Dolar

34,8761

Euro

36,7523

Altın

3.038,06

Bist

10.140,82

Arınç: Yaşasın zalimler için cehennem

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Suriye'deki olaylarla ilgili olarak, ''Bediüzzaman Hazretleri öyle diyor; 'Yaşasın zalimler için cehennem.' Hiçbir zaman zalimlerle birlikte olmayacağız.' dedi.

14 Yıl Önce Güncellendi

2012-02-05 16:19:53

Arınç: Yaşasın zalimler için cehennem
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Suriye'deki olaylarla ilgili olarak, ''Bediüzzaman Hazretleri öyle diyor; 'Yaşasın zalimler için cehennem.' Hiçbir zaman zalimlerle birlikte olmayacağız. Biz zalimlerden yana değiliz, mazlumlardan yanayız. Her zaman zulme uğramış insanlar hangi ülkede hangi coğrafyada yaşıyorsa yaşasın Türk milleti hep mazlumun yanındadır. Hiçbir zaman zalimin emrinde olmamıştır'' dedi. 

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, hükümet olarak Suriye'de yaşanan bu olaylara seyirci kalmayacaklarını, mevcut yönetimin halka baskı uygulamasını ve öldürme olaylarının bir an evvel son bulması gerektiğini her defasında ısrarla söylediklerini belirterek, ''Ne yazık ki ana muhalefet partisi de muhalefet partisi de Suriye'nin iç işlerine karışmamak gerektiğini, Türkiye'nin böyle bir meselesi bize söylüyordu. Son Kandil gecesinde yaşanan vahşeti gördükten sonra sayın Kılıçdaroğlu'nun da sayın Bahçeli'nin de bu konuda neler söyleyeceğini merak ediyorum'' dedi.

Arınç, bir otelde iş adamlarıyla yaptığı toplantının ardından gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Arınç, bir gazetecinin, ''Mevlit Kandili gecesi Suriye'deki saldırılarda 260 kişinin öldürülmesi vahşet olarak değerlendiriliyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?'' sorusuna Arınç, ölü sayısının 260 değil 500 kadar olduğunu bildirdi.

Olayın üzüntü verici olduğunu, Suriye'de devam eden ve adeta katliam haline gelen bu öldürme olaylarının uzun süredir Türkiye'nin gündeminde, en önemli yeri işgal ettiğini belirten Arınç, şunları söyledi:

''Hükümet olarak Suriye'deki yaşanan bu olaylara seyirci kalmayacağımızı, mevcut yönetimin halka baskı uygulamasını ve öldürme olaylarının biran evvel son bulmasını her defasında ısrarla söylüyorduk. Ne yazık ki ana muhalefet partisi de muhalefet partisi de Suriye'nin iç işlerine karışmamak gerektiğini, Türkiye'nin böyle bir meselesi olmadığını bize söylüyordu. Son Kandil gecesi yaşanan vahşeti gördükten sonra Sayın Kılıçdaroğlu'nun da sayın Bahçeli'nin de bu konuda neler söyleyeceğini merak ediyorum.''

Arınç, bu tür olayların yaşandığını ve daha da acıların yaşanacağını tahmin ettiklerini ve bu yüzden kaygı duyduklarını ifade ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Maalesef bütün Müslümanlar için kutsal sayılan bir gece olan Mevlit Kandili gecesi, Esad ve askerleri Hama'yı Humus'u kuşattılar, bombaladılar. Sizin rakamlarınız çok eksik. 500'e yakın maalesef arkada ceset bıraktılar. Bir Kandil gecesinde hangi dine mensup olursa olsun insanlara insanlara ilişmemek, öldürmemek gerekir. Ama gözlerini kan bürümüş bu yönetim, emrindeki insanları, adeta tek tek öldürmek üzere görevlendirmiş bulunuyor. Biz bundan büyük ızdırap duyuyoruz. Türkiye'nin Suriye'ye karşı yürüttüğü diplomasinin de tutumun da ne kadar haklı olduğu bir kez daha ortaya çıkıyor. Geçtiğimiz Mart ayından bu yana Suriye'de yaşanan olaylara, Türkiye en duyarlı tepkiyi vermiştir.''

