Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

'Türk demokrasisi Arap Dünyası'na merhem mi?'

Türkiye uzmanı, eski ödüllü gazeteci Stephen Kinzer ile 'Türk demokrasisi Arap Dünyası'nın merhem mi?' sorusunun cevabını aradı.

14 Yıl Önce Güncellendi

2011-10-06 13:42:29

'Türk demokrasisi Arap Dünyası'na merhem mi?'
ABC'nin "World Today" adlı programında Peter Cave, Boston Üniversitesi'nde Uluslararası ilişkiler profesörü olan, "Hilal ve Yıldız: İki Dünya Arasında Türkiye" adlı kitabın yazarı, Türkiye uzmanı, eski ödüllü gazeteci Stephen Kinzer ile "Türk demokrasisi Arap Dünyası'na merhem mi?' sorusunun cevabını aradı.

PETER CAVE: Şu an arka arkaya üç dönem seçim kazanmış başbakan Erdoğan'ın yönetimi altında büyük bir güç olarak Türkiye giderek daha bağımsız bir dış politika'ya yöneliyor, İsrail'e yükleniyor ve Arap Baharı esnasında ortaya çıkan yeni hükümetlere yardım ve rehberlik öneriyor.

Ülkede başbakan İslami değerleri kucaklayarak ülkesinin uzun süredir el üstünde tuttuğu laikliği bir kenara bırakmaya doğru gidiyor.

Batı, sizin de söylediğiniz gibi Atatürk'ten sonra en güçlü lider olan arka arkaya üç seçim kazanmış başbakanın yönetimi altında Türkiye'nin giderek artan bağımsız dış politikasından kaygı duymalı mı?

STEPHEN KINZER: Kesinlikle hayır. Bu aslında Batı için büyük bir gelişme. Ağırlığı Müslüman olan bir ülkede dini etkiden tamamen muaf bir demokratik hükümetin olacağını beklemek mantıklı değil. Bu gerçekleşmeyecek çünkü İslam böyle bir şey değil.

Burada soru ne tür bir dini etkinin olacağı ve Türkiye bu soruya Batı'nın görmekten hoşlanacağı en yakın cevabı sunuyor. Bu ülkenin liderlerinin ve en büyük partinin liderlerinin dindar olabildiği, günde beş vakit namaz kılabildiği, eşlerinin başörtüsü takabildiği fakat buna karşın ülkesinde demokrasiye, kapitalizme ve Ortadoğu'da istikrara tamamen kendisini adamış bir parti.

PETER CAVE: Fakat bu bir iç ihtilafa yol açmayacak mı? Halihazırda 30 general darbe girişiminden dolayı tutuklandı ve pek çok insan Türkiye'nin yıllardır laik bir ülke olmasından dolayı çok gurur duyuyor.

STEPHEN KINZER:
Bu bir ihtilafa yol açtı çünkü 80 yıldır önemli ölçüde iktidarda olan eski elit iktidarını kaybetmekten korkuyordu fakat bu elitler sadece laikliğin ateşli savunucuları değil, aynı zamanda özünde demokratik olmayan bir karakteristiğe sahipti. Ordunun seçilmiş liderlerin yaptığı herşeyi temelde veto etme gücünün olması gerektiği fikri vardı.

Türkiye demokrasisini sağlamlaştırması yönünde ilerlerken ordunun gücünün zayıflaması kaçınılmazdı. Yine de, ordunun modern dünyada bir ülkenin ordu tarafından sahne gerisinden bile yönetilemeyeceğini kabul ettiğine inanıyorum.

Türkiye'de en büyük tehdit ne ordudan ne de orduyu destekleyen kurumlardan geliyor. Türkiye'deki daha fazla insanı kaygılandıran başbakan ve iktidar partisinin bir miktar otoriter görünen bir şekilde hareket etmeye başlaması.

Bu yüzden Türkiye'deki gerçek soru sivillerin mi ordunun mu ülkeyi yönetip yönetmeyeceği değil. Bu sorun çözüldü, siviller yönetecek. Soru sivil liderliğin tarzının ne olacağı? Bu gerçek bir tam demokrasi şeklinde mi ortaya çıkacak ya da önemli ölçüde ordu tarafından yönetilen bir otoriter yapıdan seçilmiş liderler tarafından yötenilen bir başka otoriterliğe doğru mu bir takas söz konusu?

PETER CAVE: Bunun nereye gideceğini düşünüyorsunuz?

Türkiye demokrasisi istikrarlı ama demokrasinin sadece çoğunluğun isteklerini yansıtan bir şey olmadığını kavramamaları durumunda korkular meşrulaşır.

STEPHEN KINZER: Türkiye demokrasisinin gerçekte oldukça istikrarlı olduğuna inanıyorum. Türklerin Erdoğan gibi bir liderden hoşlandığını düşünüyorum. Kabadayı biri, boş laf söylemiyor. Kolay sinirleniyor, gururu kolaylıkla incinebiliyor. Tatlı, yumuşak ya da nazik biri değil. O Türklerin hoşlandığı bir lider tipi.

