Dolar

34,8702

Euro

36,6643

Altın

3.009,21

Bist

10.058,63

'İlle de soykırım görmek istiyorsan geçmişine bak'

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın dün ''dost'' ve ''kardeş'' olarak ilan ettiği ülkelerin, birden bire Batı'nın stratejik konsepti doğrultusunda düşman kampına yerleştirildiğini öne sürdü.

14 Yıl Önce Güncellendi

2011-10-11 16:17:53

'İlle de soykırım görmek istiyorsan geçmişine bak'
Bahçeli, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, aşırı yağışlardan dolayı meydana gelen sel felaketleri sonucu ortaya çıkan can ve mal kayıplarından duyduğu üzüntüyü dile getirerek başladı. Bahçeli, ''Bu itibarla, aramızdan ayrılan aziz vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyor, kaybolanların sağ-salim bulunmalarını temenni ediyor, ortaya çıkan hasar ve yıkımın bir an önce Hükümet tarafından giderilmesi için her türlü tedbirin alınmasını bekliyoruz'' diye konuştu.

Toplumsal şiddet sarmalının sürekli ivme ve güç kazandığını ifade eden Bahçeli, özellikle kadınlara yönelen saldırıların, insanlıkla uzaktan yakından ilgisi bulunmayan hadiselerin yürekleri dağladığını söyledi.

Sebebi ne olursa olsun, ister töre isterse başka saiklerden kaynaklansın, kadına yönelik acımasız saldırıların insanlığa karşı işlenen büyük bir suç olduğunun kuşku götürmez bir gerçek olduğunu vurgulayan Bahçeli, ''Dehşet görüntülerinin medya aracılığıyla servis edilmesinin ayrı bir sorumsuzluk olduğunu'' ifade etti. Bahçeli, ''Emin olun, bu manzaranın hiçbir yerinde gelişmiş, istikrar kazanmış ve huzuru omurgasından yakalamış bir ülke gerçeği yoktur. Kadınlarımıza yönelmiş her türlü şiddeti bu vesileyle lanetliyor herkesi açık, kararlı ve neticeye ulaşacak bir tavır almaya davet ediyorum'' dedi.

Devlet Bahçeli, kadına yönelik şiddet konusunda Hükümetin inisiyatif almasını beklediklerini ve atılacak her adımı yakından takip edeceklerini belirtti.

SARKOZY'E TEPKİ

Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy'nin Ermenistan'a yaptığı ziyaret sırasında Türkiye hakkında sarf ettiği sözleri anımsatan Bahçeli, Ermeni iddialarını diline dolayanların kamuoyu yaratma gayretleri tüm hızıyla devam ettiğini söyledi. Bahçeli, şöyle devam etti:

''AKP'nin açtığı bozuk yolu, sahip oldukları kinlerini kusmak için bir fırsat olarak görenler, Türk milletini ahlaksızca soykırımcı gibi takdim etmeye çalışmaktadırlar. Bu kervana en son olarak Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy bir kez daha katılmış ve iftiralarına bir yenisini daha eklemiştir. Libya'yı parsellemek ve talan etmek maksadıyla NATO şemsiyesi altındaki açık artırıma katılarak emperyalist arzulardan kopmadığını ispat eden bu şahsiyetin, geçmişimize dil uzatma cüretini göstermesi büyük bir kabalık ve edepsizliktir. Erivan ziyareti esnasında, sözde Ermeni soykırım iddialarını tanıma konusunda ülkemize çağrıda bulunma cüretini gösteren Fransa Cumhurbaşkanı, tehditler savurmuş, meselenin yine parlamentolarına gelebileceğini hayasızca ifade etmiştir. Türk milletini soykırım gibi insanlık düşmanı bir suçla itham etmesi hiçbir şekilde kabul edilemeyecek ve geçiştirilemeyecek bir durumdur.

Sarkozy'e önerimiz, eğer ille de bir soykırım örneği görmek ve bulmak istiyorsa geçmişlerine dikkatle bakmasıdır. Orada en başta Cezayir'de yapılan mezalimler açıkça görülecek ve Kuzey Afrika'daki açık ya da örtülü kıyımların derin izleri bariz bir şekilde fark edilebilecektir.''

