İran-Türkiye ve Suriye rejimi
Araştırmacı Ali Hüseyin Bakır, Suriye devrimini, bu devrimin İran ve Türkiye’ye etkilerini, İran ve Türkiye’nin bu devrim karşısında aldığı konumları ele aldığı bir çalışma yaptı. Araştırmada Suriye rejiminin devrilmesinden İran’ın aşırı etkileneceği, Türkiye’nin ise çok zarar görmeyeceği ifade edildi.
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-01-18 13:03:42
Araştırmacı Ali Hüseyin Bakır’ın 2011 yılı Mart ayında patlak vermesinden bu yana Suriye devrimi karşısında İran ve Türkiye’nin konumunu, her iki tarafın da Suriye rejimi karşısında benimsediği adımları, bu uygulamaların iki ülke arasındaki ilişkilere nasıl yansıdığını, ilişkilerin geleceğini nereye götürebileceğini değerlendirdiği çalışması Arap Siyasi Araştırmalar ve İncelemeler Merkezi tarafından yayınlandı. Suriye rejiminin geleceğinin ne olacağının araştırılması ışığında gerçekleştirilen bu değerlendirme kapsamlı stratejik bir görüşü yansıtıyor.
Ali Bakır ‘İran-Türkiye denkleminde Suriye Devrimi… Mevcut çıkmaz ve beklenen senaryolar’ başlıklı araştırmasında Suriye devriminin Tahran, Ankara’yı, aynı şekilde Suriye’yi takip edenleri ve gözlemcileri, herkesten önce de Suriye rejimini şaşırttığına işaret etti.
Bakır, bir yandan Türkiye ve İran’ın bölgeye yönelik gündemlerinin zıtlığına dikkat çekerken diğer yandan Suriye devriminin iki tarafı da bir yol ayrımına sürüklediğine inanıyor. Bazı kesimlerin İran, Suriye, Türkiye ve Hizbullah’ın tek bir cephede bulundukları ve müttefik oldukları imajı vermeye çalışmasını ise Türkiye’nin Arap Bölgesi’ndeki yükselişini İran ekseninde bir ilerleme olarak gösterme girişimi olarak değerlendiriyor. Bunun ardında da İran’ın nüfuzuna ya da İsrail’in küstahlığına bir sınır konmasında Türkiye’den faydalanılmasının engellenmesi çabası olduğunu vurguluyor.
İran’ın planı etkilenecek
Araştırmacı, Beşşar Esad Rejimi’nin devrilmesinin –Suriye’nin İran için Arap sahasına girişte ana kapı niteliği taşımasından ötürü- İran’ın bölgeye yönelik projesinin yapısına derin etkilerinin olacağını belirtiyor. Öyle ki İran, sonraki kazançlar ne olursa olsun telafi edilmesi, yerini dolduracak bir alternatifin gelmesi mümkün olmayan tarihi, stratejik bir müttefikini kaybedecek. Aynı şekilde Tahran’ın bölgedeki ve Lübnan’daki baş kolu olan Hizbullah ile arasını birleştiren halka kopmuş olacak. İran oyuncusu ayrıca Lübnan’da Suriye’nin siyasi ve güvenlik etkisinin ortadan kalkmasıyla nüfuz bölgesine direk tesir gücünü de kaybedecek.
Araştırmacı, Lübnan için geçerli olanın aynı şekilde Filistin sahası için de geçerli olduğunu, Suriye rejiminin düşmesiyle İran’ın artık Filistin davasını da kullanamayacağını, milli kazançlar elde etmek için Filistin ve Lübnan sahalarından faydalanamayacağını vurguluyor.
Bakır, Suriye rejiminin hızlı bir şekilde düşmesi halinde İran’ın bölgeye yönelik şu anki mevcut, bilinen projesinin hükmünün geçersiz olacağını savunuyor. Ardından İran’ın Suriye rejiminin parçalanmasının kendi kontrolüne boyun eğen tüm bölgeleri hızla kapsayacak tüm
etkilerini ve artçı şoklarını atmak için beklediğini ve bunun için hasarı en aza indirgeme ve cepheyi güçlendirme politikası güttüğünü vurguluyor.
Kargaşa çıkmazsa Türkiye etkilenmez
Bakır, Türkiye’nin ise kargaşa çıkmadığı takdirde İran’ın aksine Suriye rejiminin düşmesi durumunda çok fazla sıkıntı yaşamayacağını öne sürüyor ve şöyle diyor: ‘Uzun vadeli hesaplara göre Türkiye, şu anki Suriye rejiminin yerine herhangi başka bir rejim gelmesi durumunda pek zarar etmez. Kaldı ki Ankara, Suriye’de kurulacak herhangi yeni bir rejim ile olumlu ve yapıcı ilişkiler kurmak için Suriye halkını destekleyerek yerinde bir konum almış bulunmaktadır.’
Araştırma, Suriye rejiminin iktidarda kalması senaryosunu da uzak görmeyerek değerlendiriyor ve böyle olması durumunda sonuçların yukarıda bahsedilenlerin tam aksi olacağına işaret ediyor. Bakır, Suriye rejimi iktidarda kalırsa jeopolitik düzeyde bölgesel güç dengesinin kısa ya da orta vadede geçici olarak İran tarafına intikal edebileceğini ifade ediyor.
Sonra şöyle ekliyor: ‘Böylelikle Suriye-İran ekseni, emrivaki politikasını dayatma yoluyla diğer rejimlerle ilişkilerin doğasını belirleme imkanı olan bir konumda olacaktır. Bu eksen bölgesel düzeyde büyük ihtimalle şu an içinde bulunduğu savunma halinden saldırgan pozisyona geçecek ve bölgede şu dönemde en etkin ve önemli olan iki ülkeyi; yani Türkiye ve Suudi Arabistan’ı hedef alacaktır.
Suriye-İran ittifakına göre Türkiye –kendileri açısından- bugünden itibaren güvenilemez bir oyuncu olduğunu ispatlamıştır. Bunun için de Suriye rejimi şu anda içinde bulunduğu sıkıntıdan kurtulduğu takdirde eksenin yapacağı ilk iş, kendilerinde istenmeyen bir konum alıp aynı şekilde istenmeyen bir rol oynadığı için ceza olarak bölgedeki Türk etkisinin jeopolitik yapısını bozmak olacak.’
SON VİDEO HABER
Haber Ara