Muhaliflere ölüm saçan hukuki silah
İstiklal Mahkemeleri'nin verdiği kararlar hala tartışılırken, gazeteci yazar Ahmet Turan Alkan'ın bu konudaki bir çalışması yayınlandı.
14 Yıl Önce Güncellendi
2011-11-27 22:59:12
İstiklal Mahkemeleri konusunda çalışmaya nasıl karar verdiniz?
Bundan 20 sene önce Ağaç Yayınları, Alternatif Üniversite başlığı altında okuyucularına belirli konularda kısa ve sağlam bilgiler aktarmayı amaçlayan bir dizi başlatmıştı. O çerçevede yapılan teklif üzerine meseleye eğildim. Kitabın ilk kısmı, işte bu çalışmadır ve mahkemeler hakkında genel bilgi verir. İkinci bölümünü ise daha önce kaleme aldığım, Sivas'ta İstiklal Mahkemesi uygulamalarına dair uzun bir makale teşkil ediyor. İlk bölümdeki genel bilgilerin, daha elle tutulur bir örnek olay üzerinden hikayesidir ikinci bölüm.
İstiklal Mahkemeleri neden kuruldu?
Milli Mücadele esnasında askeri birliklerimiz firariler konusunda büyük sıkıntı çekiyordu. TBMM, firari erleri hızla yargılamak ve firarileri caydırmak için İstiklal Mahkemeleri'ni bir kanunla teşkil etti. Ayrıca cephe gerisindeki eşkıyalık, isyan, yıkıcı faaliyetler de İstiklal Mahkemeleri gibi olağanüstü yargı usulüyle çalışan bir kurulun varlığın teşkiline sebep teşkil etti.
Peki bu mahkemeler neden sadece belli yerlerde kuruldu?
Çünkü dönemin Anayasal yapısı icabı meclis üyelerinin iştiraki ile oluşturuluyordu ve mesela Sulh hukuk mahkemesi gibi her yerde teşkiline lüzum yoktu. Olağanüstü mahkemelerdi ve belirli zamanlar için görevlendiriliyorlardı.
Milletvekillerinden oluşan bir mahkeme ne kadar adil bir yargılama yapabilir? Neden hukukçulara görev verilmedi?
Birinci Meclisimiz "Tevhid-i Kuvvâ, yani kuvvetlerin birliği esasıyla çalıştı ve dönemin olağandışı şartlarının eseri bir yapılanmaydı bu. Mebuslar hem Müsteşarlık, bakanlık gibi yürütme işlerini yürütür, hem cephelerde heyet-i nasıha olarak görev yapar, hem İstiklal Mahkemesi hakim ve savcısı olarak yargı fonksiyonu icra eder, hem de mecliste yasama faaliyetlerine bakarlardı. 1920 yıllarının Ankara'sı yetişkin adam kıtlığı çekiyordu. Zaruretlerin eseridir. Yeterince hukukçu olsaydı, herhalde onlar görevlendirilirdi. Mebusların adil yargılama yapamayacağı varsayımına iştirak etmiyorum, zira çoğunluğu zaten hukuk müktesebatı olan tecrübeli kişilerdi. Yeri gelmişken ifade edelim, asker firarilerine, eşkıya ve bozgunculara karşı görev yapan 1. Dönem mahkemeler, kuruluş maksadına uygun çalıştı. Cepheyi ve cephe gerisini tahkim ve takviye ettiği kanaatindeyim ben.
Firari askerleri cezalandırmak üzere kurulan bir mahkeme neden şapka kanununun uygulanması gibi bir konuda görevlendirildi?
İstiklal Mahkemeleri'ni hâlâ aktüel kılan husus da budur. Bu mahkemeler, cephede zafer kazanıldıktan sonra tasfiye edildi ama sıra iktidar mücadelesine, iç siyasetin gerilimli atmosferine gelince, hukuki bir silah olarak yeniden hatırlandı. Bu uygulamaları, zihinde pek kötü bir hatıra bırakmıştır. Siyasi yargılar, mahkemeleri kuran iradeyi ve yargı mensuplarını aklamıyor bugün, bilakis mahkum ediyor.
