Görmez: İslam'da kadın, eski insanlık dışı muamelelerle izah edilmemeli
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, İslâm'da kadın konusunu anlatmak için eski kültür ve medeniyetlerde kadının ne kadar insanlık dışı muamelelere maruz bırakıldığını izah etmekten vazgeçilmesi gerektiğini söyledi.
Diyanet İşleri Başkanı Mehm
14 Yıl Önce Güncellendi
2011-12-02 12:36:32
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, 5. Dini Yayınlar Kongresi'nde yaptığı konuşmada, İslâm'da kadın konusunu izah etmek için, eski kültür ve medeniyetlerde kadının ne kadar insanlık dışı muamelelere maruz bırakıldığını anlatmaktan vazgeçmesi gerektiğini belirtti. Görmez, "Bunun yerine İslâm'ın kadını nasıl mücerret bir cinsiyet konusu olmaktan çıkardığını, kadın konusunda insan düşüncesinde nasıl bir sıçrama meydana getirdiğini, Hz.Peygamber'in hayatıyla sınırlı olmayan daha uzun vadeli hedefleri nasıl gösterdiğini ancak dürüstçe bir özeleştiri yaparak, tarih içinde -bırakınız o hedeflere yürümeye- Hz. Peygamber dönemindeki iyileştirmeleri dahi nasıl kısmen kaybettiğimizi görebilmeliyiz. Biz Müslümanların, bugün kadın ve sorunları konusunda düşünce üretip kalem oynatırken Kerim Kitabımızın tohumlarını ektiği, Resûl-i Ekrem'in Medine'de yeşerttiği ezeli hikmet ve mutlak hakikat ölçülerini esas almak ve insanlığa bu esasları takdim etmek temel ilkemiz olmalıdır." şeklinde konuştu.
"İSLAM'IN KADIN ÖĞRETİLERİ İLE EGEMEN DÜŞÜNCE ARASINDA DERİN FARKLAR VAR"
Görmez, İslam'ın kadın konulu öğretileri ile tarihte ve günümüz toplumlarında egemen olan düşünce, telakki ve uygulamalar arasında derin farklar bulunduğunu söyledi. Tarih içinde Müslümanların, bizzat Kur'an-ı Kerim'in çizdiği çerçeveyi dahi yakalayamadığını söyleyen Görmez, "İslâm toplumlarında maalesef Kur'an öncesi kadın telakkileri hayatiyetini, üstelik İslâm görüntüsü altında sürdürebilmiştir. Kadim din ve kültürlerin Müslüman toplumlara tesiri, yerleşik kültür ve geleneklerin dine baskın çıkması, dinin ve dinî metinlerin yanlış anlaşılması ve yanlış yorumlanması yanında, Müslümanların ahlâkî zaafları da bu tür düşüncelerin yaşayıp kökleşmesine zemin teşkil etmiştir." diye konuştu.
"KADIN ALEYHTARLIĞINA DÖNÜŞTÜRÜLEBİLECEK YORUMLARDA BULUNULDU"
Görmez, tarihsel süreç içerisinde İslam kitâbiyatına dair eserlerde dinin genel prensiplerine aykırı, yanlış, eksik, yerleşik kültür ve anlayışların etkisinde kadın aleyhtarlığına dönüştürülebilecek yorumlarda bulunulduğunun da bir gerçek olduğunu ifade etti.
Görmez, şöyle devam etti: "Bilhassa Hz. Aişe'den itibaren hadisçilerimizin bin bir emek vererek isnad ve metin bakımından zayıf ve uydurma olduklarını ispat ettikleri bir takım rivayetlerin popüler vaaz ve irşad eserlerinde şöhret bularak varlıklarını idame ettirmiş olmaları oldukça düşündürücüdür. Özellikle kadının yaratılışına dair hurafeye varan düşünceler, kadına yönelik zayıflık ve eksiklik söylemi, fitne ve fettanlık ithamı, kadını erkek üzerinden değerlendirmeye çalışmak ve bu mukayeselerde Allah ve Resûlü'nün nehyettiği, cinsiyetçilik denilebilecek bir söyleme yer vermek, bunun en bariz göstergesidir."
