Milli iradeyi paspas gibi seremem
Sağlık Bakanı Recep Akdağ, tam gün yasasına ilişkin bazı meslek örgütlerinin tepkisini değerlendirirken, ''Milli iradeyi kimsenin, herhangi bir meslek örgütünün ayağının altına paspas gibi seremem'' dedi.
14 Yıl Önce Güncellendi
2011-11-24 07:42:21
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda milletvekillerinin sorularını yanıtlayan Akdağ, konuşmasına bir fıkrayla başladı. Akdağ, ''Erzurumda Gullebi Turan ilk defa uçağa binmiş ve birinci sıraya oturmuş. Bir Erzurumlu hanımefendi gelmiş ve 'Gardaş burası benim yerim' demiş. O da 'Bacım arkalar boş, otur' demiş. Hostes gelmiş, bilet numarasına göre oturulması gerektiğini söylemiş ve Gullebi Turan 7. sıraya oturmuş. Uçak havalanmış. Hanımefendi lavaboya gitmiş. Geri döndüğünde Gullebi Turan'ın yine yerine oturduğunu görmüş. Hanımefendi tekrar itiraz edince Gullebi Turan, 'Ben zanettim ki sen az önce uçaktan indin' demiş'' diye konuştu.
Bazı şeyleri tekrar tekrar anlatmak zorunda kaldığını vurgulamak istediği için bu fıkrayı anlattığını belirten Akdağ, sosyal adaletçi bir parti olduklarını, halka ve bireye önem verdiklerini ifade ederek, ''Biz neoliberal değiliz'' ifadesini kullandı.
Hastaneleri özelleştirmek gibi bir niyetlerinin olmadığını anlatan Akdağ, aksine kamu hastanelerini geliştirmek istediklerini söyledi.
Akdağ, ''Çapa'da, Cerrah Paşa'da hocalar yürümüş, öğrencilerini, asistanlarını da almışlar yanlarına. Dertleri, 'benim muayenehanem' olacak diyor. Aslında sosyal demokrat bir partinin böyle şeylerin arkasında durmaması lazım. Maksatlar birbirine karışıyor'' diye konuştu.
CHP'nin tam gün uygulamasına ilişkin çalışmasını da incelediğini belirten Akdağ, bunun aslında kendi yaptıkları çalışmaya benzediğini ifade etti. Bu konuda ortak bir noktada buluşulabileceğine işaret eden Akdağ, arada yalnızca bir işletmecilik tartışmasının olabileceğini kaydetti.
-''Milli iradeyi paspas gibi seremem''-
Bazı eleştirilerde çelişkili durumların ortaya çıktığını anlatan Akdağ, şöyle devam etti:
''Biz özel hastanelerin büyümelerinin kontrol altına alınmasını öngören bir yönetmelik yaptık. Bunlar hızlı büyürse biz Türkiye'deki insan kaynaklarını vatandaşa hizmet edecek şekilde yetiremeyeceğiz diye. Halen yürürlükte. Burada daha önceki bir Plan ve Bütçe Komisyonu toplantısında Sayın Akif Hamzaçebi, bu konuda, 'Bu komünist ülkelerde olur' demişti. Bir taraftan aynı partinin içinde değerli milletvekili arkadaşlarım bizi neoliberallikle suçlarken, diğer taraftan bazı milletvekili arkadaşlarımızın bizi komünistlikle suçlaması aslında bizim sosyal adaletçi yerde durduğumuzu gösteriyor. İstanbul'dan gelirken, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ile yan yana düşmüşüz, birlikte bir seyahat ettik. 'Tam günde yeni bir düzenleme yapmayı düşünüyoruz. Bunu Anayasaya Mahkemesine götürmeyin. Siz bunları Anayasa Mahkemesine götürdükçe biz siyaseten çok rahat ediyoruz. Vatandaşa, (biz sizi muayenehaneden kurtarmak istiyoruz bakın CHP bunu Anayasa Mahkemesine götürüyor diyoruz)' dedim.
Biz milletvekiliyiz halkı temsil ediyoruz. Elbette bütün meslek örgütlerinin başımızın üstünde yeri var. Benim kadar onlarla bir araya gelen Bakan az bulunur. Ama bir meslek örgütü ile irtibatı kestim bir zaman. Bana 'Sayın Bakan şöyle bir şey var. Bu hususta bizimle derhal görüşün. Aksi halde nümayiş yapacağız' dediler. Ben de haber gönderdim 'nümayiş yapsınlar' dedim. Milli iradeyi temsil ediyoruz. Bu meslek örgütündeki değerli arkadaşlarım 100, 200 bin kişiyi temsil ediyor. Ben 74 milyon kişiyi temsil ediyorum. Kusura bakmayın, milli iradeyi kimsenin, herhangi bir meslek örgütünün ayağının altına paspas gibi seremem.