Şapka kanunu sizce hangi amaçla çıkarıldı?
Şapka kanunu, inkılapların psikolojisiyle yakından ilgilidir ve bu bilinmeden anlaşılamaz. İktidara hükmeden irade, toplumu her manada dönüştürmek istiyordu ve dönüştürmek istediği istikamet, toplumun laik, seküler bir çehreye bürünmesi idi. Şapka inkılabı kanaatime göre herkesin batılı tarzda şapka giymesini sağlamak, bu yolla görüntüyü çağdaşlaştırmak maksadına matuf değildi; bana göre daha ziyade şapkaya gösterilmesi muhtemel tepkileri görmek, ölçmek ve şiddetle bastırmak amacına yönelikti. Bir manada zeminin tepkilerini ölçmek ihtiyacının eseridir. O kadar manidar ve vazgeçilmez bir inkılap maddesi olsaydı, bugün hâlâ fiilen yürütülürdü. Bu kanun yürürlükte gibi görünüyor ama kimse aldırış etmiyor.
İSMET PAŞA BİLE BOYUN EĞDİ
Atatürk'e suikast davasında Halis Turgut'un asılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çok dikkate değer bir karardır o; zannımca bir anlık öfkenin kurbanı oldu Halis Turgut Bey, tabii İsmail Canbulat da öyle. İkisi de onar yıl küreğe mahkum edilmişlerdi ama temyiz kuralını pek işletmediği halde mahkeme, isteyenlerin itiraz dilekçesi verebileceğine hükmetti. Mahkeme heyeti, temyiz dilekçesini görünce, "Vaay, nasıl verdiğimiz kararı beğenmez kerata; nasıl temyize kalkışır?" diye anlık bir tehevvüre kapılarak öfkeyle böyle saçma bir kararı vermiş olsa gerektir. Halis Bey, İttihat ve Terakki kadrosunun sivri isimlerinden biriydi ve kendisine gösterilen anlayışın kıymetini bilmediği şeklinde bir yoruma kurban olduğunu düşünüyorum.
Bu davada İsmet Paşa'nın bile tutuklanması istendi. Bu gücü nerden alıyordu mahkeme?
Doğrudan Gazi M. Kemal Paşa'dan alıyordu elbette. Nitekim İsmet Paşa'yı İzmir'e çağırarak mahkeme üyelerinden özür dilemeye zorlayan Gazi'dir. Mahkeme üyeleri de zaten İsmet Paşa'yı Gazi'ye şikayet etmişlerdi; şikayet edebilecekleri başka bir merci de yoktu zaten. Bir ülkenin başbakanını kime şikayet edebilirsiniz ki?
İskilipli Atıf Hoca'nın şapka kanunu çıkmadan önce yazdığı bir broşüre dayanarak idam edilebilmesi için ne diyorsunuz?
Hukuk cinayetidir; inkılapçılığın göz kararması halidir. Bir kanunun hükmünü geriye işleterek, olayla hiç ilgisi olmayan birinin, üstelik fikri eserinden hareketle idamına hükmetmek, hukuk cinayetidir. İskilipli Atıf Hoca, bir fikir şehidi olarak hâlâ insanların kalbinde yaşıyor, her gün binlerce Fatiha'ya muhatap oluyor; onu mahkum edenleri kim hatırlıyor?
İstiklal Mahkemeleri'nin 1940'lara kadar varlığını devam ettirme sebebi nedir?
Gerekirse lazım olur, yine kullanabiliriz ihtiyatkârlığı olsa gerektir. İnkılabın kudreti, normal hukukun işleyişi ile tecelli etmez anlayışının uzantısıdır!..
Emeti Saruhan/Yenişafak
SON VİDEO HABER
Haber Ara