Hacdan önce ve hacdan sonra
'Bu diyarda ömürler ikiye ayrılır: Hacdan önce ve hacdan sonra...' Ali Ural haccın öncesini ve sonrasını yazdı...
14 Yıl Önce Güncellendi
2011-11-29 10:14:36
Bu diyarda hac rüyaları görülür yüzyıllardır. Bu diyarın çocukları hac hikâyeleriyle büyür.
Bu diyarda ömürler ikiye ayrılır: Hacdan önce ve hacdan sonra. Bu diyarın ihtiyarları Hacerülesved'i öpebilmek için kalan ömürlerini gözlerini kırpmadan vermeye razıdırlar. Bu diyarın gençleri af ümitleri taşıyorsa bir gün hacı olacakları içindir. Bu diyarın Hak dostları, evlerinde kalsa da bedenleri, ruhlarını katarlar her hac kafilesine. Bu diyarda hacdan gelen seccadeye melekler dokumuş gibi bakılır. Bu diyarda bir damla zemzemin diriltemeyeceği dudak yoktur, bir hurmanın fethedemeyeceği bir kalp... Zira bu diyarın ahalisi gelen her hacı da yeniden hacı olur, dönemeyen her hacıyla birlikte defnedilir kutsal topraklara. Bu diyarın günahkârları hac hayalleriyle özgür kalır zindanlarda. Bu diyarın sultanlarının kavuklarında haremi şerifin hizmetkârı olduklarını gösteren işaretler vardır.
Bu diyarda Kâbe'ye yüz sürme bahtına eremeyenler, kandil, şamdan, buhurdan, tespih gibi eşyalarını "Benden bir nişane olsun" deyip gönderirler Hicaz'a, isimlerini sırmayla işledikleri kırmızı meşinden torbalarla, yeni dokunmuş Kâbe örtüsünün de yer aldığı Surre Alayı'na katıp. Bu diyarda âlimler tarafından "Yol emniyeti yoktur," denilerek hacılar geri çevrildiği zamanlarda bile "Bu devletin görevidir" şiarıyla surre keseleri ve Kâbe örtüsü, askerlere emanet edilip yerine ulaştırılır. 8 Şevval 923. Bu diyarın ilk mahmilini Yavuz Sultan Selim uğurluyor Mısır'dan İstanbul'a dönerken, Şam'dan. Kubbesi üstünde bir gümüş top ve topun üzerinde altından bir alem. Kubbenin altın dokuma örtüsünde Kelime-i Tevhid. Mahmilin içinde Kâbe'nin yeni örtüsü. Bu diyarın ikinci mahmili İstanbul'dan Hz. Aişe-i Sıddıka adına gönderiliyor ve Şam'dan geçtiği için Şam mahmili adı veriliyor ona.
Bu diyarın ilk surresi Yıldırım Bayezid tarafından gönderiliyor Mekke ve Medine'ye. Edirne'den yola çıkan surrede 80.000 altın var. Yıldırım Bayazıt'ın oğlu Çelebi Sultan Mehmed, özel yaptırılmış keseler içinde, karadan bir alay tertip ederek uğurluyor surreyi. Sultan II. Murad'a gelince; her yıl Mekke, Medine, Kudüs ve Halil'ür-Rahman'a 3.500 filoriden oluşan bir surre yollamayı âdet haline getirmekle kalmayıp, Balıkhisarı'ndaki köylerin gelirlerini ve Ergene Köprüsü'nün geçiş ücretlerini de Mekke, Medine ve Kudüs halkına vakfediyor.
Fatih Sultan Mehmed, İstanbul'u fethettikten sonra, fethi müjdelemek için Mekke Emîri'ne name ve hediyeler gönderiyor. Mekke Emîri, Fatih Sultan Mehmed'in fethi anlatan namesini Kâbe-i Muazzama'da halka okutarak, Mekke ve Medine halkına gönderdiği 7.000 altını ihtiyaç sahiplerine dağıtıyor. Fatih'in oğlu Sultan II. Bayezid durur mu, o da Mekke ve Medine halkına dağıtılmak üzere 14.000 duka altını her sene Kurban Bayramı'nda Mekke'ye yollamayı bir vazife biliyor. Yavuz Sultan Selim ise babasının surresini iki katına çıkartarak her yıl 28.000 duka altın gönderiyor Hicaz ehline.
