STK'lardan Uludere izlenimleri
Uludere'ye taziye ziyaretine giden STK'lar bilgi ve izlenimlerini paylaştılar. “Uludere'deki katliamın 'Operasyon hatası' olarak söylenmesi, devlet ve iktidar kibrinin yansımasıdır'
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-01-18 19:12:56
Basın açıklamasına, bölgeye giden MAZLUMDER, AKDAV, AKV, Medeniyet-Der, Hikmet Vakfı ve Özgür-Der’in yanında Akabe Vakfı, Fatih Akıncıları Derneği ve İHH da destek verdi.
Toplantıda ilk olarak konuşan MAZLUMDER Genel Sekreter Yardımcısı Gazeteci-Yazar Nevzat Çiçek, heyetin bölgeye taziye amaçlı gittiğini, geç gidilmesinin sebebinin ise oradaki siyasi atmosferin dağılmasını hedefleyerek daha sükunetli bir ortamda sağlıklı görüşmeler yapmak olduğunu söyledi.
Daha sonra MAZLUMDER İstanbul Şube Başkanı Cüneyt Sarıyaşar ortak basın açıklaması metnini okudu. Metinde öncelikle olayın “operasyon hatası” söylemi üzerine değerlendirilmesinin devlet ve iktidar kibrinin yansıması olduğu ifade edildi.
Açıklamada “Bu katliamın Hükümet ve adli makamlarca hızla aydınlatılamaması, sorumluların adaletle yargılanıp cezalandırılmaması sonuçları tahmin edilemeyecek toplumsal felaketlerin habercisi olabilir. Halen resmi bir özür beyan edilmemesi ve katliam sonrası yaşanan bazı siyasi tartışmaların katliamın önüne geçirilmesinden son derece rahatsızız” denildi.
KENAN ALPAY: SORUMLULAR YARGILANMAZSA İNSANLARIN ACILARI DİNMEYECEK
Açıklamanın okunmasının ardından ilk olarak konuşan Özgür-Der Başkan Yardımcısı Kenan Alpay, devletin özre yanaşmamasının ailelerin ciddi anlamda tepkine yol açtığını belirterek “Sorumlular yargılanmazsa bu insanların acıları bitmeyecek. Aileleri, ölen çocuklarının mezarının başında hala ağlıyorlar” dedi.
AKDAV adına konuşan Ahmet Çamurluoğlu ise hukuki sürecin çok yavaş işlemesinden yakınarak “Hükümet bu insanlara sahip çıkmalı ve üzerine düşeni bir an önce yapmalıdır. Bunun için hala çok geç değil” dedi.
ÖLDÜRÜLEN GENÇLERDEN BİRİNİN ANNESİ: YILLAR ÖNCE KÖYÜMÜZÜ YAKTILAR, ŞİMDİ DE YÜREKLERİMİZİ
Bölgeye giden heyette öldürülenlerin anneleri ve kız kardeşleriyle görüşen MAZLUMDER İstanbul Şubesi Genel Koordinatörü Demet Tezcan, izlenimlerini şu şekilde aktardı: “Bu insanların öfkeleri acılarından daha büyük. Bir anne bana ‘Yıllar önce köyümüzü yaktılar, şimdi de yüreklerimizi yaktılar’ dedi. Eğer bu siyasi tartışmaların gürültüsü arasında oradaki insanların sesini duyabilirsek birbirimizi daha iyi anlayacağımızı düşünüyorum”.
Hikmet Vakfı adına konuşan Necat Şendur ise ailelerin halen kendilerine uzanacak eli beklediklerini ifade ederek orada görüştüğü bir babanın kendisine “Benim oğlum 3 ay önce askerden gelmişti ve benim 3 oğlum daha var. Şimdi ben onları askere nasıl göndereceğim” dediğini söyledi.
Son olarak AKV adına konuşan Cevat Özkaya bölge halkının konuya basının yeterli ilgiyi göstermemesinden şikayetçi olduğunu söyleyerek “Meşhur olmuş yalan, gizli kalmış doğruyu bastırır. Oradaki insanlar sükut-u hayal içerisindeler. Başbakan ve Cumhurbaşkanını, kendilerine zulüm ettiklerini düşündükleri devletten farklı görmek istiyorlar ama hayal kırıklığı yaşıyorlar. ‘Bize özrü neden çok görüyorlar’ diye soruyorlar” dedi.
Toplantının sonunda ise Hükümetin üzerindeki en önemli ve öncelikli sorumluluğun, katliamın sorumlularının bir an önce cezalandırılması olduğu söylenerek konunun takipçisi olacakları belirtildi.
