Dolar

34,8721

Euro

36,7488

Altın

3.039,83

Bist

10.058,47

'Devrim'i görürsem gözüm açık gitmeyecek'

Türkiye'nin ilk yerli otomobili ''Devrim''i hayata geçiren 23 mühendisten biri olan Hamdi Tahıllıoğlu, yerli otomobil üretiminin yeniden gündeme gelmesiyle o eski heyecanı tekrar yaşıyor.

14 Yıl Önce Güncellendi

2011-12-21 16:19:40

'Devrim'i görürsem gözüm açık gitmeyecek'
''Devrim arabası''nı üreten ekipten hayatta kalan birkaç isimden biri olan 93 yaşındaki Tahıllıoğlu, AA muhabirinin sorularını yanıtlarken hem yerli otomobil heyecanını hem de o günlerde yaşadıklarını paylaştı.

Hamdi Tahıllıoğlu, 1961'de Başbakanlık'tan Ulaştırma Bakanlığına ''yerli otomobil üretilmesine dair teşebbüslerin başlatılması emri''nin gittiğini belirterek, ''Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel dönemin TCDD genel müdür yardımcısıyla görüşmüş, o da 'konuyu tetkik edeyim' demiş. O günün en büyük sanayisi devlet demiryolları idi. O da ilgili kişilerle görüştükten sonra, yapabileceğimize söz vermiş'' dedi.

Tahıllıoğlu, kendisinin o dönemde ''çiçeği burnunda bir mühendis olarak Eskişehir'de çelik konstrüksiyon imalatının başında görev yaptığını, fabrika müdürünün gerekli hazırlığı yapmaları için emir verdiğini ve derhal hangarın tabanını saçlarla döşeyip temizlediklerini, boyasını yaptıklarını ve ''emre amade'' hale getirdiklerini kaydederek, şöyle devam etti:

''Tabii bütün emirleri Ankara'dan alıyoruz. Ankara'dan geldiler, tetkik ettiler, burası münasip dediler. Dört tip araba yapmaya karar verildi. Dört tipin motorları Sivas Demiryollarına ait fabrikada döküldü. Tamamen yerli. Ankara'ya getirildi onlar. Ankara demiryolu fabrikasında motorlar işlendi, krankları yapıldı, pistonlar yapıldı, vites tesisatı yapıldı. Hepsi derlenip toplanıp Eskişehir'e getirildi. Eskişehir şasi ve kaloriferi yapmak üzere görevlendirildi. Hiçbir kalıbımız, pensimiz yoktu. Lokomotif kaldırmakta kullandığımız krikolarla, yere bağladığımız saçları hazırladığımız betonarme kalıplar üzerine yatırıp kaldırarak form verdik, şekil verdik. Ön ve arka kaporta, kapılar... Şekil alması gereken ne varsa hepsini o iskelelerde yaptık.''

Otomobili 129 günde yetiştirilmek üzere görevlendirildiklerini ifade eden Tahıllıoğlu, ''16 Haziran 1961'de başlamışız işe. 129 günün sonunda tamamladık ve iki arabayı Ankara'ya gönderdik, diğer ikisi de Eskişehir'de kaldı'' dedi.

Devrim neden yolda kaldı?

Hamdi Tahıllıoğlu, o tarihte lokomotifler kömürle çalıştığı için demiryoluyla nakledilen vasıtalarda akaryakıt bulunmasının yasak olduğunu hatırlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Çünkü kıvılcım atabilir, arkada açık vagonda taşınan vasıtayı yakabilir, katar da gider o yangınla. Benzinlerini boşalttık, vagonlara yükledik, Ankara'ya sevk ettik. O zamanki sürat bugüne nazaran yavaştı. Ankara'ya biraz geç gitti. Ankara'ya indirdik. Hemen meclise getirin dediler. Gitmeleri için benzin ikmali yapmak lazımdı. Birer parça benzin konuldu. Arkadan da bir ikmal arabası gönderdik. İkmal arabası çirkinlik arz ediyor diye sokmamışlar meclise. O azıcık benzinle meclise gitti arabalar. Paşa (Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel) geliyor, çok güzel olmuş diyerek siyah arabaya biniyor. En az benzin de ona konulmuş. Paşa meclisin bahçesinde bir tur atacak diye düşünüyoruz. Direksiyonda da Amerika'dan mezun yüksek mühendis bir arkadaşımız var. Gezdirirken paşa emir veriyor, 'haydi oğlum beni Anıtkabir'e götür' diyor. Arkadaşımız da söyleyemiyor 'paşam bunun benzini yok, öbür arabaya alalım sizi' diyemiyor. Yolda giderken arabanın benzini bitiyor. Aynı gün tesadüfe bakın İngiltere kraliçesinin arabasının da benzini bitiyor ve yolda kalıyor. Senatörler inip arabayı ittiriyorlar. Bu, laf olmuyor.

