''Edebiyat ve Sinema İlişkisi'' paneli düzenlendi
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültürel ve Sosyal İşler Daire Başkanı Abdurrahman Şen, Hollywood merkezli Batı filmlerinde konuların bittiğini ve yeni filmlerin fantastiğe kaydığını belirterek, ''Bizim başta masallarımız, destanlarımız olmak üzere kaynaklarımıza hiç el atmamış olmamız büyük bir olumluluk'' dedi.
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-02-18 21:10:44
Küçükçekmece Belediyesince 18-25 Şubatta yapılacak ''Edebiyattan Beyaz Perdeye Film Günleri'' etkinliği kapsamında ''Edebiyat ve Sinema İlişkisi'' başlıklı panel düzenlendi.
Sefaköy Kültür ve Sanat Merkezi'nde, moderatörlüğünü Ali Çalışır'ın yaptığı panelde konuşan Şen, Türkiye'de edebiyat ile sinema ilişkisinin çok az konuşulduğunu söyledi.
Şen, 2012 yılı içerisinde edebiyat ve sinema ilişkisini ele alan 3. toplantının yapıldığını ifade ederek, edebiyatın sinemaya katabileceklerinin öneminin yeni fark edildiğini kaydetti.
Özellikle Hollywood merkezli Batı filmlerinde konuların bittiğini, yeni filmlerin fantastiğe kaydığını ya da yenilenerek çekildiğini vurgulayan Şen, ''Kendi sinemamıza baktığımızda, bizim başta masallarımız, destanlarımız olmak üzere kaynaklarımıza hiç el atmamış olmamız büyük bir olumluluk'' dedi.
Türk sinema ya da dizi sektöründeki dişe dokunur filmlerin bir edebi kökü olduğunu belirten Şen, ''Edebiyattan Beyaz Perdeye Film Günleri etkinliğinde izlenecek Reis Bey, Adı Vasfiye, Selvi Boylum Al Yazmalım, Kuyucaklı Yusuf, Anayurt Oteli, Vesikalı Yarim, 72. Koğuş, Ağrı Dağı Efsanesi, Gramofon Avrat gibi filmlere baktığımızda, bunlar Türk sinemasında farklı farklı kalemlerin ortaya koyduğu eserler. Bunlar Türk sinemasında ayrıcalıklı bir yerde duran önemli eserler'' diye konuştu.
Şen, Nazım Hikmet, Kemal Tahir, Necip Fazıl gibi isimlerin birçok senaryo yazımında bizzat yönetmenlerle birlikte çalıştığını kaydederek, şöyle devam etti:
''Bu büyük kalemlerin sinemayla ilgilenmesi hem edebiyatın sinemaya, sinemanın görselliğine olan ihtiyacını, hem de sinemanın edebi yönden desteklenmesine olan ihtiyacı ortaya koyuyor. Bu tip edebiyat uyarlamalarının gösterime girdiği dönemlerde oyuncular ve yönetmenlerle yapılan röportajları hatırlıyorum. Edebi eserlerde oynamaktan veya yönetmekten daha büyük bir mutluluk duyduklarını ifade ediyorlar. Bazı oyuncular böylelikle bilgi hazinelerini de geliştirdiklerini, çünkü o yazarı bütünüyle okumak gerektiğini fark ettiklerini söylüyorlar. Mesela Adı Vasfiye'de, Necati Cumalı'nın dünyasını anlamak için belki de bir oyuncu olarak en temel ihtiyacınız, yazarın bütün eserlerini okumak olmalı.''
Sinema eleştirmeni, çevirmen Sevin Okyay da edebiyat uyarlamaları üzerine yaptığı konuşmada, edebi eserin esas olduğunu, ona saygı gösterilmesi gerektiğini söyledi.
İki farklı sanatın söz konusu olduğunu ifade eden Okyay, her iki sanatın da farklı unsurları ve kuralları bulunduğunu, yazarın ve yönetmenin ayrı sanatçılar olduğunu ve bu nedenle edebiyat uyarlamalarında kitabın aynısını beklemenin söz konusu olamayacağını kaydetti.
Edebiyat uyarlamalarının hemen hemen hepsinde eksiklikler bulunduğunu kaydeden Okyay, ''Çünkü edebiyat çok kişisel bir sanat. İnsanın çok kendi kendisiyle yaşadığı bir şey. Bir kitap okuduğunda bütün ayrıntıları gözünde canlandırıyorsun, karakterleri yaşatıyorsun hayalhanende, başka bir dünya yaratıyorsun. Tabii o dünya herkesin kafasında ayrı bir dünya. Sinemada onları bulamadığın zaman hayal kırıklığına uğruyorsun'' diye konuştu.
Azerbaycan'ın, kitapları 28 dile çevrilen ve 29 milyon adet basılan ünlü polisiye yazarı Cengiz Abdullayev de dünya değiştikçe sinemanın da değiştiğini belirterek, buna karşı edebiyatın değişmeden, her zaman insanların gönlündeki yeri koruduğunu söyledi.
AA
SON VİDEO HABER
Haber Ara