Hague'nin en aptalca beyanı
Robert Fisk yazdı...
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-02-27 08:13:36
Eğer İran nükleer silah imkanlarına sahip olursa “Ortadoğu’daki diğer uluslar da nükleer silah geliştirmek isteyecektir” diye gürlüyordu sevgili Dışişleri Bakanımız Hague, en aptalca beyanında. Görünüşe göre Hague zamanını kendini taklit ederek geçiriyor; bu yüzden açıklamayı yapanın Hague-Hague’un hangi kişiliği olduğundan emin değilim.
Elbette Hague’un birinci hatası, elinde birkaç yüz nükleer silah ve füze olan bir Ortadoğu “ulusu”nun zaten var olduğu gerçeğine işaret etmemesi. Bu ülke İsrail. Fakat şu işe bakın ki, Hague-Hague bu gerçekten bahsetmedi. Bunu bilmiyor muydu? Elbette. Demek istediği, eğer İran nükleer silah geliştirme konusunda ısrar ederse, diğer Arap devletlerin de nükleer silah sahibi olmak isteyecekleriydi. İran’ın nükleer silah geliştirmek isteme sebebi, İsrail’in zaten nükleer silahlara sahip olması, ama bu aklına gelmemişti.
Şimdi, İran’ın henüz var olmayan planları doğrultusunda onları işgal etmesi durumunda kendilerini savunmaları için körfez Arap ülkelerine milyarlarca pound değerinde askeri teçhizat satan bir ülke olarak İngiltere, kimseyi bölgede silahlanmanın yaygınlaşması konusunda uyarabilecek pozisyonda değil. İngilizler’in bir ‘düşman’ devletin Araplar’ı tehdit ettiğini ve bu arkadaşların British Aerospace ve diğer ölüm tüccarlarımızdan daha da çok cihaz almaları gerektiğini anlatan telaşlandırıcı filmler gösterdiği Körfez silah fuarlarında bulundum.
Hague’un söylevinin sonunda tarihsel bir hata var. Bizleri ‘dünya ilişkilerinde bir felaket’ ile sonuçlanabilecek ‘Ortadoğu’da yeni bir Soğuk Savaş tehdidi’ne sebep olabilecek ‘nükleer silahların icadından beri en ciddi nükleer silahlanma dönemi’ konusunda uyarıyor. Biliyorum ki Hague-Hague iki sözde Ortadoğu uzmanı olan Balfour ve Eden’in taht odasında oturuyor, ama tarih konusunda bu kadar büyük bir yanlış yapmak zorunda mı? Elbette en ciddi nükleer silahlanma dönemi, Hindistan ve her zaman El Kaide ve kendi bahçelerinde yetişmiş Taliban üyeleriyle ve kurnaz istihbaratçılarla kaynayan Pakistan’ın nükleer bombalar edinmeleriyle yaşandı.
Yine de “şu an kimsenin İran’a saldırma fikrini desteklemediği” konusunda bize güvence verilmesi iyiydi. Belki sonra. Veya belki Başkan Esad’ın er geç düşmesi sonucunda İran’ın Ortadoğu’daki tek müttefikini kaybetmesinden sonra. Ki sanırım Esad’a karşı köpürüşün ve hiddetin çoğunun sebebi bu. Esad’dan kurtulursanız İran’ın kalbinin bir parçasını sökmüş olursunuz; tabi bu Ahmedinejad’ın nükleer santrallerini bebek sütü fabrikalarına dönüştürmesine sebep olur mu, o ayrı mesele. Problem şu: Esad’ın gitmesini isteyenlerin güçlü sesleri, aynı kişiyi askeri olarak devirmeyi her reddedişlerinde daha da yükseliyor. Suriye’ye NATO operasyonu uygulamayacakları konusunda ne kadar söz veriyorlarsa -her seferinde Suriye üzerinde uçuşa kapalı alan olamayacağını söylüyorlar - Esad’a daha da fazla kızıyorlar. Niçin Esad emekli olup Türkiye’ye giderek bu oyuna son vermiyor ve kendi ülkesini bombalar ve keskin nişancı ateşiyle sopalayıp, aralarında gazeteciler de olan binlerce insanı öldürerek kenarda masumca köpüren bizleri utandırmayı bırakmıyor?
Söylemeye gerek yok, Hague Suriye konusunda da gevelemeye devam ediyor, fakat tahminen “şu anda kimsenin Suriye’ye saldırması fikrine sıcak bakmayarak.” Bu Dışişleri Bakanı için gerçekten sinir bozucu. Bu hafta Marie Colvin’in öldürülmesini haklı olarak kınıyordu -Colvin’i en son Mısır isyanının son, coşkulu günlerinde göz yaşartıcı bomba patlamalarının üzerine doğru giderken görmüştüm- fakat yüzlerce başka masum insan Suriye’de acımasızca öldürülüyor ve Hague bu konuda fısıldamıyor bile. Aleviler’in Sünniler tarafından öldürülmesi korkutucu derecede alışılageldik olmaya başlıyor, aynı sivillerin Suriye hükümeti tarafından katlinin bu korkunç savaşın şablonu haline gelmiş olması gibi.
Hayır, teşekkürler, biz Suriye’ye karışmayacağız. Çünkü Hague’un hakkında zırvalamakta olduğu bölgedeki yeni Soğuk Savaş zaten Suriye’de başladı, İran’da değil. Ruslar Esad’ı destekleyerek bölgede bize karşı yerlerini aldı. Putin’in Esad yerine gelecek başka bir isimden nasıl bir tepki beklediği belirsiz. “Yeni” bir Suriye’nin Batı yanlısı bir demokrasi olacağı da kesin değil.
Sonuçta Suriyeliler, İngilizler ve Amerikalılar’ın 1982’de Hama’daki 10 bin Suriyeli Sünni Müslüman’ın korkunç biçimde katledilişini sessizce onaylayışlarını unutmayacak. Önceki gün Esad’ın amcası Rıfat’ın Cumhuriyet Muhafızları tarafından gerçekleştirilen katliamının 30. yıldönümüydü.
Fakat tıpkı Hague gibi Rıfat’ın da bir ikizi var. Hama’daki katil olmak bir yana kendisi şu an Hague’un masasına oldukça yakın bir yerde tarz ve güvenlik içinde yaşayan, arkadaş canlısı, emekli bir beyefendi. Eğer Hague Dışişleri Ofisi’nden çıkıp sola döner ve Atlı Muhafız Alayı Meydanı’ndan devam ederse kendisiyle Mayfair’de buluşabilir. İşte bu dünya ilişkileri için bir felaket olurdu, değil mi?
SON VİDEO HABER
Haber Ara