Görmez, modern döneme yaklaşıldığında kadının Müslüman toplumlarda yaşadığı çeşitli sıkıntılar ve bu sıkıntılara yol açtığı iddia edilen kitâbiyatın çok ciddi tartışmalara sebebiyet verdiğini söyledi. Bu kitabiyatta resmedilen kadının, bir rahatsızlık sebebi haline geldiğini veya getirildiğini dile getiren Görmez, "Kadın konulu eserler, doğal sınırlarını ve pratik çerçevesini aşarak daha geniş bir zihniyet ve medeniyet meselesi olarak ele alınıp tartışılmaya başlamıştır. Batının İslam'la ilgili geliştirdiği anlayışta, kadın meselesi araçsallaştırılmış, kadının İslam'daki yeri parçacı bir yaklaşımla ele alınarak ve abartılarak İslam imajını zedeleyecek bir resim oluşturulmaya çalışılmıştır." diye konuştu.
"KADIN, BİRİLERİNİN BAŞKALARINA NOT VERDİĞİ BİR ALAN OLMAKTAN ÇIKARTILMALI"
Görmez, kadın konusunun birilerinin başkalarına not verdiği bir alan olmaktan çıkarılarak; sosyal, kültürel, dinî ve ahlakî farklılıkları dikkate alan bir yaklaşımla değerlendirilmesi gerektiğini kaydetti.
Kadın konulu yazılar ve yayınların son iki asırda oldukça çoğaldığına dikkat çeken Görmez, "Ancak bu literatürü oluşturan yayınların, kadın sorunlarına ne derece dokunabildiğinden emin değilim. Hatta bu yayınların temel gayesinin kadın sorunlarına ve ihtiyaçlarına yönelik çözümler getirmek olduğundan da aynı şekilde emin değilim." dedi.
Modern zamanlarda Müslüman yazar, âlim ve entelektüellerin kadın konusunda bir düşünce ve söylem kriziyle karşı karşıya kaldığını belirten Görmez, şunları dile getirdi: "Dünyanın batı yakasında, küresel siyasetin aktörleri yeni bir İslam imajı oluşturmak için kadın konusunu özel olarak belirleyip, bunun üzerinden İslam'a saldırınca, söz konusu kriz daha da büyümüştür. Kadın konusunu sürekli bir başka kültür ve medeniyet tasavvuru üzerinden izah etmeye kalkışmamız, dinî metinleri ve dinî gelenekleri savunmacı bir mantıkla ele almamız/yorumlama çabalarımız, bahsi geçen krizin asıl sebebini teşkil etmiştir. Özellikle son iki asırdır İslam Dini hakkında yanlış bir algı oluşturmak isteyenlerin ilk olarak İslam'ın kadın tasavvuru ve bu tasavvur bağlamında kadınların bireysel ve toplumsal durumlarını metodik ve bilimsel bir yaklaşımdan uzak bir şekilde ele alan yayınlar yaptıkları aşikardır."
"19. YÜZYIL KADIN KONUSUNDA DA KIRILMA YÜZYILI OLDU"
19. yüzyılın kadın konusunda da bir kırılmanın yüzyılı olduğunu aktaran Görmez, "Onların bizimle ilgili bakışlarında kırılan bir bakışı benimsedik kendimizle ilgili olarak ve modernleşme tarihimiz bir anlamda bu oryantalist önyargılara cevap üretmekle geçti. Ne yazık ki bu da polemik türü bir edebiyat olmaktan öteye geçememiş ve hikmetli bir reddiye literatürü oluşturamamıştır. Ayrıca yazılan eserler anlayıcı tahlillere dayanmaktan öte, protest bir dil kullanıldığı için sadra şifa vermek yerine, tepkisel analizlere mahkûm edilmiştir. Hali hazırda bu literatür günümüzde İslamofobinin de en önemli malzemeleri hâline gelmiştir." dedi.
