Dolar

34,8707

Euro

36,6764

Altın

3.040,35

Bist

10.058,47

Türkiye'deki "askeri vesayet" Avrupa Parlamentosu'nda masaya yatırıldı

Avrupa Parlamentosu'nda düzenlenen bir panele katılan Alper Görmüş ve Hadi Uluengin, Avrupalılara Türkiye'de son zamanlarda demokratikleşmede yaşanan gelişmeleri anlattı. Seçkin bir davetli topluluğuna konuşan yazarlar, Türkiye'deki askeri vesayet si

14 Yıl Önce Güncellendi

2011-10-04 12:22:37

Türkiye'deki
Avrupa Parlamentosu'nda düzenlenen bir panele katılan Alper Görmüş ve Hadi Uluengin, Avrupalılara Türkiye'de son zamanlarda demokratikleşmede yaşanan gelişmeleri anlattı. Seçkin bir davetli topluluğuna konuşan yazarlar, Türkiye'deki askeri vesayet sistemiyle basın ve ifade özgürlüğü konularında çarpıcı bilgiler sundu.

Avrupa Parlamentosu'nda 'Demokratikleşme Sürecindeki Türkiye' konulu yuvarlak masa toplantısı düzenlendi. AP'nin Türk asıllı Alman üyesi İsmail Ertuğ ile AP'nin en kıdemli üyelerinden İngiliz Liberal Sir Graham Watson'un evsahipliğinde gerçekleştirilen panele Türkiye'den Hürriyet gazetesi yazarı Hadi Uluengin ile Taraf yazarı Alper Görmüş davet edildi.

Açılış konuşmasında Türkiye'nin demokratik bir anayasaya ihtiyacı var diyen İsmail Ertuğ, Merkel ve Sarkozy gibi liderlerin engellemelerine karşın Avrupa'dan Türkiye ile üyelik müzakerelerini demokratikleşmeye destek bağlamında sürdürmesini talep etti.

Taraf gazetesi yazarı Alper Görmüş konuşmasını askeri vesayet rejimin boyutu ile Türkiye'deki basın ve ifade özgürlüğü alanlarındaki sıkıntılar olmak üzere ikiye ayırdı. Türkiye'nin cumhuriyetin ilanından bu yana dünyadaki askeri vesayetin hakim olduğu tipik ülkelerden birisi olduğunu ifade eden Görmüş, askeri vesayeti kısaca 'yönetmeden hükmeden ordu' olarak tanımladı. Perde arkasında kurulan mekanizmalarla seçilmiş siyasileri denetim altında tutan ve gerektiğinde de yönlendiren bir yapıdan söz eden Görmüş, askeri vesayetin son yıllarda önemli ölçüde gerilediğini fakat tamamen etkisiz hale henüz getirilemediğini vurguladı. Görmüş, "Darbe ihtimaline karşı rehavete kapılmamız gerektiğini düşünüyorum. Darbeci zihniyete ciddi darbeler indirilmiştir fakat hala bir risk var. 'Oh' diyebileceğimiz bir süreç ancak toplumda demokratik kültürün de hakim olmasıyla başlayabilir. Toplumda halen büyük oranda kendisini modern, seküler ve laik olarak tanımlayan fakat özünde otoriter bir zihniyete sahip bir kesim var.' şeklinde konuştu.

AK PARTİ'YE KARŞI GERÇEK MUHALEFET YAPILAMIYOR
Yapılan araştırmalarda 'ordunun gerektiğinde yönetimi devralmasını' isteyenlerin oranının yüzde 39'larda olduğunun altını çizen Alper Görmüş, Türkiye'de ordunun sivil denetim altına alınmasına karşı çıkanların oranının yüzde 41 olduğunu aktardı. Kendisini modern ve seküler olarak tanımlayan otoriter zihniyetteki bu kesimin AK Parti'yi 'düşman' olarak kodladıklarını ve tüm mücadeleyi bunun üzerine kurduklarını ifade eden Görmüş, Ergenekon ve Balyoz gibi davalardan sonra bu kesimin daha da sertleştiğine dikkat çekti. Görmüş 'İktidardaki 'düşmanı' alt edebilmek için yegane potansiyel olarak gördükleri darbenin zayıflatılması onları daha da katılaştırdı. AK Parti'ye karşı yürütülmesi gereken hakiki muhalefet yapılamaz oldu. Bu tutum gerçek muhalefeti imkansız kılıyor.' sözlerine yer verdi.

