Dolar

35,4856

Euro

36,4774

Altın

3.091,70

Bist

9.977,94

Kürtleri kim, nasıl özgürleştirecek?

Kürtlerin Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca mazlumluğunun tartışılmaz bir gerçeklik olduğunu belirten Yeni Şafak yazarı Prof. Yasin Aktay, 'Onların bu zulümden hak ettikleri özgürlüğe kavuşturulmaları Müslümanların da tartışılmaz sorumluluğu' dedi.

14 Yıl Önce Güncellendi

2011-10-24 14:51:26

Kürtleri kim, nasıl özgürleştirecek?

Yasin Aktay *

İslamcıların Kürtlere olan ilgisi ancak Kürt milliyetçisi bir bakışaçısından yetersiz görülebilir, demiştik. Bu tabii ki İslamcılık adına ortaya konulan bütün düşünce ve pratiklerin her bakımdan olduğu gibi bu bakımdan da mükemmel olduğunu söylemek anlamına gelmez. Ve tabii ki İslamcıların eleştirisi İslam'ın eleştirisi demek değildir.

İslamcıların İslam'ı bile tam anlamıyla anladıkları her zaman söylenemeyeceği gibi herhangi bir konuda her zaman en isabetli siyaseti güttükleri de iddia edilemez. O yüzden İslamcı hareket her zaman bir İslam'ı yorumlama hareketidir bu yanıyla insanidir ve isabet etme ihtimali kadar yanılma ihtimali de vardır.

Bu söylediklerim Müslüman'ın muhayyer durumlarda bir yol bulma arayışında, yani içtihad ameliyesinde, takdir edilmiş bir insanlık durumudur. Kaldı ki İslamcı hareketin bütün tavır ve davranışları her zaman usulüne göre yapılmış bir yorumun takibine dayanmıyor olabilir de. Yani İslam'ın dışında başka ideolojik ve kültürel etkilenimler de olabilir ve bu etkiler Müslümanları Müslümanca bir siyasetten alıkoyabilir. Dahası bütün bu bağlamlarda İslamcılar homojen de değildir. Devlet, tarih, kültür ve geleneğin farklı etkileri İslamcıları çeşitlendirebilir.

Kürt meselesinde ise farklı eğilimler olsa da, anaakım İslamcılığın anti-milliyetçi bir yaklaşımı vardır. Ancak bu yaklaşım sadece Türk milliyetçiliğine karşı değildir. Türk milliyetçiliğinin ırkçı ve başka unsurları inkar eden yaklaşımlarına karşı eleştirel olduğu kadar bunun karşısına başka bir milliyetçilikle dikilmenin de çare olmadığı iddiasındadır. Evet, işte bu tavır, yetersiz görülebilir ama ancak başka bir karşı-milliyetçi bakış açısından.

Oysa İslamcılığı veya Müslümanları bugün Kürtlerin meselelerine bigane kalmakla suçlayanların, bu suçlamayı yapmak yerine, İslam'dan duyup almaları gereken çok esaslı dersler vardır. İslam'ın bu meseleler karşı kendi yaklaşımı var çünkü.

İslam insanın doğuştan getirdiği, yani oluşumunda hiç bir katkısının olmadığı özelliklerinden dolayı insanların birbirlerine üstünlük taslamalarını lanetler. Hiç kimsenin kendi ırkını, anne-babasını, doğduğu yeri, rengini, dilini seçmesi mümkün olmadığına göre bu özelliklerden dolayı insanların birbirlerine üstünlük taslamaları, bu özelliklerini yüceltip bunu kendilerine dava edinmeyi tek kelimeyle "cahiliyye" olarak niteler.

İslam insanları değiştirilemeyen bir kader olan bu özelliklerini kendine kimlik ve dava edinip bu davanın peşinde küçülmekten kurtarır, o davanın tıktığı zindanlardan özgürleştirir. Bu özellikler kader olduğuna göre bu özellikleri merkeze alan davalar insanlara kendi kaderlerini tayin etmeyi değil, olsa olsa birer kader kurbanına dönüşmeyi vaat edebilir. İslam ise insanı tam anlamıyla kaderinin kurbanı olmaktan özgürlüğün ufuklarına doğru açan bir yolu işaret eder. İnsanı esfel-i sâfilîne doğru çeken, bu kimlik davaları yoluyla kendine kul etmeye çalışan tağutların elinden kurtarır. Her çeşit milliyetçilik hareketinde insana sunulan dar ve süfli bir ufuk vardır. Bu ufka karşı İslam'ın derin bir eleştirel duruşu vardır.

