Ünsal'dan Arap Baharı analizi
İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (MAZLUMDER) Genel Başkanı Ahmet Faruk Ünsal, Arap Baharı'na ilişkin, ''Bence dananın kuyruğunun kopacağı yerler, Yemen ile Bahreyn ve belki de Suudi Arabistan'ın Şii olan güney tarafı'' dedi.
15 Yıl Önce Güncellendi
2011-10-12 22:55:00

Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şubesinde, ''Arap Baharı'nın Sosyolojik Analizi'' başlıklı konuşma yapan Ünsal, Tunus'ta ayaklanmalarla başlayan hareketin, Zeynelabidin Bin Ali'nin devrilmesiyle diğer ülkelere sıçradığını söyledi.
Ünsal, Arap Baharı'nın, 2. Dünya Savaşı sonunda kurulan uluslararası sistemin ve bu sistemin yaşayabilmesi için uluslararası ölçekte tahkim edilen ulusal yapıların, kurulan sisteme artık dayanamaması ve çökmesinden kaynaklandığını kaydetti.
2. Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan sistemin ilk darbeyi Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla aldığını ifade eden Ünsal, ''Bunun sonucunda tek kutuplu hale gelen dünyada zulüm üzerine tasarlanmış sistemin, onun bekçileri hükmündeki ulusal yapılar tarafından daha fazla ikame edilemeyeceği ve sürdürülemeyeceğinin işaretlerini çoğunlukla Ortadoğu coğrafyasında görüyorduk. Lübnan ayaklanmaları bunun öncül sarsıntılarıdır ve ilk sonuç Tunus'ta alınmıştır'' diye konuştu.
Ayaklanmaların siyasi partiler etrafında gelişmediğini, tamamıyla kadınlar ve okumuş kitlelerin büyük ölçüde sosyal medya üzerinden örgütlendiğini belirten Ünsal, ''Arap Baharı'nın, Türkiye'deki insanların Araplara bakışı, bu bakışın üzerine oturduğu olumsuz milliyetçiliğin tasfiyesi bakımından olumlu olduğunu görüyorum. Arap Baharı'nın, geleneksel toplumlarda ikinci planda kalan kadınlar ve çocuklar üzerinden ilerlediğine şahit olduk. Geçmişinde pek çok darbe yaşayan Türklerin bu duruma bakarak, küçümsedikleri Araplardan ders almaları gerekiyor'' dedi
''Bence dananın kuyruğunun kopacağı yerler, Yemen ile Bahreyn ve belki de Suudi Arabistan'ın Şii olan güney tarafı'' ifadesini kullanan Ünsal, şöyle devam etti:
''İsrail'in etrafında iki cephe var. Biri, İsrail'in mevcudiyetini tahkim eden ve Sünnilerden oluşan Suudi Arabistan, Mısır ve Ürdün cephesi. Diğer tarafta da İsrail'in mutlaka ortadan kaldırılması gerektiğini söyleyen ve Şiilerden oluşan İran, Hizbullah, Suriye ve Hamas var. Hamas Sünnidir ama siyasi analiz itibariyle Şiiler gibi davranmaktadır. Bahreyn'in nüfusunun büyük bir bölümü Şiidir ama yönetim, Sünni ithal ederek bir nüfus demografisi yapmaktadır. Yönetimin Şiileşmesi demek, Bahreyn'in uluslararası sistemle kavga eder hale gelmesi demek. Bu da oradaki Amerikan üssüyle ilgili birçok soru işareti doğurur.''
Ünsal, yüzde 20'si Şii olan Suudi Arabistan'ın bu durumdan kaygı duyacağını belirterek, şunları kaydetti:
''Çünkü Suudi Arabistan'ın Amerika ve İsrail ile olan ilişkilerini herkes biliyor. Kızıldeniz'in çıkışında Afrika tarafında nüfusunun tamamı Sünni olan Cibuti ve Asya tarafında da Yemen vardır. Cibuti'de İsrail'in çok büyük askeri üssü var, bu çok bilinmez. Dolayısıyla Sünni olan Yemen'de de Şii bir yönetim değişimi, Babülmendep boğazının geçişini İsrail açısından sıkıntıya sokar. Gerek Somali'den yükselen gerekse Yemen halkı tarafından yapılacak itiraz, Suudi Arabistan tarafından ve muhtemelen çok uluslu bir güç tarafından bastırılarak, Arap Baharı'nın yaşanmaması, eğer yaşanacaksa da Suudi Arabistan denetiminde çok kontrollü bir şekilde yaşanması için bir müdahale olacağını düşünüyorum.''
Suriye'de sistemin Libya, Tunus ve Mısır'dakinin aksine çok güçlü olduğunun görüldüğünü kaydeden Ünsal, ''Böyle olduğu için ayaklanmalar bir sonuç vermedi. Kısa süre içerisinde Suriye'de bir dönüşüm olacağını zannetmiyorum. Bu uzun süreye yayılırsa direnişçiler yorulur ve dolayısıyla silaha sarılabilir, bu bir felakettir. Libya'dakine benzer büyük katliamlar yaşanabilir. Bu saatten sonra dönüşüm uzun da sürse Beşşar Esad'ın o koltukta kalması mümkün gözükmüyor'' diye konuştu.
AA
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Haber Ara