Dolar

34,8827

Euro

36,7517

Altın

3.042,74

Bist

10.058,47

Adalet Bakanlığı: Hak ihlali başvuruları için adli ve idari tahkikat yapılıyor

Adalet Bakanlığı, ceza infaz kurumlarında meydana gelen her türlü hak ihlali başvurularıyla ilgili adli ve idari tahkikatların yapıldığını, olumsuz uygulamalar konusunda gerekli hassasiyetin gösterildiğini bildirdi.
    20 Ara

14 Yıl Önce Güncellendi

2011-12-21 09:58:48

Adalet Bakanlığı: Hak ihlali başvuruları için adli ve idari tahkikat yapılıyor
Adalet Bakanlığı, ceza infaz kurumlarında meydana gelen her türlü hak ihlali başvurularıyla ilgili adli ve idari tahkikatların yapıldığını, olumsuz uygulamalar konusunda gerekli hassasiyetin gösterildiğini bildirdi.
    20 Aralık 2011 günü Çağdaş Hukukçular Derneği üyesi avukatlar tarafından hazırlanan rapora dayanılarak yapılan haberlerle ilgili olarak Adalet Bakanlığı bir açıklama yaptı. Sincan 2 Nolu F Tipi cezaevinde O.B. isimli tutuklunun anlatımlarına göre diş tedavisine sevk kararından 10 ay sonra götürüldüğü ve ilaç alabildiği, tutuklu ve hükümlülerden birinin diş tedavisine götürüldüğünde jandarmanın doktora kelepçeyi "açıp açmayacağını" sorması üzerine doktorun kelepçenin kalmasını söylediği ve tutuklunun tedavi olmadan geri döndüğünün iddia edildiğinin belirtildiği açıklamada haberlerde, O.B. olarak belirtilen kişinin, Okan Basat olduğu, tutuklunun diş rahatsızlığı nedeni ile 01.12.2011 tarihinde Sincan Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi'nde muayenesinin yapıldığı, 15.12.2011 tarihinde diş ağrılarının artması gerekçesiyle, acil olarak Ankara Numune Eğitim Araştırma Hastanesi Cezaevi Semt Polikliniği'ne sevkinin gerçekleştirildiği, buradan da 21.12.2011 tarihine Gazi Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Çene Cerrahisi Bölümü'ne randevusunun alındığı, kayıtların tetkikinden anlaşıldığı ifade edildi. İddia edildiği gibi "tutuklunun sevk kararından 10 ay sonra işlemlerinin yapıldığı"nın doğru olmadığının vurgulandığı açıklamada, tutuklu ve hükümlülerin tedavileri esnasında kelepçelerinin açılıp açılmayacağına, İçişleri, Sağlık ve Adalet Bakanlıkları'nca imzalan 'üçlü protokol' kapsamında, tedaviyi gerçekleştiren doktorun karar verdiğine dikkat çekti.
Adalet Bakanlığı, tutuklu ve hükümlülerden E.K.'nın avukat görüşü sonrası müdahale odasına götürülerek yere yatırılıp boğazının üzerine basılarak ve ağzı kapatılarak bir kısım kıyafetlerinin çıkarıldığı iddiasına ilişkin ise "Haberlerde, E.K. olarak belirtilen tutuklunun, Emre Karataş olduğu, 10.04.2011 tarihinde tutukluyu ziyarete gelen avukatın saat 15.00 sularında görüşmesini tamamladığı, görüşme sonrasında görevli memurların tutuklunun üstünü aramak istemelerine, tutuklunun karşı çıkarak direndiği, görevli memurların Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkında yönetmeliğin 5. maddesinin L fıkrası 'Hükümlü ve tutuklular odalarından çıkışlarında ve dönüşlerinde ayrı yerlerde ve farklı memurlarca üst ve eşya aramasına tabi tutulur' gereğince aramasının yapılmasının zorunlu olduğunun tutukluya izah edildiği, ancak tutuklunun bu durumu kabul etmeyerek direndiği 10.04.2011 tarihli tutanaklardan anlaşılmaktadır. Tutuklunun tavrını devam ettirmesi üzerine görevli memurlar yukarıda izah edilen Yönetmelik hükmü gereğince üst aramasını gerçekleştirerek tutukluyu odasına almışlardır. İddia edildiği gibi tutuklunun müdahale odasına alındığı ve boğazına basıldığı iddiaları gerçeği yansıtmamaktadır." açıklamasında bulundu.
    Sincan 2 Nolu F Tipi Hapishanesindeki Abdussamat Çelik'in 17 yıldır tutuklu ve kanser hastası, aynı raporda mahkumların Çelik'e ilik verme yönündeki taleplerinin sonuçsuz kaldığının iddia edildiğinin belirtildiği açıklamada, Abdussamat Çelik'e ilik nakli talebinde bulunan tutuklu ve hükümlülerden 22 verici için doku tiplendirilmesi yapılması yönünde alınan karar doğrultusunda vericilerden toplanacak kan örnekleri için 44 adet kan tüpünün kuruma gönderildiği, her verici adayın 2 adet kan tüpüne kan örneği vermesi ve gerektiğinde adı geçen hasta dışında başka hastalar için de bağışta bulunmayı kabul ettiğini bildirir 'gönüllü verici formu'nu doldurarak imzalamasının gerektiği, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nce kuruma bildirildiği kaydedildi. Talepte bulunan hükümlü ve tutukluların kan örnekleri ve ilgili formları Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi akraba dışı doku ve kordon kanı bankasına gönderildiğinin anlatıldığı açıklamada, raporda iddia edildiği gibi 'taleplerin değerlendirilmediği' görüşünün doğru olmadığı vurgulandı.

