Van'da yaşanan depremin ardından gazeteci Ahmet Tezcan'ın sosyal medya üzerinde ortaya attığı bir fikirle hayata geçirilen "Evim Evindir Van" projesinin sonuçları yüz güldürüyor. Evi yıkılmış veya ağır hasar görmüş, sokakta yaşam mücadelesi veren depremzedeler, önceleri Van'dan ayrılmak istemiyordu çünkü onların çoğu Van'ın dışına hiç çıkmamıştı. Ayrıca birçoğunun zihninde ürkütücü bir İstanbul portresi varmış. "Onlar batılı, eğitimli. Bizi evlerine kabul ederler mi, uyum sağlayabilir miyiz, dışlamazlar mı bizi?" diyen birçok Vanlı kaygılıymış yolculuğa çıkmadan önce.
İstanbul'a geldikten sonra ise düşünceleri tamamen değişmiş. Herkesin yardım etmek için etraflarında pervane olduğunu gördüklerinde çok şaşırmışlar. Duygularını "Çok samimi karşılandık. İhtiyaçlarımızı karşılamak için elinden gelenin fazlasını yaptı herkes. Doğrusu bu kadarını hiç beklemiyorduk. Kafamızdaki batılı çok farklıydı. Biz muhacir olduk yollara düştük, onlar ensar gibi karşıladı bizi." sözleriyle anlatıyorlar.
Gurbetteki Vanlıların sorunları bu kadarla çözülmedi elbette. Kimi sağlık problemleriyle imtihan oluyor, kimi işsizlik, kimi de çocuklarıyla. Ama hayata devam etmeye çalışıyorlar kaldıkları yerden.
Biz de İstanbul'un misafiri bu ailelere misafir olduk. Sıkıntılara ve imkânsızlıklara rağmen yeni evlerinde bizi ağırlamanın vermiş olduğu mutluluk yansıyordu gözlerine. Ağız birliği etmişçesine "Kızım, hemen çay koy ocağa." diyordu anneler. Sohbet sırasında hiçbirinin ağzından isyana dair bir kelime dahi işitmedik. Geçici de olsa, kendilerine ait sıcak bir yuvada yaşıyor olmaktan son derece mutlular, şükrediyorlar. Evlerini, hiç tereddüt etmeden kendilerine veren ailelere de minnettarlar.
Van'dan İstanbul'a ilk gelen aile
Başını sokabildikleri tek yuvaları olan gecekonduları yıkılmış depremde Erad ailesinin. Dahası çadır da ulaşmamış onlara. Çalı çırpıdan yaptıkları derme çatma bir barakada idare etmişler. Havalar iyice soğuyup yağmurlar başlayınca kaldıkları yeri su basmış. Su içinde yaşamışlar günlerce. Kanser tedavisi gören Aslı Erad'ın ayakları şişmiş. Bu duruma daha fazla dayanamamışlar. Son çare valiliğe başvurup İstanbul'a atmışlar kendilerini. İstanbul'da valilik yetkilileri ve Ahmet Tezcan karşılamış onları.
11 nüfuslu Erad ailesi bir ayı aşkın süredir Tezcan'ın evinde kalıyor. Gülistan nine, yarım Türkçesiyle "Her gün yatıp kalkıp bize bu yardımları yapan kardeşlerime dua ediyorum." diyor. Aslı Hanım'ın kızı Zeynep ise annesine bakmak zorunda olduğu için liseden sonra eğitimine devam edememiş. Hayalinde üniversitede beden eğitimi okumak var. Sporla ilgileniyormuş ama ara verince kilo almış. "Annemi senede üç dört kez hastaneye yatırıyorduk. Bazen ameliyatları oluyordu ve her seferinde en az bir ay yanında kalıyordum. Bu koşullarda kimse çalıştırmak istemezdi beni." diyor. Yine de şükrediyor haline.
Erkek kardeşi Muhammed ise 19 yaşında. Daha önce inşaatlarda çalışmak için gelmiş İstanbul'a. O da ablası gibi bırakmak zorunda kalmış okulunu. Şimdi ikisi de bir yandan okumak bir yandan çalışıp ailesini ayakta tutmak istiyor.
