Almanya'nın Nazi terörü ile ikinci imtihanı (Haber Analiz)
Çok sayıda insanın hayatına mal olan ve tarihe bir kara leke olarak iz bırakan Nazi rejimimin altüst ettiği Almanya, yeniden sahneye çıkan Neonazi terörü ile son günlerde yeniden hesaplaşmak zorunda kaldı. Ülkenin önemli kararlarının alındığı meclisl
14 Yıl Önce Güncellendi
2011-11-27 12:22:41
Ancak bu günden geçmişe doğru el feneri tuttuğumuzda olayların çok farklı boyutları da gün yüzüne çıkıyor. Neonazi kurbanlarının yakın akrabalarının durumu çok önemli bir konu. Federal Adalet Bakanı Sabine Leutheusser-Schnarrenberger, Neonazi katillerin kurbanı olan ailelere başsağlığı diledi ve kurbanların yakınlarına tazminat ödeneceğini söyledi. Bunun gerçekten takdir edilmesi gerekiyor. Fakat dile getirilen tazminat miktarı (10 bin Euro) biraz gülünç.
Şimdiye kadar hiç hak etmedikleri suçlamalara maruz kalan bu insanlar, acılarını dahi doğru dürüst yaşayamadılar. Münih'te öldürülen bir esnafın yakın ahbabı ile yaptığım bir görüşmede, Alman polislerinin kendilerini defalarca sorguladığını ve psikolojik sorunlar yaşadığını anlattı. Olayları araştıran cinayet masası şefi Uwe Jornitz, suçu aydınlatamayınca mecburen her şeyi düşündüklerini ifade ediyor. Anlaşılan yetkililer, bazen o kadar sesli düşünüyorlar ki, soruşturmanın salahiyeti için olayları duymaması gereken medya mensupları manşetler çıkarabiliyorlar. Bu bağlamda bazı dernekler, öldürülen kurbanların yakınlarına insan onuruna yakışır bir tazminat ödenmesini talep ettiler.
Bazı siyasi partiler, bu olayda kullanılan tabirlere dikkat çektiler: Döner-morde (Döner cinayetleri) ve Sonderkomisyon Bosporus (Boğaziçi Özel Masası). Ceska marka silahın namlusunda olanlar maalesef Alman polis ve Yunan kökenli çilingirin dışında Türk kökenli idi. Ancak 10 yıldır aydınlatılamayan seri cinayetler için daha farklı anahtar kelimeler bulunamaz mıydı? Bu kelimeler, olayın sadece Türkler ve Türkiye ile alakası olduğu çağrışımı uyandırıyor. 'Döner-morde' kelimesi, ırkçı Nazi sistemine açıkça karşı olan Alman halkı arasında acaba nasıl yankı uyandırdı? Ya Soko Bosporus? Galiba olay Avrupa'nın göbeğinde değil de, İstanbulda olmuş çağrışımı yapıyor!
Bazı eyaletlerin Anayasayı Koruma Dairelerinin, NSU terör hücresine yardımcı olan Holger G. gibi şüpheli Neonazileri gözden kaçırmaları da skandal bir olay. Bunun yanında aşırı sağcı çevrelerden muhbir kazandıklarını düşünen Alman yetkililerinin 'Kurt yavrusu evcil olmaz' atasözünden bihaber olduklarını gösteriyor. Öyle ki Kassel kentinde internet kafede işlenen cinayette, söz konusu muhbirlerden birinin olay yerinin çok yakınında olduğu dillendiriliyor. Aşırı Sağcı Almanya Milliyetçi Demokrat Parti içinde yüze yakın Neonazi dönmesi muhbir olduğu ifade ediliyor. Bazı siyasiler yaptıkları açıklamalarda bu 'kurt yavrularının evcilleştirilemediğini' söyleyip, onlara devlet tarafından vermedikleri bilgiler karşılığı para ödenmesini ağır bir dille eleştirdiler.