Görmez şöyle devam etti: "18. yüzyıl sonlarına kadar batılı seyyahların kalemi Müslüman kadınları genel olarak saygılı ve takdir eden bir üslup ile anlatırken; bu tarihten itibaren batılı kalemlerin ekseriyeti şu genellemeyi yaptı: 'İslâm, özünde kadınlar için baskıcı bir niteliğe sahiptir; peçe ve haremlik/selâmlık ayrımı bu baskının en bariz göstergesidir; zaten İslâm toplumlarının genel ve gözlenebilir geriliğinin sebebi de bu geleneklerdir.' 'Ezilen kadın', Doğuyu ötekileştirerek kendini inşa etme çabasında olan Avrupa'nın en fazla kullandığı imge oldu. Meşrutiyet döneminde "batıcılar" bu görüşü genel itibariyle benimsediler. Onların kalemine göre Türkiye'nin geri kalmasının başlıca nedeni kadınların aşağı durumudur. Bunun sorumlusu da din ve din adamlarıdır. Dönemin 'İslâmcılar'ı da Batıcılık karşıtı politikalarını kadın üzerinden yaptılar. Aile hukukunun İslâmî prensiplere göre yeniden düzenlenmesi ve kadının eğitiminin, kadınları kamusal alana sokmayı değil, daha sağlıklı ve dindar nesiller yetiştirmeyi amaçlaması gerektiğini savundular."
"SAVUNMACI YAZI, GÜNÜMÜZDE DE DEVAM EDİYOR"
Karşılıklı tepkiselliklerle ortaya çıkan savunmacı yazının başarılı bazı kalemlerin dışında günümüzde de devam ettiğini söyleyen Görmez, "19. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren kadın konulu kitap ve dergilerin çoğalmasında bu savunmacı tutumun etkisi vardır. Zira bu dönemden önce kadınlar literatürde kadın oldukları için değil, erkeklere oranla az da olsalar, yaptıklarından dolayı yer aldılar." dedi.
Tarihin kadınları'nı tarafsız olarak aktaran örneklerin çok az olduğunu aktaran Görmez, "Günümüzde kadınla ilgili yaygın şu üç perspektifle üretilmiş yazınla karşı karşıyayız: Birincisi meseleleri kadın sorununa indirgeyen cinsiyetçi perspektif; ikincisi meseleleri dinin, özellikle İslâm'ın kadınla sorunlu olduğu noktasından gören oryantalist ve neo-oryantalist perspektif; üçüncüsü de 'İslâm kadına tüm haklarını vermiştir' diyerek çağdaş problemleri görmezden gelen perspektif. Müslümanlar olarak bizim bu üç bakış açısının dışında, fakat onları da gören, kapsamlı ve kriterlerini kendi kaynağından alan bir bakışla yeni çalışmalar yapmamız gerekiyor." diye konuştu.
"BİR KADIN ANSİKLOPEDİSİ YAYINLANABİLİR"
Görmez, bir zihniyet dönüşümü için öncelikle meselenin akademik boyutunda çok daha kapsamlı ve sarih çalışmalara ihtiyaç duyulduğunu belirtti. Bugüne ilişkin savunmacı ve cinsiyetçi perspektiften uzak yeni bir söylem üretilmesi gerektiğini dile getirdi. Görmez, yaşamlarının birer izlek olabilmesi içi bir kadın ansiklopedisi ve benzeri ansiklopedilerin hazırlanabileceği, Nedvî'nin 40 ciltlik biyografi birikiminin tercüme edilerek yayınlanabileceği önerisini getirdi.
SON VİDEO HABER
Haber Ara