***
Çocuklarım ölmeden bizi görüp görmediklerini öğrenmek istiyorum
Calın ailesi, bir süre evlerinin bahçesinde yaşamış depremden sonra. Evleri ağır hasar gördüğü için girememişler içeri. Çadır için bir hafta beklemişler. Gelmeyince doğduğu günden beri doktor gözetiminde olan iki özürlü yavrusu da soğuktan hasta olmuş. Durumları ağırlaşınca hastaneye kaldırmışlar. Sonrasında statta kurulan çadır kente yerleştirilmiş aile.
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Van'ı ziyaretinde çocukları cihazlar içinde görünce hemen talimat vermiş ve aile Mevlâna kente gönderilmiş. Bayramda Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de Calın ailesini ziyaret eder ve çocukları görünce Van valisine ailenin acilen İstanbul'a gönderilmesi talimatını verir.
Metin Calın'ın eşi Leyla tereddüt eder İstanbul'a gelme konusunda. "Çocuklarımızın bakımı konusunda endişeliydik, sigara içilen bir ortamda bulunmamaları gerekiyor. Sessiz ve temiz ortama ihtiyaçları var. Yoksa çok çabuk hasta oluyorlar. Misafirhanelerde kalsaydık insanlara derdimizi anlatamayabilirdik. Kızlarımız perişan olurdu."diyor. Ancak İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, bizzat aramış Leyla Calın'ı ve bundan sonra onların gözetiminde olacağı sözünü vermiş. İstanbul'da valiliğin makam aracıyla karşılanan aile, gözlerine inanamamış. "Bu kadarını hayal bile edemezdik. Bizim oradakiler yanlış düşünmüş bugüne kadar. Boşuna korkmuşuz." şeklinde ifade ediyorlar duygularını.
Kaldıkları ev, Melisa ve Aleyna'nın bakımına oldukça uygun. Çocuklar ayrı odalarda tedavi ediliyor. Aleyna yedi yaşında ve iki aylıkken beyin gerilemesi başlamış, yatağa ve makinalara bağımlı. İki yaşındaki Melisa'nın hastalığı da aynı. Ancak şu an itibariyle durumu ablası kadar kötü değil.
Bir aydır eşi ve çocuklarıyla İstanbul'da yaşayan Metin Calın buraya gelmelerinde vesile olan valilik görevlilerine, tereddütsüz evlerini açan aileye minnettar olduğunu belirtiyor. Ancak küçük bir ricası var: 2007'de çocuklarına özürlü maaşı bağlanması için başvuruda bulunmuş. Ama hâlâ sonuç alınamamış. Bir de Van'da iken çocuklarının gözlerinin görüp görmediğini öğrenmek istemişler. Hastane üç ay sonraya gün verince öğrenememişler bunu. Anne "Kızlarımın hastalığının çaresi yok. Doktorlar en fazla beş altı yıl ömür biçiyor. Çocuklarım gözlerimin önünde eriyip gidiyor. Ama en azından bizi görüp görmedillerini öğrenmek istiyorum. Sağlık Bakanlığı bize bu fırsatı sağlarsa çok mutlu olacağız."diyor.
Kardeş aile ile çift taraflı rehabilitasyon
Ergun Altan, Evim Evimdir Van projesiyle İstanbul'a ilk gelen Erad ailesine 'kardeşlik' yapıyor. Aslında yaptıklarını bu şekilde adlandırmamış başlarda. Ahmet Tezcan, Ankara'da yaşadığından yakın arkadaşı Altandan rica etmiş aile ile ilgilenmesini. Ergun Altan da ailenin İstanbul'a uyum sağlaması için elinden geleni yapmış. Tezcan, Altan'ın aileyle arasındaki iletişimden çok etkilenmiş ve 'Kardeş aile uygulamasını diğer ailelere de uygulayalım.' demiş. Altan; ailenin devlet daireleriyle ilgili işlerinde yardımcı etmiş, kanser hastası Aslı Erad'ı hastaneye götürmüş, günlük işleriyle ilgili herhangi sorunlarında bir telefon uzağında olmuş Altan. Ergun Altan, "Aile ile tanışmadan önce ne kadar çok sorunum var, diye yakınıyordum. Ailenin yaşadığı onca şeye rağmen hâlâ hayata umutla bakıyor olması beni kendime getirdi. Birbirimize dert ortağı olduk.Sıkıntılarımı unutturdular bana. Çift taraflı tedavi ediyoruz
birbirimizi." diyor.
Zaman