"Herkesin dinlendiği yönündeki iddia ve söylentilerin gerçekle ilgisi yok" Özel
Polis Akademisi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aytekin Geleri, Türkiye'de herkesin dinlendiği yönündeki iddia ve söylentilerin gerçekle ilgisinin bulunmadığını söyledi. Geleri, böyle bir uygulamanın hukuken, teknik ve pratik açıdan, ülkenin gerçekleri çerçe
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-02-12 08:07:57
Polis Bilimleri Dergisi için "Türkiye'de terör ve organize suçlarla mücadelede iletişimin denetlenmesi" konulu bir çalışma yapan Geleri, Türkiye'de 1999 yılına kadar iletişimin denetlenmesi tedbirini açık bir şekilde düzenleyen herhangi bir kanun ve kanun hükmünün bulunmadığını ifade etti. Bu tedbirin o dönemlerde 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usul Kanununun (CMUK) 91'inci maddesinin yorumlanması suretiyle uygulandığını hatırlatan Geleri, "Türkiye'de iletişimin denetlenmesi tedbiri anlaşılır ve ayrıntılı biçimde ilk önce 1999 yılında çıkarılan 4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanunu ve son olarak 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (adli amaçlı) ve 5397 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile (önleme amaçlı) AİHM kriterlerini karşılayacak şekilde yeniden düzenlenmiştir. Günümüzde bu tedbirin, terör ve organize suçlarla mücadelede önemli başarılar ortaya koyduğu çok açık bir şekilde görülmektedir." dedi.
İletişimin denetlenmesi tedbirinin suçla mücadelede önemli ve etkili bir yöntem olduğuna dikkat çeken Geleri, şöyle devam etti: "Yapmış olduğu yasa dışı faaliyetleri polisin ortaya çıkarmasını önlemede, ortaya çıkması durumunda ise kendi suçluluğunu örtbas etmede yetenekli olan bir suçluyu veya suçlu grubunu ele geçirebilmek için işlenen suçların çok daha ilerisine nüfuz etmek ve teknik yöntemler kullanmak gerekir. Organize ve terör örgütleriyle mücadelede geleneksel soruşturma tedbirlerinin belirli sınırları bulunmaktadır. Bu uygulamalar ile izlenen kişilerin gittikleri yerler ve görüştükleri kişiler tespit edilmesine rağmen yapılan faaliyetlerin, görüşmelerin ve toplantıların içeriğini bilmek ve yargılama aşamasında bunlarla ilgili deliller ortaya koyabilmek pek mümkün olmamaktadır. Bu tedbir, karşılaşılabilecek zorlukları ve engelleri aşabilmenin en etkili yollarından biridir."
TİB İLE SUİSTİMALLER VE YASA DIŞI YÖNELİMLER SIFIR SEVİYESİNE ÇEKİLDİ
İletişimin denetlenmesi yoluyla asıl suçluların yanı sıra ve gereksiz bir şekilde çok sayıda masum insanın da özel hayatına müdahale edildiğinin sıkça ileri sürüldüğünü hatırlatan Geleri, genel anlamda güvenlik kuvvetlerinin yetkilerinin azaldığı ölçüde kişilerin temel hak ve hürriyetlerinin arttığını ortaya koyan hiçbir somut delil ve araştırmanın bulunmadığını kaydetti.
Aynı şekilde bu tedbirin uygulanmaması veya ileri derecede sınırlandırılması halinde kişi hak ve özgürlüklerinin artacağını düşünmenin de hatalı olacağını vurgulayan Geleri, böyle bir tedbirin olmaması veya ileri derecede sınırlandırılması halinde ise temel hak ve özgürlüklerin, kendilerini hiçbir siyasi, hukuki, toplumsal veya etik kontrole tabi görmeyen acımasız ve otoriter suç şebekelerinin açık tecavüzlerine daha kolay bir şekilde maruz kalması sonucu ortaya çıkacağını belirtti.
Sayısız adam öldürme, yaralama, cebir ve şiddet kullanmak suretiyle tanıkları susturma, terör eylemleri yapma, örgütsel yapı içinde suç işleme, zorla para toplama gibi eylemleri gerçekleştiren gözü dönmüş organize suç ve terör örgütlerinin bu tür yasa dışı faaliyetleriyle mücadele edebilmek için yasal çerçevede gerçekleştirilen iletişimin denetlenmesi tedbirine çok büyük bir ihtiyaç ve
gereklilik bulunduğunun altını çizen Geleri, sözlerine şöyle devam etti: "İletişimin denetlenmesi tedbirinin farklı şekil ve ölçüler içerisinde bu tedbiri uygulayan kişiler tarafından kötüye kullanılabilmesi mümkündür. Ancak çok sınırlı ve istisnai ölçüler içinde bu tür suistimallerin olması söz konusu olabilir. Hakim kararı ile gerçekleştirilen bu tedbirin amacının dışında kullanıldığına dair somut herhangi bir delil bulunmamaktadır. Özellikle, yeni 5271 sayılı CMK 5397 sayılı Kanun ve buna bağlı olarak kurulan TİB ile birlikte bu tür suistimaller ve yasa dışı yönelimler adeta sıfır seviyesine çekilmiştir."
