AB'yi yeniden düşünmek
Vaclav Havel'in ölümü ile birlikte, 1989 yılında 'annus mirabilis'i [Mucizeler Yılını] başka hiç kimsenin yapamadığı kadar kendinde somutlaştıran adamı yitirmiş olduk.
14 Yıl Önce Güncellendi
2011-12-22 08:23:59
Daha sonrasında önce Çekoslovakya bölünmeden sonra da Çek Cumhuriyeti'nin cumhurbaşkanı olacak olan Vaclav Havel tarafından yönlendirilen "Kadife Devrim", Sovyet tipi devlet sosyalizmin de sonunu getirmişti. Kadife Devrim, Mayıs 2004'te geçici sonuna ulaşan "Avrupa'nın birleşmesi" sürecinin yolunu da açmış oldu. Bu süreç, Avrupa'nın "Doğuya doğru genişleme" projesi ile özellikle "İkinci Dünya Savaşı sonu" gibi "Avrupa'ya dönüş"lerini yorumlayan yeni üye ülkelerin oluşmasıyla "Avrupa barış projesi" başarısının zirvesine ulaştı. Daha sonra sıra yeni keşfedilen sahaların zorluklarına gelmişti (Nice antlaşması, Lizbon antlaşması vs.)
Vaclav Havel'in yitirilişiyle birlikte onsuz düşünülmesi çok güç olan bu birleşmiş Avrupa'da sorulan esas soru "gerçek içinde yaşamak"ın nasıl bilineceği sorusudur. Vaclav Havel'in yalan ve gerçek hakkındaki söylevi, deneyimlerinden beslenen inancı üstüne inşa edilmişti, bazı kavramların saptırılarak kullanılması -mesela "barışın muhafazası" söylemi aslında askerî diktatörlüğü, bu diktatörlüğü meşrulaştırmayı simgeliyordu- yurttaşların yabancılaşma içinde yaşamaya mahkûm eden egemenlik sistemini devam ettirmek için kesin sonuç veren bir vasıta idi.
Günümüz Avrupa'sının kurumsal istikrar için yüksek dozda feda edilen söylemsel düzeydeki açıklığının yitirilişini görmek için, eski Sovyetler Birliği'ne benzediğini düşündükleri ve sözcük oyunuyla "UERSS" (URSS-Sovyetler Birliği) sözüyle Avrupa Birliği'ni adlandıran bazı Avrupa Birliği karşıtlarının rüzgârına kapılıp çok da ileri gitmeye gerek yok. Günümüzdeki Avrupa Birliği kurumlarıyla geçmişteki totaliter sistemleri karşılaştırmak yanlış bir yargı olacaktır. Ancak siyasi seçkinlerden biri yurttaşları işin içine sokmaksızın önemli kararları almak için sık sık "dayanışma" kavramını kullanıyorsa buna kulak kabartmakta fayda var.
Kadife Devrimi ile finans endüstrisinin kendilerine göre totaliter bir nitelik taşıyan egemenliğiyle çarpışan Occupy Wall Street [Wall Street'i İşgal Et] eylemlerini ya da İspanya'da ortaya çıkan "öfkeliler" grubu gibi protesto hareketlerini aynı şekilde değerlendirip yorumlamak da abartılı bir tutum olacaktır. Ancak yine de hür dünyanın liberal demokrasilerinde artık gitgide daha net bir şekilde ülkeleri yönetenlerin meşru olarak kabul edilmiş olan hedeflerden ziyade egemenlik yapılarının koruyup kollamaya hizmet ettiklerinin işaretlerini görmekte olduğumuzu kabul etmek, içinde bulunduğumuz durumda makul bir tutum olacaktır.
Vaclav Havel'in Avrupa'nın geleceği hakkında kurduğu düşlerin önemli bir bölümü zaten şimdiden gerçekleştirildi. Bu büyük insanın anısına hürmeten, hedeflenenler arasında ulaşılabilenlerin önemini anlayarak ve değerini bilerek, egemenlerin hedefleri için bireyin gitgide artan düzeyde araçsallaştırmasının olası tehlikelerine karşı hassas olmayı sürdürmek, bu durumu takip etmek, doğru olacaktır.
Dıe Presse 19 Aralık 2011
Zaman
SON VİDEO HABER
Haber Ara