Kurban Bayramı yaklaşırken pek çoğumuzu kurbanlık telaşı sardı. Hayvan pazarlarında kimileri koyun, keçi gibi küçükbaşlara yönelirken kimileri de ortak kurban için büyükbaş hayvan aramaya başladı. İşte tam da bu noktada Gıda Güvenliği Hareketi Başkanı Kemal Özer’in geçen hafta yaptığı ilginç çıkış birçoğumuzun kafasını karıştırdı. Özer “Her koyundan, danadan, büyükbaş hayvandan kurbanlık olmaz. Çünkü helal hayvanların yenilmesini bazı şartlara bağlamıştır” diyordu. Özer’e bu iddiasının dayanağını sorduk.
Özer kurbanlık hayvanları üçe ayırıyor: Modern hayvan hapishaneleri olarak tabir ettiği çiftliklerde endüstriyel yemlerle beslenen büyükbaş ve koyunlar; bayırlarda serbest otlanan keçi veya koyunlar; yazları merada, kışları ise samanla beslenen klasik büyükbaşlar. Besi çiftliklerinde yetişen hayvanlardan uzak durulması gerektiğini iddia eden Özer, kurbanlık olarak keçiyi öneriyor: “Kıl keçisi dediğimiz tür keçiler hapsedilemez, serbest dolaşır. Envai çeşit otla beslenir. O yüzden sağlıklıdır ve eti de çok lezzetlidir. Kara inek tabir edilen klasik büyükbaş hayvanlar da kesilebilir. Bunlar ahırlarda arpa, yulaf, yonca gibi yemlerle ya da otlaklarda beslenir. Yediklerinde antibiyotik, hormon bulunmadığı için kalıtsal bir problemleri bulunmaz. Oysa yediğimiz etlerin çoğu sağlıksız çünkü sakıncalı besi hayvanlarından elde ediliyor. Hayvanlar soya, mısır, mezbaha artıklarıyla besleniyor.”
Endüstriyel kesim de riskli
Kurbanlık olarak temiz gıdalarla beslenen hayvanların seçilmesi gerektiğini hatırlatan Özer, ithal kurbanlıklardan da uzak durulmasını öneriyor: “Büyükbaş hayvanların bağırsaklarında tıpkı insanlarda olduğu gibi bakteriler var. Bu bakteriler ne kadar temizse organizma da o kadar sağlıklıdır. Eskiden sağlıksız bakteri oranı yüzde 1-2 iken şimdi yüzde 80’e yükseldi. Endüstriyel kesim de riskli. Çünkü hayvanın birinde bakteri varsa kesim sırasında diğerlerine de bulaşıyor. Bu anlamda kurban kesimi mezbahaya oranla daha güvenli.”
Özer kurban alırken çoğu kişinin hayvanın büyüklüğüne dikkat ettiğini görüşünde: “Et için hayvan kesiyorsanız zaten amacından sapıyor. İnanç için kesecekseniz keçiyi tercih edin. Zaten hayvanın hacmi fazlaysa sıkıntılıdır. Hayvana önce tuz verip sonra su içirerek geçici olarak semirmesini sağlayanlar var. Ancak alıcı kurban değil besi hayvanı alır gibi davranırsa sağlıklısını bulabilir. Yine de emin olamıyorsanız ve imkanınız varsa bugünlerde kurbanlığı alıp hazır yemler yerine arpa, buğday, çavdar, yongayla beslemeyebilirsiniz. Böylece bağırsakları arınır, güvenle yiyebilirsiniz.”
Hayvan aşırı şişman olmamalı
Özer’in sözleri hakkında görüşüne başvurduğumuz ilahiyatçı Prof. Dr. Emin Işık, bu konuda fetva verebilecek tek kurumun Diyanet İşleri Başkanlığı olduğunu söylüyor. Ancak Işık her hayvanın kurbanlık olamayacağını da belirtiyor: “Havyan aşırı zayıf ya da aşırı şişman olmamalı. Eti yenecek kadar besili olması yeterli. Yaşlı, kör, kulağı kesik hayvan seçilmemeli. Allah’a sunulacak kurban ona layık olmalı.Kurbanlık koyunun bir yaşını doldurması gerekir. Ancak altı aylıktan fazla olan ve bir yaşındaki kadar gelişmiş kuzu da kesilebilir.”
Ben köyümden getirdim
Gıda Güvenliği Hareketi Başkanı Kemal Özer kurbanını kendi köyünden almış: “Muhtarımızı arayıp ‘Bana keçi lazım’ dedim. Araştırdı, buldu. Bayramda keçi keseceğiz. Bence en sağlıklısı bu.”
Türkiye’de denetim çok sıkı
ETBİR Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Emin Arslan Türkiye’de GDO’lu yemlerle beslenen hayvan bulunmadığı görüşünde. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın besicileri bizzat denetlediğini hatırlatan Arslan tüm hayvanların ‘pasaportu’ olduğunu söylüyor: “Herkesin bilmesi lazım; Türkiye’de GDO’lu yem yok! İthal hayvanlarda da bu mümkün değil. Çünkü mikrobiyolojik testler yapılıyor, aşıları denetleniyor. Ayrıca böyle bir şey olsa bile bu hayvanlar 40 günden beri Türkiye’de! Yani GDO’lu yemler tüketmişlerse 40 günde vücudu terk ediyor, kalıntı mümkün değil. Zaten hormon hem AB ülkelerinde hem Türkiye’de yasak. Et Balık Kurumu Meksika ve Brezilya’dan büyükbaş getirmişti. Bu hayvanlar dağlarda geziyor, ot yiyor zaten yem derdi yok ki hormona ihtiyaç duyulsun. Mezbaha artıklarıyla hayvan beslenmez. Köpek mi bu! Ancak şu uyarıyı yapabilirim. Kurban alırken mutlaka kulak küpesine bakın. Eğer küpesi ve pasaportu yoksa o hayvan şüphelidir.”
ETBİR Başkanı'nın 'Türkiye'de GDO'lu yem kullanılmamaktadır' şeklindeki iddialarının komik olduğunu söyleyen Kemal Özer, Biyogüvenlik Kurulu, daha önce Türkiye Yem Sanayicileri Birliği Derneği İktisadi İşletmesi'nin başvurusu üzerine, 'A2704-12, MON 89788 ve MON40-3-2' genlerini ihtiva eden soya fasulyesinin ve ürünlerinin hayvan yemlerinde kullanılması amacıyla ithalatına izin vermiş, bu başvuru, basitleştirilmiş işlem kapsamında değerlendirilmişti. Bu izin şu ana kadar 4 kez verildi ve 5. için şu an kurul değerlendirmesi sürüyor"
Biyogüvenlik Kurulu Başkanı Prof. Dr. Hakan Yardımcı, TGDF'nin gıda amacıyla kullanmak üzere ithalat izni için başvurduğu söz konusu 29 genin, büyük bölümünün daha önce iptal edilen GDO Yönetmeliği kapsamında kurulan bilimsel komite tarafından ithal izni verilen genler olduğunu söyledi.
TBMM Eski Tarım Komisyonu Başkanı Vahit Kirişçi katıldığı bir televizyon progrmaında “Dünyada 250 milyon ton soya üretimi var. Şimdi birisi bana söylesin. Mesela Türkiye kendi hayvan yemi için soya kullanacaksa, bu soyanın GDO’suz olanını dünyanın neresinde bulacaklar?” demişti.
Berrin Haververen / Star