10 MİLYON KİŞİYİ DİNLEMEK İÇİN 1,3 MİLYON PERSONEL GEREKİYOR
Polis Akademisi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aytekin Geleri, Polis Bilimleri Dergisi için hazırladığı "Türkiye'de terör ve organize suçlarla mücadelede iletişimin denetlenmesi" konulu çalışmasında Türkiye'de herkesin dinlendiği yönündeki iddia ve söylentilerin gerçekle ilgisinin bulunmadığını dile getirdi.
Geleri, şunları söyledi: "Böyle bir uygulama hukuken, teknik ve pratik açıdan ve ülkenin gerçekleri çerçevesinde mümkün değildir. Hiçbir şeyin gizli kalmadığı, en gizli ve mahrem olarak kabul edilen bilgi, belge, oda ve kapalı kapıların bağımsız yargıya, denetime açık hale geldiği günümüzde hiçbir kişi, grup, kurum ve irade bu tür bir uygulama yapma yetkisini, hakkını ve cesaretini kendinde göremez. TİB aracılığıyla 2006 yılında 29 bin 133, 2007'de 38 bin 646, 2008'de 41 bin 772 ve 2009'da 32 bin 852 dinleme gerçekleştirildi. Bu sayı ve nüfusa dayalı oran Avrupa ülkelerinden daha fazla değil. Kaldı ki, Türkiye'nin 25 yıldır mücadele ettiği PKK ve genel anlamda terör sorunu ve organize suçlar dikkate alındığında doğrudan telefon dinleme sayısına dayalı karşılaştırma ve analizlerin yapılması da pek sağlıklı olmayacaktır. Hiçbir Avrupa ülkesi bu anlamda başta terör olmak üzere, Türkiye'nin içinde bulunduğu sorunlar yumağı ile karşı karşıya bulunmamaktadır. Bu yönüyle, işin özü itibariyle doğrudan diğer ülkelerle karşılaştırma yapmak çok doğru bir değerlendirme yöntemi olmayacaktır. Aynı şekilde, bu yönteme dayalı olarak elde edilen sonuçlar da çok sağlıklı olmayacaktır. Görüldüğü üzere toplumda herkesin dinlenmesi gibi bir durum söz konusu değil. Zaten bu pratik olarak da mümkün değil. Bir özel eğitimli personelin günde normal olarak 7 kişiyi dinleyip bunlarla ilgili işlemleri yerine getirebildiği dikkate alındığında bırakın 70 milyonu, 10 milyon kişiyi dinlemek için bile yaklaşık 1,3 milyon personel istihdam etmek gerekir ki bu da akıl almaz bir olasılık ve durumdur."
ERGENEKON SORUŞTURMASINDA DARBE AMAÇLI YASA DIŞI DİNLEMELER YAPILDIĞI ORTAYA ÇIKTI
Burada asıl sorunun dinleme yetkisi olmayan kişilerin maddi çıkar başta olmak üzere farklı nedenler ve yöntemlerle yasa dışı dinlemeler yapması olduğuna dikkat çeken Geleri, "Gizli bazı şeyleri öğrenme, dinleme arzusu adeta bir virüs gibi insanlar arasında yayılmaktadır. Yasal düzenlemeler ve uygulamadaki denetimlerde görülen yetersizliklere teknolojik cihaz ve yöntemlerle piyasalarda ulaşabilme kolaylığı da eklenince iş adeta çığırından çıkma derecesine gelmektedir. Bu çılgınlığa dur diyecek yasal ve teknolojik tedbirlerin getirilmesi herkesin özel hayatına saygı gösterilen bir yaşam alanına sahip olmak açısından büyük önem taşımaktadır." dedi.
Ergenekon soruşturması kapsamında ortaya çıkan bazı bilgi ve belgelerin ülkeyi darbenin eşiğine getirmesinin, kişisel çıkarlar ve diğer amaçlar için örgütlü bir şekilde yasa dışı dinlemeler yapıldığını ortaya çıkardığının altını çizen Geleri, bu dinlemelerin yasal dinlemeler ile hiçbir ilgisi bulunmadığını ifade etti. Şu anda Türkiye'de asıl büyük sorunun burada yattığını vurgulayan Geleri, enerji, teknoloji, kanunlar ve profesyonel uygulamaların bu sorunun giderilmesi üzerine odaklanması gerektiğini kaydetti.
Telefon dinlemeler yoluyla sadece suça ilişkin değil masum ve özel konuşmaların da gizlice dinlendiğini ve kaydedildiğini anlatan Geleri, şöyle devam etti: "Bundan kaçış mümkün değil. Telefon görüşmeleri önce kaydedilmekte daha sonra güvenlik personeli tarafından dinlenerek yazılı hale getirilmektedir. Bu personelin, konuşmalar içerisindeki suça ilişkin hususları ve görüşmeleri ayırt edebilmesi için bunu yapması kaçınılmazdır. Ancak bu dinlemeleri sadece bir veya iki kişi yapmakta, başka ve özellikle de yetkisiz kişilerin bunlara ulaşması mümkün olmamaktadır."
SON VİDEO HABER
Haber Ara