Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

TV programlarından etkilenmemek mümkün değil

Yazar Abdulaziz Tantik: TV programlarından etkilenmemek mümkün değil, özellikle çocukların etkilenmesi kaçınılmaz. Bu yüzden sadece yanlış programlar değil, bütün programlar için yeni bir yaklaşım geliştirmek elzemdir. Eleştirel bir izleme... Eleştirel bir şekilde programları izleyerek çocukları bilgilendirmek ve bilinçlendirmek şarttır.

14 Yıl Önce Güncellendi

2011-11-26 12:12:50

TV programlarından etkilenmemek mümkün değil
Toplum hayatını deforme edecek derecede ahlâkî değer ve ölçüleri hiçe sayan türde yapımlara bakışınız nedir?

Tabiî ki olumsuzdur. Çünkü toplum hayatını deforme etme ve ahlâkî değerleri hiçe sayma aynı zamanda dinî alanla ilişkilerin olumsuzluğunu da gösterir. Hâlbuki ‘DİN’ bu toprakların ruhunu oluşturuyor. Dolayısıyla toplumsal yapıyı ve dini önemsemeyen yayınların, aynı zamanda bu toprakların ölümünü de istediği düşünülebilir. Sizin ölümünüzü isteyen birine olumlu bakmazsınız her halde…

Konunun modernleşme boyutu ile alâkası da ayrıca tartışılmalıdır. Bu yoz kültürün beslendiği kaynak bizzat modernleşmenin kendisinden beslenmektedir. Seküler bir kültürü eksene alan bu yapımlar doğal olarak toplumsal yapının üzerine bina edilmiş İslâm dininden neşet eden kültürü kabul etmeyecek ve ona muhalif bir bakış üzerinden kendisini kurgulayacaktır.

Fakat burada toplumsal yapıyı oluşturan ailelere de bir sorumluluk düşmektedir. Bu tarz yapımlara yönelik muhalefetlerini yüksek sesle ve diri bir şekilde dile getirerek onların bozucu etkileri asgariye indirgenebilir.

Bu tarz aile hayatını hedef almış programların prim yapmasının sebebi nedir? Aileyi nasıl etkilemiştir?

Modernleşme projesinin etkisini göstermektedir. Çünkü uzun yıllar bu toprakların öz sesi olan kültür baskı altına alınmıştı. Toplumun belirli bir kesimi sekülerleştirildi. Ayrıca medya ve iletişim aygıtları da bu seküler kültürü yaygınlaştırıyorlar. Oluşan beğenide seküler kültürün etkisini hissetmemek mümkün değil. Böylece bu kültüre uygun yapımların ya da programların prim yapması normalleşiyor.

Şunu da unutmamak lâzım; Dindar toplum, kendi kültürünü öne çıkarak yapılara yeterli desteği vermiyor. Zenginlerimizde bunu yararlı bir yatırım olarak düşünmüyorlar. Böylece devlet desteğindeki ve ulusal burjuvazi eliyle desteklenen bu tarz yapımlar büyük bir sükse yaparak alenîleşebiliyor. Özellikle bu meselenin toplumsal mühendislikle ve siyasal mühendislikle ilişkisini de hesaba katmakta yarar.

Aileyi olumsuz etkilediği gözlemlenebilmektedir. Özellikle son dönemlerde Müslüman camiada bile boşanmaların çoğalmasını gösteren araştırmalar bize göstermektedir ki, aile yapısı ciddî anlamda baskı altındadır. Bencillik ve bireyselleşme sayesinde adı konulamayan özgürlük algıları ile birlikte aileler parçalanabilmekte ve bu durum en çok çocukları vurmaktadır. Eğitimci olmam hasebi ile anne-baba ayrı olan çocukların diğer çocuklara göre sorunlu olması gittikçe büyümektedir. Yani sorunlu çocuklar böylece çoğalıyor…

Menfî etkilerine karşı ne gibi çözümler üretilebilir?

Bu tarz yapımların menfî etkilerine karşı çözümler üretmek için önce menfî olduğunu düşünenlerin nasıl bir birliktelik oluşturacağına karar vermeleri gerekmektedir. Çünkü karşınızdaki güç organizeli bir güçtür. Bu yüzden sizin de önce organize olmanız gerekli ve ondan sonra atılacak adımlar tesbit edilirse, bunu kimin veya kimlerin atacağını belirlemek kolaylaşır. Şöyle bir yanılgı var dindar kesimlerde… “Devlet bizim, o yüzden yine biz devleti devreye sokarak bu olumsuzlukları ortadan kaldırabiliriz.”