Diğer yandan , onun ve çevresindeki insanların belki demokrasinin sadece çoğunluğun isteklerini yansıtan bir şey olmadığını kavramamaları durumunda korkular meşrulaşır.

Çoğunluğun arzularını yansıtmak işin bir parçası fakat aynı zamanda diğer insanların haklarına, size seçimlerde oy vermeyenlere, kendilerini önemli ölçüde haklarından mahrum edilmiş hisseden ya da eski elitin iktidar pozisyonundan atılmasıyla güçlerini yitirmiş kişilerin haklarına da saygı duymalısınız.

PETER CAVE:
Başbakan Erdoğan kesinlikle Türkiye'nin geniş kapsamlı dünyadaki pozisyonunu değiştirdi. Onun Türkiye'nin Mısır, Suriye, Libya ve elbette İsrail gibi komşuları ile ilişkilerinde Türkiye'yi nereye konumlandırmaya çalıştığını düşünüyorsunuz?

STEPHEN KINZER: Erdoğan'ın liderliği altında Türkiye'nin tamamen yeni bir rol edindiğine hiç şüphe yok. 10 yıl önceye kadar, Türkiye'nin esasen hiç bir dış politikası yoktu. Sadece NATO ne diyorsa ve ABD ona ne diyorsa onu yapıyordu.

Şu anda Türkiye oldukça girişken, dış politikaya oldukça engaje ve onun içinde. İdeal fantazi Mısır, Libya, Tunus ve Suriye gibi ülkelerin Türkiye gibi demokrasiler olarak ortaya çıkması fakat aslında bu gerçekçi değil.

Türkiye'nin bu noktaya gelmesi onun 100 yılını aldı. Bu Türkiye'nin demokrasi üzerinde çalışıyor olduğunu ve bunun ne kadar zaman aldığı gösteren bir rakam.

Demokrasi sihirli bir değnekle bir gecede empoze edebileceğiniz bir şey değil. Köklerinde İslam olan bir partinin kapitalizme, demokrasiye ve Avrupa değerlerine karşı olması geleneksel bir durum.

PETER CAVE: Dışişleri Bakanı Davutoğlu, başkan Beşar Esad ile konuşmak için Suriye'ye gitti. Esad'tan Suriye'nin bütün bölgeyi çatışmaya sokmaya, İsrail'e saldırmaya hazır olduğu yönünde bir mesaj ile geldi.

Türkiye'nin Suriye'de bir çözüm açısından ne tür bir rol oynayacağını düşünüyorsunuz? Türkiye bu olayın içine hangi yolla girecek size göre?

STEPHEN KINZER: Bakan olduğundan bu yana yedi, sekiz yıl içinde dışişleri bakanı kendi ifadesiyle Suriye'ye 60 seyahat gerçekleştirdi. Bu Türkiye'nin ve Suriye ile oldukça güçlü bir ilişki inşa ettiğine ikna olması için yeterliydi.

Böylece, Suriye hükümeti gösterileri bastırmaya başladğında, başbakan ve dışişleri bakanı Suriye'deki arkadaşlarına çağrıda bulundu ve bunu yapmamalarını söylediler.

Bizim sizin için başka bir fikrimiz var. Bunu başka bir şekilde yapabilirsiniz dediler ve önemli ölçüde Suriye kayıtsız kaldı, biz ilgilenmiyoruz, size kulak asmak istemiyoruz dediler.

Bu Türkler için büyük bir şok oldu. Şu anda Esad ile bağlarını önemli ölçüde kestiler. Ondan usandılar ve Suriye'deki durumun oldukça tehlikeli bir şekilde gelişme ihtimali olduğunu görüyorum.

Suriye İran ve Türkiye'nin karşı karşıya geldi ana sahne haline geldi. İran rejimi destekliyor, Türkiye ise protestocuları destekliyor. Bu da Türkiye ile uzun sürede bölgesel güç olmak açısından rakip haline gelmesi muhtemel İran arasındaki vekaleten yürütülen çatışmanın nerdeyse başlangıcı.

Suriye'deki gelişmeler en endişe verici olanlar ve eğer Ortadoğu'da bir durumun gelişmesi gerçekten tahripkar bir sorun olma potansiyeline sahip, şu anda da Suriye'de olanlar bunlar.

PETER CAVE:
Avrupalıların 75 milyon Türk'e AB'nin kapısını kapatması sizce bir hata mıydı?

STEPHEN KINZER:
Evet, öyle.Türkiye'de geçen on yılın ilk başlarında 2002-2005 arasındaki demokratik reformların yapılmasında en büyük itki AB üyeliğine yönelik bir ihtimalin sonucu aslında.

Bu (Türkiye) en demokratik İslam ülkesi. Türk örneğinin daha geniş bir alana yayılması Avrupa ve Batı'nın çıkarına fakat Avrupa Türkiye'nin yüzüne kapıyı kapatınca, Türkiye başka yerlere bakıyor. Bunun ne Türkiye ne de Avrupa için iyi olduğunu düşünüyorum.

Habertürk

SON VİDEO HABER

Uçakta olay çıkarıp, 'Türkiye'yi satın alırım' diye tehdit etti

Haber Ara