MAZLUMDER İstanbul Şubesi Basın Bürosu
ORTAK BASIN AÇIKLAMASININ TAM METNİ:
ULUDERE KATLİAMI İÇİN TAZMİNATTAN ÖNCE RESMİ ÖZÜR VE ADİL YARGILAMA BEKLİYORUZ
Çeşitli kurum temsilcilerinden oluşan 32 kişilik heyetimiz Şırnak Uludere ilçesine bağlı Gülyazı köyünü ziyaret ederek öncelikle bu katliamda hayatını kaybedenlerin ailelerine taziyelerini sunmak, vefat edenlere mezarları başında dua etmek hem de olayın sorumluları ve son hukuki durum hakkında tespit yapma amacı ile 15 Ocak Pazar günü bölgeye gitmiştir.
Heyet sözcüsü aileler ile yapılan ilk görüşmede, tamamen insani ve İslami duyarlılıkla öldürülenlerin ailelerinin acılarını paylaşmak, davalarını takip etmek ve suçluların bulunup adalet önüne çıkarılması noktasında takipçi olacaklarını beyan etmek üzere Gülyazı’da bulunduklarını ifade etmiştir.
Üzerinden 20 gün geçen olay, ilk andan itibaren resmi ve hukuki hiçbir ciddi tetkik yapılmadan “operasyon hatası” olarak ilan edilmiştir. Israrla dillendirilmekte olan “operasyon hatası” söylemi Türkiye halkının acılarına kaynaklık etmiş bir devlet ve iktidar kibrinin yansıması olarak anlaşılmaktadır.
28 Aralık Gecesi Ortasu köyünün bitişiğindeki Irak sınırında öldürülenlerin tamamı TSK envanterine kayıtlı F-16 uçaklarından fırlatılan bombalarla ve parçalanarak öldürüldü. Bu vahşet ve katliam tablosunun ortaya çıkmasında tartışmasız bir biçimde devlet imzası vardır. Hangi sebebe istinaden gerçekleşmiş olursa olsun 28 Aralık gecesi Ortasu’da yaşanan bir vahşet ve katliamdır.
Bu katliamın Hükümet ve adli makamlarca hızla aydınlatılamaması, sorumluların adaletle yargılanıp cezalandırılmaması sonuçları tahmin edilemeyecek toplumsal felaketlerin habercisi olabilir. Halen resmi bir özür beyan edilmemesi ve katliam sonrası yaşanan bazı siyasi tartışmaların katliamın önüne geçirilmesinden son derece rahatsızız. 34 insanın öldürülmesinden sorumlu olanlardan değil de adeta öldürülen insanların ailelerinden hesap soruluyor havası ahlaken ve hukuken kabul edilemez.
Ortasu Köyü Camii’nde akşam namazını müteakiben konuştuğumuz insanların tamamı baba ve dedeleri gibi sınır ticareti yapan insanlardan oluşmaktaydı. Sınır ticaretinden başka tarım, sanayi, memuriyet gibi hiçbir seçenekleri olmadığını ve öteden beri devam eden bu işleyişin askeri birlikler tarafından da bilindiğini beyan eden öldürülen insanların aile ve yakınları; açlıktan ölmemek, yoksulluğun pençesinde kıvranmamak için 100 insan öldürülse bile sınır ticaretine devam edeceklerini heyetimize beyan etmişlerdir.
Köyde bulunan Sınır Tabur Komutanlığı’nın operasyon dönemlerinde kendilerini “Şu vakitte kaçağa çıkmayın, harekât/operasyon olacak” diye uyardıklarını, katliamdan bir gece öncesinde 120 katırla Kuzey Irak’tan mazot ve şeker getirdiklerini ifade eden köylüler, 28 Aralık gecesi hiçbir uyarı almadıklarını söylemişlerdir.
Katledilen insanların yakınları her zaman olduğu gibi 28 Aralık gecesi de İHA’ların (Heronların) seslerini duyduklarını, akabinde duyulan top atışları üzerine Jandarma Tabur Komutanlığı’nı telefonla arayıp kalabalık bir kafilenin Irak sınırından mal getirdiklerini yetkililere bildirdiklerini ifade etmişleridir.
Bombalanan bölgeye gittiklerinde ateşler ve dumanlar içerisinde akrabalarının parçalanmış cesetleriyle karşılaştıklarını, bazıları ise ağır yaralı bulduklarını beyan eden Ortasulular, ambulans çağırdıklarını fakat askeri araçların yolu kesmesi ve ambulansların geçişine izin vermemesi üzerine 8 veya 10 kişinin kan kaybından vefat ettiğini söylemişlerdir.
Hükümetin fakat özellikle de Başbakan Erdoğan’ın olay sonrası medyaya yansıyan söylem ve tavrının yakınlarını kaybeden insanlar olarak katliamla ortaya çıkan acıyı azaltmak bir tarafa daha da çoğalttığını ifade etmişlerdir. Genelkurmay ve TSK personelinin taltif edilmesinde bu kadar aceleci lakin öldürülen insanların kanlarının yerde kalmayacağının beyan edilmesi hususunda Hükümet ve Başbakan Erdoğan’ın ağırdan alan tavrı son derece incitici olarak algılanmıştır.