    TELEFON GÖRÜŞME HAKLARININ ENGELLENMESİ SÖZ KONUSU DEĞİL
    Ankara Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu'nda 'silahlı terör örgütüne üye olma' suçuyla hükümlü bulunan Besna Özer'in Türkçe bilmediğinden derdini anlatamadığı ve bu nedenle iki kez hastaneden tedavi olmadan geri döndüğü, diyet yemek talebinin de reddedildiğinin iddia edildiğinin hatırlatıldığı açıklamada şu bilgiler verildi:
    "Adı geçen hakkında yalnızca Ankara Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu'na sevk gelmiş, 01.08.2011 tarihinden itibaren 17 kez kurum revirine ve oradan da ilgili sağlık kuruluşlarına sevki yapılmış, reçeteleri yazılmış ve ilaçları verilmiştir. İddia edildiği gibi 'tedavi edilmemesine' dair bir şikayet, bilgi, belge veya duyum mevcut değildir. Sağlık kuruluşlarından 'diyet yemek yemesi' ile ilgili bir raporu mevcut olmayıp, kuruma iletilmiş bu yönde bir talebi de bulunmamaktadır. Ankara 1 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu'nda bulunan mahkumların haftalık 10 dakikalık telefonla görüşme hakkının 4 Ocak 2010 tarihinden itibaren gasp edildiği iddia edilmektedir. Ceza ve İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük'ün 88. maddesinin (f) bendinde 'Hükümlülerin telefonla görüşme gün ve saatleri, kurumun asayiş ve güvenliği dikkate alınarak idare tarafından belirlenir' hükmü yer almaktadır. Bu hükme istinaden, kurumun yüksek güvenlikli bir ceza infaz kurumu olması, içerisinde çeşitli suç gruplarını aynı anda barındırması, bazı hükümlü/tutukluların hasımlılık durumları, yine hükümlü/tutukluların telefon görüşme taleplerinin çoğunlukla aynı gün ve saatlerde yoğunlaşmasından dolayı kurumumuzun asayiş ve güvenliğinin zaafiyete uğramaması amacıyla, 04.01.2010 tarihinden itibaren telefonla görüştürme saatleri, 'odaların telefonla görüş gün ve saatleri' şeklinde belirlenerek yeni bir düzenlemeye gidilmiştir. Yapılan bu düzenleme hükümlü/tutukluların ve ailelerinin mağdur olmalarını engellemek amacıyla 1 ay öncesinden kendilerine ayrı ayrı günlerde ve saatlerde olmak üzere, 3 defa anons sistemi ile duyurulmuş ve odaların görüş gün ve saatlerini gösterir çizelgeler matbu evrak haline getirilerek bütün hükümlü ve tutuklulara dağıtılmıştır. Ayrıca söz konusu bu uygulama hükümlü/tutuklu ailelerinin bilgilendirilmesi amacıyla internet sitesinden de ilgililere duyurulmuştur. Bu şekilde hükümlü ve tutukluların güvenli bir şekilde telefon görüşmelerini yapmaları amaçlanmıştır. Dolayısıyla hükümlü/tutukluların '10 dakikalık telefonla görüşme haklarının engellenmesi' söz konusu değildir."
    Resmi makamlara verilmek istenen dilekçelerin sansürlendiği, takibinin imkânsız hale getirildiği, kaybolduğu veya akıbetleri hakkında bilgi verilmediğinin haberlerde iddia edildiğinin dile getirildiği açıklamada, 5275 sayılı kanunun 68/4 maddesinde 'hükümlü tarafından resmî makamlara veya savunması için avukatına gönderilen mektup, faks ve telgraflar denetime tâbi değildir' hükmüne yer verildiği hatırlatıldı. Bu çerçevede Ceza İnfaz Kurumları'nda bulunan hükümlü/tutukluların resmi makamlara gönderilmek üzere kurum idaresine verdikleri dilekçeler bekletilmeksizin ilgili yerlerine gönderilmekte olup, talepleri halinde dilekçenin çıkış tarih ve sayısı da ilgilisine verildiğinin belirtildiği açıklamada, iddia edildiği gibi 'kaybolma, akıbetlerinin meçhul olması' gibi bir durumun söz konusu olmadığı kaydedildi.
