'Madde bağımlılığında vicdani muhasebe devre dışı kaldı'
Fatih Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şerif Ali Tekalan, madde bağımlılığına karşı din, örf ve adetlerin rolünün ihmal edilmemesi gerektiğini belirtti. Tekalan, gerek örf ve adetler, gerekse dine karşı günümüz insanı lakayt kaldığından veya bırakıldığ
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-01-18 08:54:58
Fatih Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şerif Ali Tekalan, Fatih Üniversitesi Tıp Fakültesi'nın yayın organı Yaşama Sanatı'nda 'Madde bağımlılığı ve toplumsal etkileri' başlıklı bir yazı kaleme aldı. Sigara, alkol ve uyuşturucu gibi maddelerin yol açtığı fiziksel ve ruhsal problemlere dikkat çeken Tekalan, "Genelde ve ekseriya çok genç yaşlarda ve özellikle hedef olarak seçilen geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelerde ciddi bir pazar olarak değerlendirilir ve en masum gibi görülen sigara ile başlatılır." dedi.
Tütünde bulunan nikotin miktarının alışkanlık yapması için kasti olarak artırıldığını kaydeden Tekalan, "Bunlar bu işten çıkar sağlayanlarca profesyonelce ayarlanır, yapılacak işler bir yol haritası şeklinde titizlikle hazırlanır, uygulamaya konulur ve takip edilir. Gençler için sözde tabi ortamlar oluşturulur. Eğlence yerleri, kulüpler vs. gibi. Buralarda bu alışkanlıklar verilir. Buradan da alkol ve uyuşturucuya geçilir. Zira bu yaşlardaki gençlerin psikolojileri bu pazar sahipleri tarafından çok iyi analiz edilmektedir. (Kendini ispat gayreti, güya böyle bir çevresinin olma mecburiyeti gibi...) Bu giriş yolları ve kullanılan bu yollar bilinmediği, farkına varılmadığı sürece maalesef bu tehlikeler devam eder gider. Nitekim devam edip gitmektedir de." diye konuştu.
Bunları kullanmak ve böyle yerlerde bulunmanın sosyalliğin gereği gibi lanse edilmesini de eleştiren Tekalan, "Aksi güya geri bir düşüncedir yani gençleri tamamen serbest bırakmak gerekir... Toplum sağlığını ciddi tehdit eden kötü alışkanlıklar sanki çok basit şeylermiş gibi gösterilir ve sadece okullarda sıradan konferanslarla – ki bunlar mutlaka yapılmalıdır-geçiştirmeye çalışılır ve bu kadar gayretin yeterli olduğu sanılır." dedi.
BANA DOKUNMAYAN YILAN BİN YIL YAŞASIN DÜŞÜNCESİ TERK EDİLMELİ
Konuyla ilgili toplumsal refleksin ve ciddi bir kamuoyunun geliştirilmesi gerektiğini vurgulayan Tekalan, "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın düşüncelerini terk edip bu tür kötü alışkanlıkların çok tehlikeli ve bulaşıcı virüslerden de önemli olduğunun bilinmesi ve her an bize sıçrayabileceğinin düşünülmesi, sıçramasa bile kurbanlarla aynı toplumda bulunmamızdan dolayı, oluşturacakları zararları paylaşacağımızın bilinci içinde olmamız büyük önem taşımaktadır." şeklinde konuştu.
"DİN, ÖRF-ADETLERE LAKAYT KALINDIĞINDAN BU MESELELERDE TEMELLİ BİR ÇÖZÜM BULUNAMIYOR"
Devletin sıkı kontrolleri yanında kişi, kurum ve çevre kuruluşlarının da yapması gerekenler olduğunu dile getiren Tekalan şöyle devam etti:
"Eğitim, basın yayının rolü, din, örf ve adetlerin önemi, gönüllü çalışmaların gayretleri ihmal edilmemelidir. Hemen her dinde alkol ve uyuşturucular yasaklanmıştır. İslam dininde de sigara, alkol ve uyuşturucularla ilgili olarak, hem de zararları anlatılarak ve misalleri verilerek kaçınılması bildirilmiştir ve yasaklanmıştır, haram kabul edilmiştir. Gerek örf ve adetler, gerekse dine karşı maalesef günümüz insanı lakayt kaldığından veya bırakıldığından, bu işi engelleyici en önemli unsur olan vicdani muhasebe devre dışı kaldığından bu meselelere de temelli bir çözüm bulunamamaktadır ve yapay ve etkisiz çözümlerle vakit, ama en önemlisi nesiller kaybedilmektedir. Bazı değerlendirmeleri yeniden yapmak ve bize ait değerleri yeniden masaya yatırmak, bize hiçbir şey kaybettirmeyecek, aksine çok şey kazandıracaktır."
