Hamile kadına elektrik vermişler
Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nce kabul edilen 12 Eylül 1980 darbesine ilişkin iddianamede, gözaltında yapılan işkencelere ilişkin ifadeler geniş yer tutuyor. İddianamede yer alan İbrahim Ünal'ın ifadelerinde, hamile bir kadına elektrik verildiği an
14 Yıl Önce Güncellendi
2012-01-12 13:20:49
75 gün sorgusunun sürdüğünü dile getiren Ünal, darbeyi gözaltında iken yaşadığını belirtiyor. "Kabadayak, kulak memesi, cinsel organ, dil, diş ve parmaktan her gün elektrik veriyorlardı" diyen Ünal, "Adli Tıp'a girdik, ayaklarım patlamış, ayakta duramıyorum. Doktorun cümlesini asla unutmam: 'Evet ayakların şişmiş ama çok yürüdüğüm zaman benimkiler de şişiyor, işkence raporunu vermem."
Kaburgalarının demir sopalarla kırıldığını, günlerce değil doğrulmak nefes alamadığını vurgulayan Ünal, şöyle devam ediyor: "Arkadaşlarımızdan dinlediklerimiz, duruşmalar sırasında Mamak'a gidince gördüklerimiz, işkence zihniyetlilerin soylarına yetecek bir utançtır. Uzuvlara elektrik vermek, ıslak zeminde çıplak bırakıp, coplamak, Filistin askısına almak, iffet ve namusa el uzatmak vs. gibi maddi ve manevi insanlık dışı işkenceler Mamak'ın gündelik uygulamaları haline gelmişti."
ABD, Arjantin ve Şili'de uygulanmış olan cezaevi metodlarının tamamen Türkiye'ye adapte edildiğini dile getiren Ünal, sağcıların üzerinde sol görüşlü polisler, sol görüşlülerin üzerinde ise sağ görüşlü polisler görevlendirildiğini ifade ediyor. 17 yaşındaki Bekir Bağ'ın günlerce ağır işkencelere tabi tutulduğunu dile getiren Ünal, "Bir gün askerler telaş içinde koşuşturmaya başladılar... Bazı Ülkücü gençleri hücrelerinden çıkardılar, Bekir Bağ'ın hücresinin yanına götürdüler: 'Arkadaşınız kendisini astı.' Herkes anında neler olduğunu anlamıştı. Çünkü tamamı C-5'ten geçmişti... Askerler ise olaya bir açıklama getirmek için çırpınıyorlardı: 'Yatak çarşafını yukarıdaki elektrik tellerine bağlamış. Kendisini asmış.' Oysa bu mümkün değildi. Hiçbir Ülkücü tek kelime bile etmedi. Hiçbiri yorum yapmadı. Tamamı 'Biz aptal mıyız?' dercesine askerlerin yüzüne baktı. O sırada bir teğmen de hücrenin önüne gelmişti. Birlikte Bekir'i dışarı çıkarıp, soydular. Bütün vücudu mosmordu ve cesedi alabildiğine şişmişti. Belli ki ölümün üzerinden uzun süre geçmişti." şeklinde konuşuyor.
Cezaevinde kedi kadar büyük fareler olduğunu anlatan Ünal, mecburen farelerin de içtiği sudan içtiklerini belirterek kaldıkları hücrenin tuvaletinin lağımla dolduğunu vurguluyor. 'Size banyo yaptıracağız' diye lağıma batırıp çıkardıklarını dile getiren Ünal, "Koğuşlarda kimilerine fare yedirildi. Mahkumlara koğuşlarda, birbirine tecavüz etmeleri için işkence yapıldı. Mamak Cezaevi'nde özellikle Ülkücülere yapılan işkenceler o kadar aşırıydı ki, Ülkücüler kendilerine sembol olarak seçtikleri kurt köpekleriyle bile saldırıya uğradılar." şeklinde konuşuyor.
O.Ç. ise maruz kaldığı işkenceyi dava dosyasında şöyle anlatıyordu: "Saçlarımız ve sakallarımız devamlı yolunuyor. Tırnaklarım bir şeyle çekiliyor. Sorulan soruları bilmediğimi söylediğim zaman şiddetini artırıyorlar. İşkenceden bayılıyorsunuz, ayılıp tekrar işkenceye tabii tutuluyorum. Kaçıncı kez bayıldığımı hatırlamıyorum. Dayaktan altımıza pislemek zorunda kalınca, pisliğinizi elindeki sopayla yemeye zorlanıyorsunuz, kısaca yiyorsunuz. İstediklerini cevaplamıyorsanız, anüsünüze cop sokma işlemi başlıyor. Sonra da ıssız bir yere götürüp, elindeki silahın ağzına mermiler sürüyorlar, ölümle tehdit ediyorlar. Ananıza, ailenize, bacınıza, tüm kutsal saydığınız değerlere galiz küfürler ediyorlar."
SON VİDEO HABER
Haber Ara