''İşin ilginç ve manidar bir başka tarafı ise aynı anda Fransa'yla yapılan güvenlik işbirliği anlaşması ve karşılık iyi niyet temennilerinin deklare edilmesidir'' diyen Bahçeli, ''bu çelişkili siyasi diyalogların tam bir AKP klasiği ve teslimiyeti olduğu yönünde herhangi bir tereddütleri bulunmadığını'' ifade etti. Bahçeli, ''İşin aslına bakılırsa, AKP, çürük ve gayri milli politikalarının zehirli hasadını toplamakta ve bundan da en çok zayiatı yine milletimiz almaktadır'' dedi.

''Geri dönüşü olmayan...'

Bahçeli, Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından bağımsızlıklarını kazanan Türk Cumhuriyetlerinin, özgür ve uluslararası camiada eşit bir şekilde temsil edilmesinin 20. yılının kutlandığını hatırlattı.

Ata topraklarının üzerinde güneş gibi parıldayan kardeş ve soydaş ülkelerle kurulan ilişkilerin olması gereken seviyenin çok altında olduğunu ileri süren Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Türklüğün ve Türkçenin sahiplenildiği geniş coğrafyaların kaderine terk edilmesi ve üstelik küresel hesapların hedefi haline gelmesi bir diğer açmaz olarak karşımızdadır. Resmi tören ya da protokollerde, Türk cumhuriyetleriyle ilgili olarak ifade edilen bir millet, ayrı devlet inancı yalnızca yüzeysel ve sığ bir bakış olarak kendisini göstermiştir. Bölgeye bakınca enerji kaynaklarını gören ve bunun paylaşımına girişen küresel merkezlerin tesiri ancak bu sayede kırılabilecektir. Orta Asya Türk devletlerini bölgesel ve küresel tazyiklerden korumak, nüfuz mücadelelerinden arındırmak, yapılan hamleleri boşa çıkarmak için Türklük şuuruna ve asırları aşan birikimine çok ihtiyacımız vardır.

Bugün Ortadoğu denklemine Türkiye'yi hapseden AKP körlüğünün, Türk milletinin kudretini görmesi ve gerçek hükümranlığını gösterebilmesi için dikkatini Orta Asya Türk cumhuriyetlerine çevirmesi gerekmektedir.''

''AKP Hükümetinin sorumsuz ve hesapsız politikaları neticesinde, Türkiye'nin bölgesinde yalnızlığa ve gerilim merkezi olmaya doğru hızlı gittiğini'' öne süren Bahçeli, ''komşularla sıfır sorun sözleri''nin, yerini ''komşularla kısır döngüye ve çatışma riskine'' bıraktığını savundu. Bahçeli, ''Başbakan Erdoğan'ın dün dost ve kardeş olarak ilan ettiği ülkeler, birden bire Batı'nın stratejik konsepti doğrultusunda düşman kampına yerleştirilmiştir. Vizeleri kaldıran anlaşmaların imzalandığı, birlikte baraj açılışlarının yapıldığı, törenlerin düzenlendiği, ortak Bakanlar Kurulu toplantılarının gerçekleştirildiği Suriye ile neredeyse savaşın eşiğine gelinmiştir'' diye konuştu.

NATO Füze Savunma Sistemi'nin erken uyarı radarlarının Malatya'ya konuşlandırılması nedeniyle İran'ın son derece rahatsız ve memnuniyetsiz olduğunun görüldüğünü ifade eden Bahçeli, Türkiye'nin tam bir kördüğümle karşı karşıya bulunduğunu ileri sürdü.

Hükümeti dış tehditler karşısında bir başına bırakmayacaklarını vurgulayan Bahçeli, bunun en başta Türk milletine karşı sonsuz ve büyük saygının bir icabı olduğunu söyledi.

''Gerçekten de Türkiye, geri dönüşü olmayan bir sürece ve kırılmaya doğru adım adım gitmektedir'' ifadesini kullanan Bahçeli, Türkiye'nin bu gidişle bölgesel dizayn ve haritaların yeniden çizilmesi konularında sıklet merkezi olacağını öne sürdü.

Bahçeli, Türkiye'nin karşı karşıya olduğu terör ve bölücülük fitnesinin daha da bir önem ve anlam kazandığını, mutlaka halledilmesi gereken bir sorun olarak ortada durduğunu ifade etti.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ''Türkiye'deki bölücü çevrelerin, AKP hükümetlerini ve onların teslimiyetçi anlayışını siyasi amaç ve hedeflerinin adım adım gerçekleşmesi yolunda önemli bir eşik olarak gördüklerini'' öne sürerek, ''Maalesef hapisteki bölücübaşı da dahil olmak üzere bundan sonuna kadar yararlanmışlardır'' dedi.

Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, son günlerde meydana gelen terör saldırılarını değerlendirdi.

Irak'tan Türkiye'ye yönelik terörist sızmaları sonucunda artan PKK terörünün hem çok tehlikeli boyutlara ulaştığını hem de yurt sathına yayıldığını belirten Bahçeli, ''Bununla beraber PKK'nın siyasal uzantıları olduğu artık kimse tarafından inkar edilemeyecek bölücülerin, kontrollü şiddet ve kalkışma eylemleri de hem alenileşmiş, hem de artış göstermiştir. Anlaşılmaktadır ki sadece Mehmetçiklerimizi ve birliklerini hedef almaktan öte polislerimize ve ailelerine yönelen kanlı terör büyük şehirleri de tehdit etmeye başlamıştır'' dedi.

''Polisin zorunlu askerlik yükümlülüğünü kaldıran AKP hükümetinin, polisi bölücü terörün hedef tahtası yaptığını'' öne süren Bahçeli, ''Hükümet acz içinde kıvranmakta ve eylemleri tribünden izlemektedir. İnisiyatif tamamen bölücülere ve bölücü örgüte geçmiştir. Geçtiğimiz hafta sonu, Gemlik'te Türk milletine ve devletine meydan okuyan bölücü niyetler tüm çıplaklığıyla ortada olup bunun bir kanıtıdır. BDP milletvekillerinin ayaklanma ve devlete rest çeken çağrıları ise hiçbir şekilde affedilmesi mümkün olmayacak vicdansızlık ve izansızlıktır. Diyarbakır'da 'sen kimsin' diyen siyasi bölücüye karşı, 'ben devletim' diyerek cesur ve kararlı bir çıkış sergileyen ve kendini ezdirmeyen şerefli Türk polisiyle gurur duyduğumuzu da bu aşamada ifade etmeliyim'' şeklinde konuştu.

Kandil Dağı'nda göndere bayrak çekilmesini istediklerini ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a çağrıda bulunduklarını anımsatan Bahçeli, şöyle devam etti:

''Kandil'e bayrak dikmek demek, Türkiye'ye yöneltilecek her türlü tehlikeye karşı Türk devletinin varlığını ve kudretini orada hissettirmek demektir. Bu itibarla şehitlerin kanıyla anlam kazanmış al bayrağımızı fitnenin kalbine ve üssüne dikmek hem bir vatan borcu hem de namus meselesidir. Her kanlı cinayeti 'teröristlerin son çırpınışları' olarak geçiştirerek bugünlere gelen AKP, güvenlik, siyasi ve hukuki tedbirleri almamış, alamamış ve içinde bulunduğumuz karanlık ortamın tek sorumlusu olmuştur. 2002 yılında sıfır denecek kadar az eylem ve kayıpla devraldığı güvenlik mirasını heba ederek, bugün PKK'nın bu derece büyümesinin, müsebbibi AKP hükümetleri ve Başbakan Erdoğan'dır. Bu ilkesiz ve teslimiyetçi kadroların yıllardır yaptıkları yanlışlar ve koydukları hatalı teşhislerdir.

Milli şuuru ve değerleri tahrip etmek için 2002 yılından beri sistematik gayret gösteren AKP değil midir? Yaşanan kanlı terör eylemlerini ve etnik tahrikleri 'Kürt sorunu' olarak gören ve çözüm adı altında kaşıyarak bölücü siyasi talepler için zemin hazırlayan AKP değil midir? Bu çevrelerin hain amaçlarına terör destekli siyasi çözüm yoluyla ulaşabilecekleri konusunda ümit veren AKP değil midir? Terör örgütünü dağdan şehire inip siyaset yapmaya davet eden, siyasi çözüm ümitlerini yeşerten, teröristlere örtülü siyasi af vaatleri sunan AKP değil midir? Terörden beslenen bölücülüğü 'demokratik hak ve meşru kimlik talebi' olarak mazur gören, Türkiye'nin bölünmesi ve parçalanması projelerine, toplumsal ilerleme ve çağdaşlaşmanın yol haritası olarak sıcak bakan AKP değil midir?''

