakimler de haklarındaki iddiaları yeterince inandırıcı bulup, gözaltına alma ve tutuklama kararını vermiş. Türkiye'de yargının bağımsız olması için çalışan bir iktidarımız var, ülkenin AB standartlarına gelmesi için uğraşan bir bakanlığın başındayız. Hoşumuza gitmese bile yargıya saygı duymak zorundayız.

AKŞAM
SON VİDEO HABER

İHH'dan Suriye'deki fırınlar için un desteği çağrısı

Haber Ara