Halbuki durum öyle değil! Tam tersi bu devlet seküler bir kültür üzerine inşa edilmiş ve bütün kurumları ile bu seküler kültürü yaşatmak ve yaygınlaştırmak için mücadele etmektedir. O yüzden dindarlar kendi yağları ile kavrularak ancak bu seküler kültüre karşı alternatif bir kültür inşa edebilirler. O yüzden, önce algı düzleminde bu yanlış algıları bertaraf etmeli… Sonra da bu seküler kültürün temel kodları üzerine yapılacak bir çalışma ile deşifre edilerek buna karşı direnecek olan toplumsal yapıdaki güçlerle ilişkiler geliştirilmeli ve özellikle sermaye grubunun da desteği alınmalıdır. Bunu sağlamanın yolu ise toplumsal bir baskının varlığını siyaset nezdinde belirginlik kazandırmaktan geçtiğini de bilmeliyiz…

Ondan sonra atılacak adımlar rahatlıkla konuşulabilir: Örneğin, edebiyat, sinema ve eğitim kurumlarında ciddî alternatifler oluşturacak yapılar inşa edilerek desteklenmeli ve seküler kültürün oluşturduğu derin travmayı ortadan kaldıracak yeni bir kültürün varlığını inşa etmeliyiz. Yoksa gün geçtikçe seküler kültür kendini dayatmakta ve kalıcı hale gelmektedir. Maalesef bunu da kendini dindar sayan iktidar elitleri sayesinde gerçekleştirdiğini de gözlemliyoruz…

Medya camiası içindeki yazar ve gazeteciler bu deformasyona karşı kişisel duruşlarını etkin bir şekilde nasıl ortaya koyabilirler?

Önce şunu sorgulamak gerekir. İçinde bulundukları medya kuruluşları buna imkân tanıyacaklar mı? Eğer böyle bir imkânları varsa o zaman ahlâkî zeminde bu tarz yapımların eleştirisi yapılarak kamuoyunda yeterli duyarlılığın varlığını izhar etmekte fayda var. Fakat bu noktada da ikircikli bir durum sergilememek gerekir. Yani seküler kültürü eleştirirken, seküler ahlâk üzerinden bir eleştiri geliştirmek doğru bir mantık değildir. Her yapım bir felsefî bakışı ve ideolojik duruşu içerir. O yüzden bu yapımı eleştirirken hangi felsefî bakışı taşıdığı aşikâr kılınmalı ve nasıl bir ideolojik yapıyı taşıdığı da deşifre edilmelidir. Velev ki bu devlet eliyle gerçekleştirilmiş olsun! Bu sefer eleştiri devletin seküler tabiatına yöneltilmeli ki yapılan eleştiri sağlıklı bir zemin hazırlamaya imkân tanısın…

Aslında dindar medya diye tanımlanan yayınların içeriklerine baktığımız zaman da bu seküler kültürün etkisini gözlemlememiz mümkün… O yüzden sağlıklı ve sahih bir çizginin varlığını koruyacak yeni yapılanmalara olan ihtiyaç izahtan varestedir. O yüzden, buna kararlı kurum ve kişilerin birlikte ne yapacaklarını tartışmaları ortak yapılar oluşturmaları kaçınılmazdır…

Tv programlarında yapılan işlerde kalite sizce neye göre belirlenir?

Konunun iki boyutu vardır. Teknik ve kültürel… Teknik boyutu uzmanlar tarafından denetlenebilir. Ya da eleştiri uzman kişiler tarafından yapılmalıdır. Ancak konunun kültürel boyutunu bilgi ile bir şekilde ilişki kuran herkes ve kesim tarafından yapılabilmelidir.

Kültür açısından taşıdığı mesaj, verdiği örneklik, gündeme taşıdığı olgular hesaba katılarak eleştiri yapılabilmelidir. Ama en temel boyutu hangi felsefî ve ideolojik temeli taşıdığı olmalıdır. Çünkü seküler boyut içinde hangi yaklaşımı öne çıkarırsa çıkarsın, din ve dolayısıyla toplumsal yapı ile uyuşmazlık gösterecektir. Zaten modernleşme dediğimiz olgunun kendisi bir siyasî mühendislik projesidir. O yüzden bu projeye dayalı bütün yapımlar en kaliteli bir biçimde de yapılmış olsa toplumsal yapıyı bozacağı için olumlanmamalıdır. Yani benim için kalite: toplumsal yapı ile uyumlu olup olmadığı konusundaki ölçümlemedir…

Televizyon gibi kitle araçlarının toplum üzerindeki etkisi nedir?