Bu diyarda surre alayına, Hac kervanını emniyet içinde götürüp getirecek, Mekke ve Medine'de para ve hediyeleri dağıtacak, Hacda selameti temin edecek, "Surre Emini" adı altında bir görevli tayin ediliyor. Doğruluk ve sadakatlarıyla temayüz etmiş mülkiye, askeriye veya ilmiye sınıfından yüksek rütbeli memurlar arasından seçiliyor Surre Emini. Hacıların güvenlik içinde seyahat edebilmeleri için yol üzerinde bulunan bütün vali, sancakbeyi ve kadılara fermanlar yazılıyor. Surre alayı için ihtiyaç duyulan bineklerin fahiş fiyatla satılmaması, Surre Emini'ne her türlü kolaylığın gösterilmesi, Surre-i Hümayun'un geçeceği yollardaki bozuk kaldırımların ve köprülerin yapılması tavsiye edilmiyor, emrolunuyor. Kocaeli'nden Akşehir'e, Akşehir'den Konya'ya, Konya'dan Adana'ya, Adana'dan Hama'ya ve Hama'dan Şam'a bir bayrak gibi teslim ediliyor surre. Şam'a ulaşıldığında bir mektupla durum Padişaha bildiriliyor ve Emirü'l-Hac'ın kumandasında hareket eden Şam kafilesi ve Surre-i Hümayun'u korumakla görevli Arap atlıları ve askerlerini de yanlarına alıp Hicaz'a doğru yola çıkıyorlar.
Bu diyarın sultanları, eşkıyalara mani olmak için hac yolu üzerindeki kabilelere Urban surresi adı altında bağışlar yapıyor. Dahası Hac yolunun emniyetini sağlamak için 1842 yılında Çöl Muhafızlığı oluşturuyor. Mekke'ye varıldığında Surre Emini, Padişahın, hacıların emniyeti ve rahatının temin edilmesini ferman buyurduğu Arapça name-i hümayunu Mekke Emiri'ne teslim ediyor. Mekke Emiri nameyi öpüp başına koyduktan sonra Mina mevkiinde yüksek sesle okutup, surre keseleri ve surre defterlerini Şerife takdim ediyor. Ardından Mekke şerifi Arapça bir name ve teşekkürü ihtiva eden bir duaname ile emanetlerin yerine ulaştığını Padişaha bildiriyor.
Ve Müjdecibaşı Mekke Emiri'nin gönderdiği nameyi Padişaha mevlit okunurken sunuyor mutlaka. Mevlit gününden önce devlet adamlarına hangi camide, hangi kıyafetle hazır olacaklarına dair malumat veren bir name gönderilip hazırlıklar yapıldıktan sonra, Rebiülevvel ayının on ikinci gecesi Padişah, tayin edilen camiye maiyetiyle teşrif ediyor. İşte bu mübarek anda mevlithan "Geldik ak kuş kanadıyla revan/ Arkamı sığadı kuvvetle heman" beytini okurken hürmetle ayağa kalkıyor herkes. Bu sırada Müjdecibaşı Mekke Emiri'nin gönderdiği nameyi Reisülküttab'a veriyor ve Padişahın huzurunda Mekke Emiri'nin namesi okunuyor.
Bu diyarda hac rüyaları görülür yüzyıllardır. Bu diyarın çocukları hac hikâyeleriyle büyür. Bu diyarda ömürler ikiye ayrılır: Hacdan önce ve hacdan sonra. Bu diyarın hacılarına kurşun sıkanlar iflah olmazlar.
SON VİDEO HABER
Haber Ara