Bir ceberrut milliyetçiliğin kurbanı bir kavim her zaman Müslümanların sahip çıkmaları gereken bir mazlumdur. O mazlum kavmin bir kavim olma niteliğinden dolayı uğradığı her zulüm Müslümanı ilgilendirir. O zulme ve zalimlerine karşı karşı çıkmak, Allah'tan başka ilahlara karşı çıkma şartının ta kendisidir. Bunu yapmayan "illallah" da diyemez, yani Allah'a hakkıyla iman etmiş olamaz, tevhidini tamamlayamaz. Bu kesin. Lakin bir tağuta karşı çıkarken, başka bir tuğyana yol açmak için yapmaz bunu. Bir tuğyanın dengi başka bir tuğyan değil ancak her türlü tuğyanın reddidir. Milliyetçiliklerin başka milliyetçilikler doğurduğu sosyolojik bir gerçekliktir. Ama İslam'ın müdahalesi bu kısır gerçekliğe karşı kendi ihya edici alternatifini ortaya koymaktır. O yüzden Peygamber ırkçılığı da kan davasını da cahiliye adetleri olarak ayağının altına alır.

Kürtlerin Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca mazlumluğu tartışılmaz bir gerçekliktir. Onların bu zulümden hak ettikleri özgürlüğe kavuşturulmaları Müslümanların da tartışılmaz sorumluluğu. Ancak bugün Kürtlerin mazlumluğuna dair söylemleri domine etmiş bir karşı-milliyetçilik var. Bu milliyetçilik, maruz kaldıkları gerçek mazlumluktan Kürtlere bir özgürlük değil, onları daha da büyük bir batağa sürükleyecek cahiliyeye özgü bir hınç, Türk-Arap-Acem karşıtlığına dayalı bir Kürt şovenizmi çıkarıyor. Bu hınç Kürtleri özgürleştirmez, bu hıncın öncülerinin peşine takar sadece.

Yönetmek için kendine bir halk üretmeye çalışıyor PKK ve bunun için kendi ulusalcılığını üretiyor. O yüzden baştan beri Kürtlere yapılan inkar ve asimilasyon zulmünün Kürtleri isyan ettirmeye yetmediğini bildiğinden Kürt halkına karşı devletin fiziki zulmünü celbetmek üzere şiddeti bir araç olarak kullandı. Devlet PKK eylemleri karşısında örgüt ile halk arasındaki farkı yitirdikçe PKK Kürt halkını kendine kalkan yaparak onu devletin önüne daha fazla itti. Her itişte Kürtler daha fazla öldü, daha fazla zulme maruz kaldı ve artık gözardı edilemeyecek bir miktarı "PKK'nın halkı" haline geldi.

İslamcıların bigane kaldıkları şey asla Kürtlerin maruz kaldığı zulüm değil, PKK'nın veya önceki Kürt solu hareketlerinin karşı-milliyetçilikleri olmuştur. Aksine Müslümanlar bir yandan Müslüman olmaları dolayısıyla zulme maruz kalırken bir yandan da zulmün, milliyetçiliği de kapsayan derin eleştirisini yapadurdular.

Sibel Eraslan, sağolsun, Star Gazetesi'ndeki yazısında bu eleştiri ve direniş tarihinin daha geniş bir referans listesini vermiş. Ama şimdi bence asıl önemlisi o eleştiri geleneğinden gelenlerin iktidar döneminde Kürt sorununu doğuran sistemin, bu sorunu kökten çözmek üzere bir tadilatına girişilmiş olmasıdır. O gelenekten gelen insanlar bugün asla etnik milliyetçilik yapmadan, yüz yıllık yanlışı düzeltmeye çalışıyorlar. Esas şimdi Kürt sorununun bu geniş çerçevede, Kürtleri , Türklerin yüz yıl boğuştukları şoven bataklığın aynısına batırmadan özgürleştirecek çözümüne takoz olmaya çalışanlara bakmak lazım. Onlar Kürtleri gerçek anlamda özgürleştirecek bir çözüme neden ve nasıl engel oluyorlar?

İslamcılar bir çok yanlış yapmış veya yapıyor olabilir ama bu konuda bilhassa özeleştiri değil eleştiri makamındadır. * Yeni Şafak

Prof. Yasin Aktay'ın konu ileilgili birinci yazısını okumak için tıklayınız!


Haber Ara