KÖYLÜLERİN İFADESİNE GÖRE, BÖLGEYE GİDEN BEŞİR ATALAY VE HİÇBİR HÜKÜMET YETKİLİSİ, ÖLDÜRÜLENLERİN YAKINLARIYLA GÖRÜŞMEMİŞ!
Bölgeye gelen Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay ve beraberindeki heyet dâhil Hükümet kanadından hiçbir yetkilinin ölenlerin yakınlarıyla görüşmediği, yüz yüze veya telefonla olsun taziye bildirmediği beyan edilmiştir. Beşir Atalay ve beraberindeki heyetin Tabur Komutanlığına geldiği ve hemen bitişiğindeki Korucubaşı’nın evini ziyaret etmesinin Ortasulular nezdinde ciddi bir tepki/yarattığı ifade edilmiştir. Yakınlarını kaybeden acılı aileleri ziyaret etmek için Bakan Atalay’ın köye gelmemesi bunun yerine çevre köylerdeki Korucubaşılarla yapılan toplantının medya üzerinden kamuoyuna servis edilmesinin köylüler tarafından ayıplanıp kınandığına şahit olunmuştur.
Tazminat tartışmalarının öldürülen gençlerin, acılı ailelerin, suçluların yargılanmasının önünde ve üstünde tutuluyor oluşu da kendilerine yönelik bir bühtan olarak algılandığı ve bundan rahatsızlık duyulduğu heyetimize beyan edilmiştir.
GÖRGÜ TANIKLARI: 28 ARALIK GECESİNDEN 2 GÜN SONRA KATLİAMIN YAPILDIĞI YERDE ATEŞ YAKILARAK DELİLLER KARARTILDI
28 Aralık gecesinden iki gün sonra bombalamanın yapıldığı çevrede askeri yetkililer tarafından büyük ateşler yakıldığı ve delillerin karartıldığı yönünde şüpheler dile getirilmiştir.
Heyetimizin yaptığı birebir görüşmelerde 34 İnsanını kaybeden Ortasu ve Gülyazı köylerinde psikolojik bir travma yaşandığı ve Hükümetin tavrı nedeniyle bu psikolojik çöküntünün arttığı gözlemlenmiştir. Psikolojik destek amacıyla bölgeye herhangi bir yetkili gönderilmediği ve ağır travma geçiren ailelerin sayısının artmaması için gereken tedbirlerin alınması gerektiği ise köylüler tarafından ifade edilmiştir.
Halen adli ve idari soruşturmada mesafe alınamamış olması, bir albay dışında hiçbir yetkilinin görevden uzaklaştırılmaması, bu yönde güçlü taahhütlerin yapılmaması maktul yakınları tarafından siyaseten olduğu kadar ahlaken ve hukuken de ağır bir kusur olarak algılanmıştır. Toplumsal adaleti temin edememe, en temel hak olan yaşama hakkını koruyamama, suçluları tespit edip cezalandıramama gibi hukuksuz bir işleyişin sadece öfke ve çatışma üreteceğini vurgulayan insanlar, benzer katliamların bir daha yaşanmaması için Hükümetten somut ve kalıcı adımlar beklediklerini ifade etmişlerdir.
Kaymakama yapılan saldırının bir öfke patlaması sonrasında gerçekleştiğini ve kaymakamı yine kurban yakınlarının kurtardığını ifade eden aileler, tutuklanan ve hakkında arama kararı çıkarılan 65 kişinin çoğunun kurban yakını olduğunu, bu nedenle serbest bırakılmasını ve haklarındaki arama kararının da kaldırılmasını talep etmişlerdir.
Kar altında ve gece yapılan mezarlık ziyaretinde kurban yakınları ile birlikte Kur-an’ı Kerim okunarak ziyaretimiz son bulmuştur.
Bizler tüm bu hukuksuz süreçten rahatsız ve müşteki olan ve aşağıda imzası bulunan İslami kuruluşlar olarak Hükümetin sorumluları cezalandırmakta isteksiz davranmasının, mevcut suçun ortağı olması anlamında yorumlanacağını vurgulamak istiyoruz. Öldürülen 34 kardeşimizin katillerinin bulunup cezalandırılması, Hükümetin üzerindeki en önemli ve öncelikli sorumluluktur. Ertelenemez ve devredilemez bu sorumluluğun ifa edilmesi için takipçi olduğumuzu kamuoyuna ilan ediyoruz.
AKABE VAKFI * AKDAV * ARAŞTIRMA ve KÜLTÜR VAKFI * FATİH AKINCILARI DERNEĞİ * HİKMET VAKFI * İ.H.H. * MAZLUMDER * MEDENİYET DERNEĞİ * ÖZGÜR-DER
SON VİDEO HABER
Haber Ara