-''Her ülkenin bu olay karşısında kendisini test etmesi gerekir''-

Arınç, ne yazık ki Türkiye'nin bu konuda hem içeride hem de dışarıda yalnız bırakıldığına işaret ederek, şunları kaydetti:

''Çok utanç veren, insana ızdırap veren husus da şudur; Birleşmiş Millerler Konseyi'nde bu vahşetin durdurulması için ülkeler karar tasarısı alıyorlar, Rusya ve Çin veto ediyor. Zaten BM'nin bu yapısı artık şiddetli bir şekilde sorgulanmalıdır. Herkesin ittifak ettiği bir konuda veto hakkı bulunan 5 ülkeden birisinin bu hakkını kullanması bütün ülkelere karşı bir duruştur. Savunduğu ilke adına insanların öldürülmesine göz yuman bir ülke, dünyada her zaman kınanacaktır ve ayıpla karşılanacaktır. Biz hükümet olarak bugüne kadar yaptıklarımızı bundan sonra daha yüksek sesle, bir taraftan Arap Birliği bir taraftan BM, bir taraftan Türkiye'de tek başına, hak, hakikat ve Suriye halkının yanında bütün adımları atacak ve üzerine düşen insani görevi kardeşlik görevini yerine getireceğiz. Suriye'de bir kandil gecesinde yaşanan bu vahşeti İran nasıl karşılıyor, duymak istiyorum. Lübnan nasıl karşılıyor duymak istiyorum. Irak üzüntü duyuyor mu, duymak istiyorum. Eğer onlardan bir ses seda çıkmazsa ülkelerinin içindeki İslam kelimesini çıkarmaları gerekir.

Bizim bildiğimiz İran İslam Cumhuriyeti diye bir ülke var. Yoksa İran filan mezhep grubu adına bir ülkenin ismi yok. Dolayısıyla bu dayanışma, Müslümanların göz göre göre öldürüldüğü bir gecede bir günde görmezlikten gelinecek bir şey değildir. Her ülkenin bu olay karşısında kendisini test etmesi gerekir. Dolayısıyla Suriye yalnız bırakılmalıdır, yönetim olarak. Halkını kucaklamalıyız, masum insanlarla kardeşlik hukuku içinde olmalıyız ama ülkeyi yöneten yönetimlerine ve onların emrindeki silahlı güçle karşı bütün imkanlarımızı kullanmalıyız. Yaşanan bu vahşet adeta devam edecek gibi görünüyor. Herkes üzerine düşeni mutlaka yapacaktır.''

***

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç,''Biz gerçek sanatçıyı da sanatı da onlardan daha iyi biliriz. Önce kendilerine bir baksınlar, en azından referandum öncesi 'evet' demeyi düşünen sanatçılara karşı kullandıkları o utanç verici kelimelere bir baksınlar'' dedi.

Arınç, iş adamlarıyla yaptığı toplantının ardından gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.Arınç, bir gazetecinin, ''Sizin yazar Paul Auster'i Atatürk'e benzetmenizi, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 'Bülent Arınç sanattan ve sanatçıdan anlayan en son kişidir' ifadesini kullandı. Bu konuda neler diyeceksiniz?'' sorusu üzerine, kendisinin Atatürk ile Paul Auster arasında müthiş bir benzerliği ortaya koyduğunu belirterek, ''Fotoğrafa kim bakarsa baksın Bülent Arınç, ne kadar dikkatliymiş diyecektir'' değerlendirmesinde bulundu. ''Biz gerçek sanatçıyı da sanatı da onlardan daha iyi biliriz'' diyen Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Önce kendilerine bir baksınlar, en azından referandum öncesi 'evet' demeyi düşünen sanatçılara karşı kullandıkları o utanç verici kelimelere bir baksınlar. Mesela sayın Kılıçdaroğlu, hemen sağ tarafındaki Süheyl Batum'a dönse, 'Aa sen Sezen Aksu'ya 'sazan' demiştin değil mi?' diye hatırlayacaktır. Bir başkasına dönüp baksa, Orhan Pamuk'a nasıl hakaret edildiğini görecektir. Bir başkasına dönse Orhan Gencebay için nasıl çirkin kelimeler kullanıldığın göreceklerdir. Onların sanat ve sanatçı adına düşündükleri ve anladıkları sadece, kendileri gibi düşünen ve hareket eden kişiler olmalı herhalde. Halbuki sanat evrenseldir, sanatçı takdir edilecek insanlardır. Sanatın gerçek sanat olarak her zaman başımızın üstünde yeri var. Ama referandum öncesinde en azından en yakın planda onu hatırlıyorum, 'Evet denmelidir bu Anayasa oylamasında' diyenlere nasıl hakaret ettikleri milletimizce çok iyi bilinmektedir. Benim için değerlendirme yapacağına sağındaki solundakine baksın ona göre konuşsun. Buradan da selam olsun Kılıçdaroğlu'na.''

 

Haber Ara