TÜRKİYE'DE YARGI HALA VESAYET SİSTEMİNİN MÜTTEFİKİ
Konuşmasının ikinci bölümünde Türkiye'deki basın ve ifade özgürlüğüne değinen Taraf yazarı Alper Görmüş, Türkiye'nin ifade özgürlüğü açısından sorunlu bir ülke olduğunu kaydetti. Haklarında dava açılan yüzlerce gazetecinin Batı'daki algının tersine hükümet aleyhinde yazdığından dolayı değil, derin yapılarla ilgili konuları işledikleri için açıldığına dikkat çeken Görmüş 'Türkiye'de yargı hala askeri vesayetin önemli müttefiklerindendir.' dedi. Yayın yönetmeni olduğu Nokta dergisinin 'Darbe Günlüklerini' yayınlamasının ardından askeri mahkemece basılması sürecinde Türk medyasının sessiz kaldığına dikkat çeken Görmüş, bir soru üzerine benzer sessizliğin Avrupa'da da yaşandığını dile getirerek tepki gösterdi. Görmüş ayıca AK Parti'nin iktidara gelmesinden önce medyanın hükümetlere nefes aldırmayacak biçimde yayınlar yaptıklarını ve bunu gören AK Parti yönetiminin kendisine 'alternatif bir medya' yapılanmasına gitme ihtiyacı hissettiğini savundu.

KÜRT MESELESİ DEĞİL, TÜRK MESELESİ VAR
Uzun yıllar Brüksel'de kalan Hürriyet yazarı Hadi Uluengin ise Türkiye ve AK Parti'nin 'nevi şahsına münhasır' olduklarını anlatarak başladığı konuşmasında Türkiye'deki statükonun üçlü sacayağını 'ordu, sivil bürokrasi ve yargı' olarak sıraladı. AK Parti'nin 8,5 yıllık iktidarında kendisinin hayat tarzına müdahale edildiğini hissetmediğini aktaran Uluengin, Başbakan Erdoğan'ın Arap ülkelerinde yaptığı laiklik vurgusunun çok önemli olduğunu ifade etti. Türkiye'de Kürt meselesinin olmadığını aslında Türkiye'de Türk meselesinin olduğunu ifade eden Uluengin, 'Türkiye'nin birinci meselesi hiç şüphesiz Kürt meselesi. Kürt meselesi çözülmeden Türkiye'nin hiç zaman ufku açılamaz. Türkiye'de bir Kürt meselesi yok. Türkiye'de bir Türk meselesi var. O da şu: Ne mutlu Türk'üm diyene, kendisini Türk hissetmeyen insanlara benim Türklüğümü enpoze etmekten kaynaklanıyor. Yani sorun bende. Ben onun Kürtlüğünü kabul ettiğim takdirde sorun otomatik olarak çözümlenme yoluna girecek.' dedi.

Türkiye'de demokratikleşmede atılan adımlar konusunda Alper Görmüş'ten daha iyimser olduğunu kaydeden Hadi Uluengin, 'Son 3-4 yılda Türkiye'de inanılmaz demokratik adımlar atıldı. Biz 3 yıl önce bugün yaşanan hadiseleri bırakın düşünemezdik bile.' diyerek YAŞ ve MGK'deki oturma düzeninden darbeye teşebbüs iddiasıyla haklarında dava açılan generallerden örnekler verdi. Darbe tehlikesinin yüzde 99 atlatıldığına inandığını kaydeden Hadi Uluengin, Türkiye'deki demokratik reformların sağlıklı sürdürülebilmesi için Avrupa'dan motive edici yaklaşımlar beklediğini sözlerine ekledi.
SON VİDEO HABER

Kassam, İsrail askerlerini araçlarıyla birlikte imha etti

Haber Ara