Dolar

34,8783

Euro

36,7749

Altın

3.045,23

Bist

10.144,62

Arap Baharı'na ilişkin Türk sorgulamaları

Türk modeline yönelik Arap hayranlığına rağmen bizler Türk fikir ve kültür elitlerine her yaklaştığımızda ve Türk elitleri Arap meslektaşlarına her yaklaştıklarında birbirlerini doğru anlamadıklarını anladılar.

14 Yıl Önce Güncellendi

2012-01-10 11:44:35

Arap Baharı'na ilişkin Türk sorgulamaları
Dr. İBRAHİM ELBEYUMİ - GANİM

Her biri hâlâ farklı sorulara yanıt arıyorlar. Şu ana kadar sonuç Arapların Türkleri, Türklerin de Arapları gerektiği gibi anlamadığı şeklinde özetlenebilir. Bunu teyit etmek için gelin Türkiye'de sorgulanan ve bizleri ilgilendiren noktaları düşünelim. Türkiye'de şu günlerde 2011 başlarından itibaren Arap ülkelerinde yaşananlar 'devrim mi yoksa isyan veya halk protestosu mu' şeklinde sorgulanıyor. Türkiye'de araştırma merkezlerinin, üniversitelerin ve sivil toplum kuruluşlarının Arap ülkelerinin yaşadığı hızlı dönüşümleri anlamak için yoğun şekilde düzenlediği panel ve sempozyumlara katılan Türk, Arap, Avrupalı, Asyalı ve Afrikalı birçok siyasinin, akademisyenin, aydın ve iletişimcinin yanıtlamaya çalıştığı temel soru bu.

Abant Platformu'nun Türkiye-Suriye sınırına yakın Gaziantep şehrinde Zirve Üniversitesi'nin işbirliğiyle 2-4 Aralık 2011'de yaptığı toplantı bunların sonuncusuydu. Toplantı 'Arap Baharı sonrası Türkiye ve Ortadoğu'nun geleceği: Devrim mi isyan mı?' ana başlığı altında yapıldı. Türk katılımcılar bir başka alt soruyla iştigal ettiler: Arap Baharı ülkelerinde yaşananlar Türkiye'nin bölgedeki rolünü nasıl etkiler? Bölgede lider rolü oynayabilir mi oynayamaz mı? Avrupalı, Amerikalı ve Asyalı katılımcıların çoğunluğu Arap ülkelerinde yaşananların despot rejimlerin yolsuzluğuna, despotluğuna, toplum ve devlet işlerinin idaresindeki açık ara başarısızlığına karşı bir halk isyanı olduğu yanıtı verdiler. Özellikle Tunus, Mısır ve Libya'da yaşananların devrim kavramının bilimsel anlamı itibarıyla bir devrim olmadığını vurguladılar. Buna halk protestolarının bu üç ülkede rejimin başındakini ve yakın olan çevresini devirse de rejimleri tam olarak düşürmekte başarılı olmadığını delil gösterdiler.

Buna karşın bazı Arap ve Türk katılımcılar yaşananların kelimenin tam anlamıyla bir devrim olduğu ve devrimin kurulu şartları değiştirmeyi hedeflediği, insan haklarına saygı gösteren ve barışçıl demokratik temellere dayanan modern rejimler kurmaya çalıştığı görüşündeydiler. Her iki görüşün doğruluğuna rağmen bizce her ikisi de Arap Baharı ülkelerinin yaşadıklarını tam olarak ifade etmiyor. Toplantıda bir başka görüş sunmuştum. Özetleyecek olursam Arap Baharı ülkelerinde yaşananlar şu ana kadar isyandan öte ve devrimden aşağıdadır. Bu ülkelerde yaşananlar hâlâ tamamlanmamış bir devrim halidir. Görüşümüzün temel kanıtı şu: İsyan, protesto veya halk ayaklanması tek başına Arap Baharı ülkelerinde tedrici olarak yaşandığını gördüğümüz gibi büyük değişimlere yol açamayacak olmasıdır. Bu değişimler bize göre nihayetinde statükoyu sonlandıracak ve yeni bir sistem inşa edecektir. İsyan veya protesto, hükümetin yıkılması veya iktidar grubunu halk desteği olmayan bazı karar ve yasaları iptal etmeye yahut bazı halk taleplerine karşılık vermeye zorlaması gibi sınırlı siyasi değişimlere yol açabilir.

Türkiye'de ayrıca şu soruluyor: Türkiye Ortadoğu'da lider rolü oynayacak mı? Arap Baharı ülkelerinin örnek aldığı bir model olacak mı? Doğal olarak Abant Platformu'na katılan Türk katılımcılar bu soruları sormakta ve ayrıca Arap katılımcılardan yanıtlar duymakta daha fazla istekliydi. Ancak önde gelen Türk gazetecilerden olan Cengiz Çandar, toplantının birinci oturumunda bu soruya birinci sınıf bir yanıt vererek bizi şaşırtmıştı. Çandar soruyu yeniden formüle ederek şöyle dedi: "Türkiye lider devlet ve Arap Baharı ülkelerinin örnek aldığı bir model oldu. Peki lider Türkiye, Arap Baharı ülkelerine ne sunuyor?"

Bu yanıttaki sürpriz Sayın Çandar'ın kendi devletine yönelik bağlılığı ve milliyetçi eğiliminin nesnel analitik eğilime baskın gelmesi değil. Sürpriz bu yanıtı toplantının ilk oturumunda ve Arap katılımcılarının görüşlerini dinlemeden önce sunmasında. Türk katılımcıların çoğunluğunun Cengiz Çandar'ın görüşünü kabul etmemesi dikkat çekiciydi. Keza biz Arap katılımcılar bu toplantıda Araplar ve Türkler olarak yabancı arabulucular olmadan doğrudan daha fazla diyalog ve tartışmaya ihtiyaç duyduğumuzu gördük. İşte o vakit birbirimizi daha iyi anlayacağız.Mısır gazetesi El Ehram 5 Ocak 2012

Haber Ara