Olayların akışına bakacak olursak; esnaf katilleri Uwe Mundlos ve Uwe Böhnhardt isimli iki Neonazi'nin ölümleri kafalarda hala soru işaretleri bırakıyor. Konuyu Bild gazetesi otopsiye rağmen şüpheler olduğu şeklinde gündeme getirdi. Büyük ihtimalle işledikleri cinayetlerin gerekli olduğunu düşünen iki terörist neden aniden intihar etti? Psikolojik olarak, yakalansalar dahi pekala kendilerini savunurlardı. Hem şayet kendileri intihar ettiyse arabayı kim yaktı? Rahmetli Kemal Sunal'ın Meraklı Köfteci filminde, ona sığınan bir kızın kardeşlerinin 'Yok, onu (Kemal Sunal'ı) önce öldürelim sonra dövelim' sözlerine ne kadar benziyor.
NSU terör örgütünün üç üyesi olduğunda ısrar ediliyor. İntihar eden! iki üyenin dışında tutuklanan Beate Z. ilk kayda geçenler. Federal Krimimanl Dairesi şefi Jörg Zierke'ye dayandırılarak Süddeutsche Zeitung gazetesinde, Beate Z.'nin cinayetlerle bir bağlantısı olmadığı iddia edildi. NSU örgütü ile bağlantısı tespit edilen Holger G. ve Andre E. isimli iki kişi daha göz altına alındı. Böylelikle şimdiye kadar NSU ile bağlantısı olan üç kişi gözaltına alınırken, başka kişiler de olacağından şüphe ediliyor. Fakat bu kişiler, NSU üyesi olarak değil, örgüte yardımcı olmuş kişiler olarak tutuklandılar. Olası bir mahkemede de bu nedenle alacakları cezalar, asıl üyelere göre daha az olacaktır. Fakat bu kişilerin örgütün üyesi veya yardımcısı olduğu hangi kriterlere göre kararlaştırılıyor? Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır derler. Bu olayları bilip de zamanında yetkililere haber vermedikleri için, en az katiller kadar onlar da suçlu değil mi?
Yine bazı siyasiler, tarihte yaşadıklarına rağmen bazı gençleri Nazi fikirlerinden uzak tutamadıklarından şikâyetçi oldular. Geriye dönüp baktığımızda, göçmenleri hedef alan bir kitap, Almanya'da milyondan fazla sattı. Bu kitap, ülkedeki Müslümanları 'işe yaramaz bakkalcı, manav' göstermişti. Öldürülen esnaflar arasındaki tesadüfe bakın! Ülkenin önde gelen bazı siyasilerinin söylemleri ise işin tuzu biberi oldu. İslamcı Terör söylemleri ile halkın arasına polisler yerleştirilip, sıkı güvenlik önlemleri alınırken, çok sayıda şiddet eylemlerine rağmen maalesef aşırı sağ tehlikesi görmezden gelindi. İş gücü ihtiyacı olduğu için Almanya'ya getirilen işçiler, bu ülkenin kalkınması için tüm zorluklara rağmen ellerinden geleni yapmalarına rağmen, onurlandırılmak yerine maalesef dil bilmemek ve eğitime uzak olmakla suçlandılar. Peki, bu insanların dil öğrenmeleri için zamanında hangi önlemler alındı?
Geçmişte yapılan hatalar üzerine uzun uzun tartışmak, birbirimizi kırmaktan öteye geçmez. Tesadüfen de olsa esnaf cinayetlerinin arkasındaki terör örgütü ortaya çıktı. Şimdi bu örgütün yapısı ve tüm bağlantıları, kimsenin gözünün yaşına bakmadan ortaya çıkarılmalı. Bu kişilerin devletin resmi makamları ile bağları varsa, bu yetkililer de hiç düşünmeden cezalandırılmalı. Bazı Türk siyasilerin ziyaretlerinden rahatsız olmak yerine, tüm vatandaşların haklarına sahip çıkılması ve kollanması, göçmen kökenli insanları bu ülkeye kalpten bağlamaya yeterli olur.
Haber Ara