Biz sivil toplum diye meslek örgütlerini görüyoruz sadece. Tabii ki bu örgütler öncelikle kendi meslek örgütlerinin çıkarlarını koruyor, bu da normal. Peki hastanın haklarını koruyan bir grup size dosya getirdi mi hiç- Bu tür gruplar çok zayıf. Sivil örgütlenme içinde bu grupları siz ve biz temsil ediyoruz. Biz halkı temsil ediyoruz. Halkın örgütlenmesi çok zayıf.''
-''Sağlıkta özelleştirmeyi hedeflemiyoruz''-
Sağlık Bakanlığında çalışan 33 bin uzmanın, 23 bin aile hekiminin ve diğer pratisyen hekimlerin tam gün ile ilgili bir sorunun olmadığını belirten Akdağ, ''Bu ülkede biz iktidarda olduğumuz müddetçe devletin hastanesinde, üniversite hastanesinde çalışan bir hekimin dışarıda muayenehane açmasına, özel bir yerde çalışmasına gücümüz yettiği kadar müsaade etmeyeceğiz'' dedi.
Komisyondaki konuşmalarda 200 bin hemşirenin işsiz olduğunun söylendiğini belirten Akdağ, Türkiye'de zaten çalışan ve çalışmayan toplam 140 bin hemşire bulunduğunu söyledi. Sağlıkta personel eksikliği bulunduğuna işaret eden Akdağ, ''Bundan böyle yabancı uyruklu doktorlar da görev yapabilecek ancak bunun da bizim yaramıza derman olmayacağını biliyoruz. Mutlaka kendi çocuklarımızla bu sayıyı artıracağız'' diye konuştu. Akdağ, yabancı uyruklu doktorların kamu hastanelerinde çalışmayacağını, özel sektörün ihtiyacını karşılayacağını bildirdi.
Hiç bir uygulamalarının sağlıkta özelleştirmeyi hedeflemediğine dikkati çeken Akdağ, ''9 senedir her uygulamamıza klişe ifadeyle kullanılan, 'Siz bunları yapıyorsunuz peşine özelleştireceksiniz' lafları beyhudedir'' dedi.
-Reçete bedeli-
Reçete bedeli olarak 3 lira alınmasına ilişkin çalışmayla ilgili eleştirileri yanıtlayan Akdağ, şunları söyledi:
''Bunlar katılım değil. Bir ülkede sağlık hizmetlerine erişimi çok kolaylaştırdığınız zaman gereksiz kullanım başlıyor. Bunun için katkı payı almak lazım. Ama bunları eski zulüm düzeniyle karşılaştırmayın. Şunu söylüyoruz, gittiniz hizmetinizi aldınız ve 5 kuruş ödemiyorsunuz. Yalnızca reçete yazılırsa 3 lira para ödeyeceksiniz. Bu kadar olsun. Acillerle ilgili mesele de böyle. Kullanımı kolaylaştırdığınızda vatandaş onu kullanmaya başlar.
Bunu sağlıktan para alınması şeklinde algılamayınız. Dünyada bu işi en hakkaniyetle yapan Kuzey Avrupa ülkelerinde katkı payları vardır. Eski sistemde veya bazı üniversite hocalarının devam ettirmek istediği gibi üniversitedeki muayenehane sisteminde 'Gel muayenehaneme 300 lira ver. Ameliyat olursan 5 bin lira ver' sistemi Türkiye'de bitmiştir.''
Akdağ, başka bir soruyu yanıtlarken, ''Bizim Türk Tabipler Birliği ile bir meslek örgütü mücadelemiz yok, bir ideolojik mücadele var. Bunlar bizimle ideolojik olarak mücadele ediyorlar. Tartışma, mesleğin menfaatlerini korumaksa, o zaman bu ideolojiyle çelişen ironik bir durum var. Bir taraftan muayeneciliği savunuyor, yollara düşüyoruz. Bu çelişkiye, bence milletvekilleri kulak asmamalı, işimize bakmalıyız'' diye konuştu.