İnsanları kötü alışkanlıklara başladıktan sonra vazgeçirmek yerine bu tip kötü alışkanlıklara hiç başlanılmamasını sağlamanın önemine dikkat çeken Tekalan, tedavi edici hekimliğin koruyucu hekimliğe göre daha pahalı ve geç kalınmış bir işlem olduğunu kaydetti.
"KÜLTÜRÜMÜZÜ OLUŞTURAN DEĞERLER ÖCÜ GİBİ GÖSTERİLMEMELİ"
Tekalan şunları dile getirdi: "Bütün bunlar yapılırken zorla, kanunlarla, ceza ile bu zararlı alışkanlıkları başlatmamak, bunlardan vazgeçirmek değil eğitimle, ikna ile ve özellikle bizim kendi kültürümüz içinde bulunan güzelliklerden de istifade ederek, bu kötü alışkanlıklara başlanılmamasını sağlamak esastır. Burada da en önemli görev öncelikle aileye, okula ve sivil toplum kuruluşlarına ve sonra da pek tabi olarak devlet yetkililerine düşmektedir ki, bunun gereği yapılmadığı zaman faturası çok büyük olmaktadır. Bu kötü alışkanlıklara başlanılmaması ve daha çok küçük yaşlardan itibaren güzel alışkanlıklara yönlendirebilme yönüyle elde bulunan bütün imkanlardan yararlanmak gerekmektedir."
Zararlı alışkanlıklar pazarı bulunduğunu dile getiren Tekalan, "Kötü alışkanlıklar dediğimiz başta sigara, alkol, uyuşturucu gibi alışkanlıklar ve diğer kötü davranış biçimlerinin temsilcileri kendilerini legal olarak cemiyette tanıtmış ve çok ciddi beyin fırtınaları ile reklamlarını yapmışlar, halen de yapmaya devam etmektedirler." dedi.
UYUŞTURUCU MADDE KULLANANLAR SAĞLIK KURULUŞLARINA AKIN EDİYOR
Öte yandan esrar ve eroin gibi uyuşturucu madde kullananlar bağımlılıktan kurtulmak için sağlık kuruluşlarına akın ediyor. Ankara AMATEM'in istatistiklerine göre 2004 yılında eroin ve benzeri madde kullanımı dolayısı ile başvuruda bulunanların sayısı 56 iken, bu rakam 2005 yılında 287'ye, 2006 yılında 379'a, 2007 yılında 342'ye, 2008 yılında 528'e, 2009 yılında 769'a, 2010 yılında 2 bin 78'e, 2011 yılının ilk 11 ayında ise 4 bin 106'ya yükseldi. Esrar nedeniyle başvuruda bulunanların sayısı 2004 yılında 34 iken, 2005 yılında 86, 2006 yılında bin 275, 2007 yılında 2 bin 664, 2008 yılında 2 bin 114, 2009 yılında 3 bin 772, 2010 yılında 5 bin 830, 2011 yılının ilk 11 ayında ise 6 bin 225 olarak gerçekleşti. Alkol kullanımı dolayısı ile 2004 yılında 925 kişi başvururken, bu sayı 2005 yılında bin 478'e yükseldi. 2006 yılında bin 200, 2007 yılında bin 275, 2008 yılında bin 593, 2009 yılında bin 537 kişi başvurdu. Bu rakam 2010 yılında 2 bin 213'e çıkarken, 2011 yılının ilk 11 ayında bin 970'e düştü.
SON VİDEO HABER
Haber Ara