Rol modeller oluşturarak toplumun yönelimini belirlediği için önemlidir. Özellikle seküler bir eğitimden geçmiş genç nesillere bu tarz örneklikler ortaya konularak onların genel gidişatı belirleniyor ve böylece siyasal alandan uzak yeni tipolojiler üretilerek toplumsal yapı siyasal beklentilerin geleceği açısından inşa ediliyor. Bu toplum için en büyük sorundur. Eğer bir farkındalık oluşturabiliyorsa tabiî…

Olumsuz rol modellerle toplumsal ve bireysel hayat yozlaştırılmakta ve kişilik kırılmalarına neden olabilmektedirler. Son dönemlerde psikologlara iş düşmesi ve evlilik danışmanlarına düşen iş gücünü hesaba kattığımızda nasıl bir toplumsal dönüşüme zemin hazırladığı da ortaya çıkar…

Özellikle çarpık ilişkiler ve yanlış uygulamalar, ya da zengin olma hayali ile yaşananlar, lüks ve şatafat içeren kurgusal yaşamlar insanların gözlerine sokularak onların atıl kalmalarına neden olmakta veya her türlü şeyi yapar hale gelmelerine zemin hazırlamaktadır…

Toplum ve aykırı programları eleştirme konusunda fikrinizi beyan ederken kendinizi kısıtlamış hissediyor musunuz?

Ben hissetmesem de kesinlikle hissedildiğini düşünüyorum. Örneğin, eşcinsellik konusunda ya da lezbiyenlik konusunda veya cinsi aykırılık durumlarında eleştiri yapmanız mümkün değildir. Bu ülkede ben eşcinsel muhafazakârım deniyorsa, buna yönelik eleştiri toplu bir linçe dönüşüyorsa burada insanların veya eleştirmenlerin kendilerini rahat hissetmeleri ne kadar mümkün olur? Ama bütün bunlara rağmen fikrimizi beyan konusundaki bütün bu sıkıntıları geride bırakarak yapılması gereken eleştiriyi vakarla ve dik başlı bir şekilde yapmalıyız ki geleceğimiz ve nesillerimiz bu sapkınlıkların tasallutunda kalmasın…

Bir gazeteci olarak kendi ailenizle bu tarz menfî muhtevalı programları izleyebiliyor musunuz?


İzlememeyi tercih ediyorum. Çünkü olumsuz etkilenmemek mümkün değil, özellikle çocukların etkilenmesi kaçınılmazdır. Bu yüzden sadece yanlış programlar değil, bütün programlar için yeni bir yaklaşım geliştirmek elzemdir. Eleştirel bir izleme. Bunun için de bulunduğumuz yerlerde eleştirel bir şekilde toplu olarak programları izleyerek çocukları bilgilendirmek ve bilinçlendirmek şarttır.

Bunun için sinema okumaları yapmak, televizyon izlenmesi üzerine yeni yaklaşımlar geliştirmek ve bunu uygulamalı olarak eğitim kurumlarında ve evde göstererek çocukları ve ebeveynleri bilgilendirmek ve bilinçlendirmek elzemdir. Ama öncelikli olarak bu yapımların üzerine bina edildiği kültürel yapıyı iyi tanımlamak ve deşifre etmekte kaçınılmaz olmalıdır. Bana kalsa televizyonu evin kapısından içeri koymam. Ama bu reel gerçekliğimizle örtüşmediği için öneremiyorum. Ama eleştirel bir aklı inşa ederek izlenmesini hararetle tavsiye ederim… O yüzden ebeveynler muhakkak çocukları ile birlikte en azından belirli bir dönem programları izlemeliler ki çocukta bir algı oluşmasına yardımcı olsunlar…

Abdulaziz Tantik kimdir?


01.01.1963 Mardin - Mazidağı doğumlu. Adana İmam Hatip Lisesi Mezunu. Evli ve 8 Çocuk sahibi. 3 eseri Yüzleşme, Şehrin Yalnızlığında Benliğin Aşk Düşü, Fıtrat ve Kulluk adlı kitapları Çıra yayınlarında yayınlandı. Özgün İrade Dergisi Editörü ve Yazarı, Özgün Düşünce dergisi Genel Koordinatörü ve Yazarı, Özgün Duruş Gazetesi kurucu Yayın Kurulu Üyesi ve Yazarı. Dünyaya Yeni Söz gazetesinde yazıları yayınlanmıştır. Halen www.timeturk.com ile dunyabizim.com sitelerinde yazıları yayınlanmaktadır. Liman Gençlik Merkezinde Eğitim faaliyetlerini yürütmektedir...

Yeni Asya
SON VİDEO HABER

Iğdır'da AK Parti İl Başkanlığı binasına molotoflu saldırı

Haber Ara