-''son alçak saldırılar''-

''Terörle mücadeleyi yılmadan sürdüren güvenlik güçlerini 'şiddet yanlıları', yıllardır acı çeken kahraman ve muhterem yöre halkını 'işbirlikçi', Milliyetçi Hareketi ise 'kanla beslenen' siyasi parti olarak suçlayanların hamisi bu AKP değil midir?'' sorusunu yönelten Bahçeli, yaşanan gelişmelerin ve gelinen vahim sürecin müsebbibi sadece ve sadece Adalet ve Kalkınma Partisi hükümetleri olduğunu ileri sürdü. Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Türkiye'deki bölücü çevreler, AKP hükümetlerini ve onların teslimiyetçi anlayışını siyasi amaç ve hedeflerinin adım adım gerçekleşmesi yolunda önemli bir eşik olarak görmüş ve maalesef hapisteki bölücübaşı da dahil olmak üzere bundan sonuna kadar yararlanmışlardır. Bu nedenle, ortaya çıkan bu ağır terör tablosu yıllardır uyardığımız ve beklediğimiz sonuçtur ve nedenlerini başka yerlerde aramaya mahal ve gerek yoktur. Herşey gün gibi ortadadır ve yegane sorumlu dokuz yıldır ülke yönetiminde bulunan AKP anlayışıdır.

Son dönemde milli birliğimizi tehdit eden faaliyetlerin pervasızca hız kazanmasının nedenleri ve terör eylemlerinin tırmanmasının gerekçeleri mutlaka hükümetin yanlışlarında aranmalıdır. Artık mızrak çuvala sığmamaktadır. Bütün gerçekler ve aktörler ortadadır. Başbakan'ın ve hükümetinin sancıları ve sıkıntıları bundandır. Ne Sayın Başbakan'ın, ne de hükümetinin terörle mücadele etmesi bu teslimiyetçi tavırla asla mümkün değildir.''

Hükümete sınır ötesi harekat yetkisi veren tezkerenin öneminin daha da arttığını vurgulayan Bahçeli, ''Bu yetki daha fazla sulandırılmamalı, geçmişte olduğu gibi zamana yayılarak içi boşaltılmamalıdır. Türk milleti, son alçak saldırılar karşısında gösterdiği vakur tepki ile TBMM'nin yanı sıra kendisinin de bu Tezkere;nin arkasında olduğunu ortaya koymuştur'' dedi.

''Başbakan Erdoğan'ın bizim Kandil'de Türk bayrağı dikilmesine yönelik taleplerine isteksizlik bildiren cevabının, tezkerenin daha ilk haftasında etkisiz kalmasına yol açtığını'' savunan Bahçeli, ''geçmişte de Kandil'e gitmekten özellikle uzak duran Başbakan Erdoğan'ın, her büyük terör eyleminin ardından Washington'a giderek görüşmesinin daha önceki savsaklama stratejisinin taktiği olarak hafızalarda'' olduğunu ifade etti. Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Bu teklifimize her defasında tepki gösteren Başbakan'ın, acaba TSK'nın Irak'a girmeyeceğine dair birilerine verdiği bir sözü mü vardır? Kandil Dağı'na operasyon yapılmayacağına yönelik olarak kapalı kapılar arkasında birilerine kesin güvence mi vermiştir? Böyle bir şey varsa sınır ötesi hareket izni neden ve niçin alınmıştır? Görünen gerçek şudur; AKP zihniyeti ve hükümeti PKK terörünü gerçek anlamda tasfiye etmek için Kuzey Irak'a kara unsuru olan kapsamlı bir askeri harekat yapılmasını şimdilik düşünmemektedir. Bu kapsamdaki merak ve endişemiz, alınan sınır ötesi hareket yetkisinin hedefinde Suriye'nin olup olmadığı hususunda toplanmaktadır. İran'ı da kapsamına alan bir savaş senaryosunun fitili acaba AKP tarafından mı ateşlenecektir? Böyle bir girişim eğer gerçekten planlanıyorsa, bölgesel bir felakete ülkemiz açıkça sürüklenecek ve bunun bedeli milletimiz ve devletimiz açısından katlanılamayacak boyutta olacaktır.''


SON VİDEO HABER

İHH'dan Suriye'deki fırınlar için un desteği çağrısı

Haber Ara