Dolar

34,8744

Euro

36,7325

Altın

3.040,44

Bist

10.122,52

'CHP'nin hali parlak değil, araba su alıyor'

Oral Çalışlar CHP'ye fena yüklendi: Dersim’in sorgulanmasını isteyen Hüseyin Aygün’ü çarmıha germek üzere bildiriler yayımlanıyor... Dersim katliamının üstünü kapatacaksınız, kimsenin tartışmasına izin vermeyeceksiniz, üstelik Dersim’den yüzde 60’a yakın oy aldığınız halde böyle davranacaksınız. CHP’nin hali parlak değil. Araba su alıyor. Statükocular hareket halinde...

14 Yıl Önce Güncellendi

2011-11-18 17:03:38

'CHP'nin hali parlak değil, araba su alıyor'
Oral Çalışlar *

Yüzde 50 oyla iktidar olmuş AK Parti’ye karşı bu ülkenin ciddi, tutarlı, demokratik bir muhalefete ihtiyacının olduğu, son dönemde birçok kesim tarafından dile getiriliyor. Tek kutuplu bir sistemin sağlıklı ve dengeli bir şekilde yol almasını, hele de demokratikleşme yolunda ilerleyebilmesini beklemek elbette çok zor.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun Deniz Baykal’ın yerine genel başkan seçilmesini birçoğumuz umutla karşılamıştık. CHP, statükoculuktan, katı devletçilikten, militarizme destek olan eğilimlerinden zamanla arınabilir, evrensel sosyaldemokrat ölçülerde bir parti olmaya doğru zor da olsa evrilebilirdi. En azından ‘iyimser’ beklentiler bu yöndeydi... 

Seçim dönemi


CHP gibi bir partinin, bütün geçmiş yüklerinden arınarak tutarlı demokratik bir parti haline dönüşmesini bekliyor değildik. Seçmen kitlesinin önemli bir kısmının hâlâ Deniz Baykal’ın simgelediği tercihlere yakın olduğunun da farkındaydık.

Umudumuzun kaynağı, değişen ve gelişen Türkiye’ydi. Aşırı devletçi ve bürokratik sistemin ve onun yarattığı ideolojinin Türkiye’nin gelişmesinin önünde bir kabuğa dönüştüğünü fark edebilen insanların sayısı artıyor, CHP’ye oy veren kitle de değişimden etkileniyor gibi görünüyordu. Kılıçdaroğlu da kimliğiyle, o güne kadar çok etkili olmasa da yaptığı bazı çıkışlarla yeni dönemi yakalayabilecek siyasetler üretebileceği izlenimini veriyordu.

2011 seçim kampanyası sırasında Kılıçdaroğlu ve arkadaşlarının hazırladığı seçim beyannameleri olumlu işaretler içeriyordu. Kürt sorunundaki yeni yaklaşımlar, asker-sivil ilişkisindeki nispeten daha demokratik tercihler, CHP açısından da, Türkiye açısından da bir değişime işaret ediyordu. Seçmen, yüzde 26’ya yakın bir destekle, bu yaklaşımlara kısmi bir kredi tanımayı tercih etti. 

 Birinci kırılma Ergenekon davası


 Kılıçdaroğlu ekibinin ilk kırılması Ergenekon davasıyla oldu. “Nerede bu örgüt, ben de üye olayım” diyen CHP Genel Başkanı, daha sonra iki Ergenekon sanığını aday göstererek davanın tarihi niteliğine ters yönde durduğunu ortaya koydu.

Ergenekon davasında itiraz edilmesi gereken birçok uygulamanın varlığına rağmen bu dava Türkiye’nin yüz yıllık asker eksenli siyasi paradigmasını değiştirebilecek önemde olmayı sürdürüyor. Askerin siyasete müdahalesinin gayri meşruluğunun ilk kez bu dava ile birlikte anlam kazandığını unutmamakta yarar var.

Geçen günlerde Dersim’in sorgulanmasını savunan, tarihimizin en büyük insanlık ayıplarından birisinin masaya yatırılmasını isteyen (ve o yörenin milletvekili olan) Hüseyin Aygün’den, bu çağrısı nedeniyle CHP yönetiminin savunma istemesi, CHP’nin ‘hali’ni, geçmişe yapışıp kalma çaresizliğini son derece net bir şekilde gözler önüne seriyor.

Demokrasiyi, barışı, özgürlüğü yeniden tanımlamayı deneyebilecek, şimdiye kadar sorgulanmamış kavramları masaya yatırabilecek bir muhalefete ihtiyaç var. CHP’lilere bakıyoruz, “Vicdani ret hakkı terör örgütünün talebidir” noktasında söylemlerle karşılaşıyoruz... Hüseyin Aygün’ü çarmıha germek üzere bildiriler yayımlanıyor...

Dersim katliamının üstünü kapatacaksınız, kimsenin tartışmasına izin vermeyeceksiniz, üstelik Dersim’den yüzde 60’a yakın oy aldığınız halde böyle davranacaksınız. Kürt sorununun çözümünde statükonun ötesine gidemeyeceksiniz, diyalog ve müzakere süreçleri konusunda hükümetin gerisine düşeceksiniz, daha önce siyasi çözüme yönelik olarak savunduğunuz projelerden (örneğin siyasi aftan) vazgeçeceksiniz; sonra da “Bu millet bize neden oy vermiyor” diye düşünüp duracaksınız.

CHP’nin hali parlak değil. Araba su alıyor. Statükocular hareket halinde. Kılıçdaroğlu, günlük gelişmelerin gerisinde kalıyor. Temel meselelerde siyaset üretilmiyor, muhalefet ‘yolsuzluk-rüşvet ekseni’ ile sınırlı bir ufukta devam ediyor... Herhangi bir umut ışığından söz etmek çok zor.

Demokratik muhalefeti olmayan bir ülkede, iktidardaki tek kutuplu yönetimin sıkıntılarını aşmak, yeni ve sivil bir anayasa yapabilmek hiç de kolay olmayacak.

* Radikal

Haber Ara