    Yüksek sesle konuşma, gereksiz yere slogan atma, marş söyleme, kapı dövme, sohbete çıkarken üst araması yapılırken slogan atmak gibi nedenlerle disiplin cezaları verildiği iddialarını da yalanlayan Adalet Bakanlığı, "Kurumda bazı mahkumlar günün belli saatlerinde kapılara vurarak terör örgütünü övücü ve destekleyici sözler içeren sloganlar atmaktadırlar. Bu husus 5275 Sayılı Kanunun 42/2.e maddesi uyarınca disiplin cezasını gerektirmektedir. Verilen disiplin cezalarına karşı İnfaz Hakimliği'ne şikayet yoluyla başvurmak her zaman mümkündür. Ankara 1 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklu bulunan Mehmet Ali Uğurlu'nun tedavisini sürdüremediği iddia edilmektedir. Adı geçenin tutuklandığı ve Ceza İnfaz Kurumuna alındığı 28.10.2010 tarihinden itibaren, değişik zamanlarda kardiyoloji, cildiye, göz ve ortopedi polikliniklerine sevkleri gerçekleştirilmiş, ilgili sağlık kuruluşlarınca gerekli görülen tedavileri yapılmıştır. Ankara 1 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda Anayasal düzeni zorla değiştirmeye kalkışmak suçundan hükümlü bulunan Erol Zavar'ın tedavisini sürdüremediği iddia edilmektedir. Üroloji, nöroloji, FTR, dahiliye, kardiyoloji, genel cerrahi, göğüs hastalıkları, KBB ve göz başta olmak üzere sağlık kuruluşlarının farklı farklı polikliniklerine, 2005 yılından itibaren 100'ü aşkın sevki gerçekleştirilmiş, gerekli görüldüğünde hastanede yatarak tedavisine devam edilmiş; bunun dışında birçok kez de kurum revirine çıkarılarak tedavilerinin devamı ve ilaçlarının temini noktasında kurum doktoru tarafından gerekli görülen sağlık işlemleri gerçekleştirilmiştir. Adı geçenin sağlık kuruluşlarına sevki ve tedavi süreci ile ilgili yapılan işlemlerinin hepsi kurum revirinde bulunan sağlık dosyasında mevcut olup, sağlığı ile ilgili gerekli hassasiyet gösterilmektedir." ifadelerini kullandı.
    Ceza İnfaz Kurumlarının Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi, Birleşmiş Milletler Keyfi Tutuklama ile İşkenceyi ve Aşağılayıcı Muameleyi Önleme Komitesi gibi uluslararası kuruluşlar ile TBMM İnsan Hakları Komisyonu, Adalet Müfettişleri, Ceza İnfaz Kurumları Kontrolörleri ile İzleme Kurulları tarafından denetlendiğinin altının çizildiği açıklamada, "Ayrıca 4675 sayılı İnfaz Hakimliği Kanunu uyarınca ceza infaz kurumlarında bulunan mahkumlarla ilgili yapılan tüm işlem ve uygulamalar infaz hakimliğinin denetimine tabi tutulabilmektedir. Tutuklu ve hükümlülerin Ceza İnfaz Kurumlarına kabulleri, barındırılmaları, aramaları ve diğer bütün işlemleri başta 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun olmak üzere ilgili Tüzük ve Yönetmeliklerle yerine getirilmekte olup Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazına ilişkin kurallar hükümlü ve tutukluların ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet, doğum, felsefi inanç, milli veya sosyal köken ve siyasi veya diğer fikir yahut düşünceleri ile ekonomik güçleri ve diğer toplumsal konumları yönünden ayırım yapılmaksızın ve hiç kimseye ayrıcalık tanınmaksızın uygulamaktadır. Ceza infaz kurumlarında meydana gelen her türlü hak ihlali başvurusuyla ilgili adli ve idari tahkikat yapılmakta ve olumsuz uygulamalar konusunda gerekli hassasiyet gösterilmektedir." denildi.
SON VİDEO HABER

Kassam, İsrail askerlerini araçlarıyla birlikte imha etti

Haber Ara