Sağlık Bakanı Recep Akdağ, acil servis başvurularının, tüm muayene içindeki oranının 2002'de yüzde 29, 2008'de yüzde 25, 2010'da yüzde 27 olduğunu belirterek, ''Bu, Türkiye'nin kronik sorunu. Bunu henüz çözemedik, çözmeye çalışıyoruz, bazı önlemler alıyoruz'' dedi.
Akdağ, bakanlığının 2012 yılı bütçesinin TBMM Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmelerinde soru ve eleştirileri yanıtladı.
CHP İstanbul Milletvekili Mevlüt Aslanoğlu'nun, ''Eczacılar batacak mı batmayacak mı-'' yönündeki sorusuna Akdağ, ''Batmaz'' karşılığını verdi. Akdağ, eczacılar ile görüşmeye devam ettiklerini ifade ederek, bugüne kadar sorunlar nasıl aşıldıysa, bugünde aşacaklarına emin olduğunu, yeni yönetimle de görüşeceğini söyledi.
Akdağ, sağlık çalışanlarına yönelik şiddete karşı mücadeleye başladıklarını ifade ederek, şiddetin arttığına dair bilimsel verinin bulunmadığını ancak duyarlılığın arttığını anlattı. Akdağ, sağlık personelini temsil eden sendikayla ortak çalışmaya başladıklarını belirterek, bu çalışmaya diğer sendika ve grupları da davet etti.
Acillerde doktorların kaç hastaya baktığına ilişkin soruyu yanıtlarken Akdağ, Ankara'da en yoğun acillerin olduğu Dışkapı ve Ankara Numune hastanelerinden örnek verdi, birinde bir doktorun günde 36, diğerinde 39 kişiye baktığını bildirdi.
-Silivri Cezaevi Polikliniğinde 8 aile hekimi-
Akdağ, ''Cezaevleriyle ilgili olarak daha ileri düzeltmeler yapabiliriz, benim de dikkatimi çekiyor. Oradaki insanların ihtiyacı daha fazla olabilir. Bugün de iyi hizmet verdiğimize inanıyorum. Ana kararlar, Sağlık Bakanlığı tarafından verilmiyor'' dedi.
Silivri'de Cezaevi Polikliniğinde 8 branşta, poliklinik hizmeti verdiklerini, diş hekimi, 24 saat pratisyen veya bir uzman hekimin bulunduğunu ifade eden Akdağ, aylık ortalama muayene sayısının 3 bin olduğunu kaydetti. Akdağ, 8 aile hekiminin tam gün çalıştığını ifade etti.
Akdağ, Türkiye'de nüfusun yüzde 3'ünün antidepresan kullandığını bildirdi.
Performansın sayısal olduğu yorumlarına işaret eden Akdağ, böyle bir şeyin olmadığını, kurumsal performansı da ölçtüklerini bildirdi. Akdağ, tıbbi kaliteyi ölçmenin zor olduğunu, dünyanın da yeni öğrendiğini belirtti.
Sağlık Bakanı Akdağ, göreve geldiğinde 2002'de bin 572 sağlık evi aktifken, 2011'de bu sayının 4 bin 599'ya ulaştığını kaydetti.
Madde bağımlılığıyla ilgili 13 ilde, 19 erişkin, 3 çocuk ve ergenler için 22 AMATEM'in bulunduğunu, 525 yatak kapasitesine ulaştıklarını vurgulayan Akdağ, yatak kapasitesinin geldiklerinde 100'ün altında olduğunu anımsattı.
Akdağ, acil servis başvurularına ilişkin bilgi verdi. Akdağ, acil servis başvurularının, tüm muayene içindeki oranının 2002'de yüzde 29, 2008'de yüzde 25, 2009'da yüzde 27, 2010'da yüzde 27 olduğunu belirterek, ''Bu Türkiye'nin kronik sorunu. Bunu henüz çözemedik ama bunu biz oluşturmadık, eski, devam eden bir sorundur. Çözmeye çalışıyoruz, bazı önlemler alıyoruz'' diye konuştu.
Türkiye'de sağlık teminat paketinin, dünyanın en geniş teminat paketlerinden biri olduğunu dile getiren Akdağ, ''Ne kadar genişletebileceksek genişletelim, ben de siz de ekonomi yönetimimizi zorlayalım, sağlığa daha çok para versinler. Buna değer. Bu sadece birey hakkını karşılamak için değil, ülkenin ekonomisinin geliştirmesi için de gereklidir'' diye konuştu.
Komisyonda daha sonra, Sağlık Bakanlığı ile Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğünün 2012 yılı bütçeleri kabul edildi.
AA
SON VİDEO HABER
Haber Ara