Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Osmanlı'da bürokrasi günümüzden daha hızlıymış (Özel)

Teknoloji ve internet çağı olarak tarif edilen günümüzde devlet bürokrasisinde kırtasiye işlerin çokluğundan hemen herkes şikâyetçi. Vatandaş müracaatları devlet kademesinin en altından en üstüne onay aşamasına gelinceye, sonra da tebliğ veya uygulam

14 Yıl Önce Güncellendi

2011-10-12 08:57:32

Osmanlı'da bürokrasi günümüzden daha hızlıymış (Özel)
Teknoloji ve internet çağı olarak tarif edilen günümüzde devlet bürokrasisinde kırtasiye işlerin çokluğundan hemen herkes şikâyetçi. Vatandaş müracaatları devlet kademesinin en altından en üstüne onay aşamasına gelinceye, sonra da tebliğ veya uygulamaya geçinceye kadar koca bir dosya oluşuyor. Bazen evrakın birinin eksikliği veya kaybolması, işi daha da zorlaştırıyor. Günümüzde vatandaşın en alt düzeydeki bir kuruma verdiği dilekçenin cevap süresinin ortalama 60 günden 30 güne indirilmesi bile "Bürokrasi hızlanıyor" diye iltifat görüyor. Halbuki üç kıtada 600 yıl hüküm süren Osmanlı Devleti'nin yazışma ve arşivcilik sistemi, günümüzün birçok modern devletinden bile çok ötede olduğunu ispatlıyor. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü'nde bulunan milyonlarca Osmanlı belgesi, yazışmaların ne kadar hızlı ve kırtasiyecilikten uzak olduğunu gözler önüne seriyor.
Denizli'nin Tavas ilçesine bağlı Uzunpınar köyüne atanacak bir imam için zamanın Tavas Kadısı Mehmet Emin'in, 4 Ekim 1839'da (Hicri 25 Recep 1255) Sadaret (Başbakanlık) makamına yazdığı dilekçenin, Osmanlı Devleti'nin en zor günlerini yaşadığı son dönemlerinde bile kısa sürede incelenip 25 Aralık 1839'da onaylandığı görülüyor. Beş makamın parafladığı yazışmanın hepsinin tek kâğıtta olması, müracaat yazısının en altta, onay makamlarınınsa üstte olması dikkat çekiyor.
Denizli Belediyesi, Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü'yle müşterek çalışma sonucu şehirle ilgili tasnif edilen 52 bin belgeyi araştırmacıların hizmetine sundu. Bunların arasında Tavas Kadısı Mehmet Emin'in dilekçesi de bulunuyor. Kadı, köyün imamı olan İbrahim isimli kişi vefat ettiğini, yerine Mustafa isimli kişinin layık görüldüğünü bildirip atanmasını arz ediyor. Dilekçe, Tavas'tan Sadaret'e kadar sadece dört makamca incelenip paraflandıktan sonra Sadrazam Koca Mehmet Hüsrev Paşa'nın önüne geliyor. Padişah Abdülmecit Han adına Hüsrev Paşa, 25 Aralık 1839'da imzalayıp tayini yapıyor.
Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü'nde görevli tarihçi ve arşiv uzmanı Muzaffer Çetin, sözkonusu belgenin onay süresinin, Osmanlı Devleti'nin dönemine göre aslında oldukça uzun olduğunu, normalde bu tür belgelerin bir ayda onaylandığını belirtiyor: "En küçük köydeki bir imamın atanmasını dahi ya bizzat padişah veya onun adına sadrazam onaylardı. Bu işlemler yapılırken sanıldığı kadar bürokrasi ve kırtasiyecilik de olmazdı. Alt yazı, üst yazı gibi farklı belgeler bulunmazdı. Bütün işlemler tek kâğıdın üzerinde halledilir, kısa sürede onaylanır ya da reddedilirdi. Böylece hem idarecinin büyük bir dosyayı inceleyip okumak için zaman kaybı önlenir, hem de kendine gelene kadar yapılan yazışmaları tek kâğıtta görmesi sağlanırdı. Kâğıdın önü dolduysa arkasına devam edilirdi."

Haber Ara