Avrupa, Türkiye'de yenilikler olmasın, yükselmesin, Türkiye adam olmasın istiyor. Onların iş birlikçileri de var ülkede. El birliğiyle sayfalarca yazılar, 'Devrim doğmadan öldü, doğdu da öldü, Devrim çalışmadı' diye. Halbuki yalan. Paşa siyah arabadan indiriliyor, bej arabaya alınıyor. Onunla da Anıtkabir'e gidip gezdi. Yalnız, paşa şunu demiş, 'Batı gibi yaparız, doğu gibi ikmal yaparız' demiş. Hakikati bilmediği için tabii. Oysa ki vakit olmaması yüzünden benzin ikmali yapılamamış.''

Devrim'in en büyük ''talihsizliği''nin fabrikasyon üretime geçilememesi olduğunu belirten Tahıllıoğlu, ''Fabrikasyona geçilseydi Avrupa'da, Amerika'da olduğu gibi o günün şartlarıyla 25 bin liraya Devrim arabası vatandaşa satılabilecekti ve ülkemiz çok daha başka yerlerde olacaktı'' diye konuştu.

Yerli otomobil üretiminin yeniden gündeme gelmesi

Yerli otomobil üretiminin yeniden gündemde olduğunun hatırlatılması üzerine, Tahıllıoğlu duygularını, ''Ölürsem gözüm açık gitmeyecek yerli arabayı görürsem. O kadar sevindim ki. O bakana bin kere teşekkür ediyorum. Üzerime düşeni yapmak isterim ama bu yaşta artık ne projeye yardım edebilirim, ne imalatta çalışabilirim ama görüşlerimi bildiririm. İnşallah tahakkuk eder. Sevinirim, çok sevinirim'' sözleriyle anlattı.

Tahıllıoğlu, yerli otomobil üretiminde çalışacak genç mühendislere şu öğütlerde bulundu:

''Evvela vatan sevgisi öğütlerim. Vatan sevgisi olanlar bu vatanın yükselmesi için ne gerekiyorsa onu yapar. Tetkiklerini iyi yapsınlar, iyi çalışsınlar. Türkiye'de yapılmayacak hiçbir şey yok. Menderes gelip söylediğinde dedim ki 'sayın başbakanım Türkiye'de biz her şeyi yaparız, yeter ki malzemeyi, yetkiyi bize verin.' Türk gencinin yapamayacağı bir şey yok. Karadan gemi yürütüp İstanbul'u zapteden dedelerin torunlarıyız.''

Yerli otomobilin dünya standartlarında üretilip üretilemeyeceğine dair düşüncelerinin sorulması üzerine Tahıllıoğlu, ''Neden olmasın? Kafamız var, çalışkan olursak her şeyi yaparız. Biz 129 günde ürettik, şimdi neredeyse saniyeler ölçülecek. Az masrafla çok iş yapılacak ki maliyet düşsün, dışarıyla da rekabet edebilelim. Dışarıyla rekabet edemezseniz, ben illa bunu satacağım diye ısrar edemezseniz dışarıdaki adam gelir kendi malını satar, sizinki elde kalır'' dedi.

AA

SON VİDEO HABER

Kassam, İsrail askerlerini araçlarıyla birlikte imha etti

Haber Ara