Tasavvuf bize ne söyler?
Aylık yayınlanan Yeni Dünya dergisi Ekim sayısında ülkemizin önemli bir irfanî meselesini dosya konusu yaparak gündeme taşıyor. “Tasavvuf Bize Ne Söyler?” başlığıyla çıkan dergi, bu sorunun cevabını konunun hâkimi önemli akademisyenlerin yazı ve görüşleriyle arıyor.
14 Yıl Önce Güncellendi
2011-10-01 15:08:48
Haber Merkezi / TIMETURK
Prof. Dr. Mahmut Erol Kılıç’tan Prof. Dr. Kadir Özköse’ye, Prof. Turan Koç’tan Doçent Doktor Necdet Tosun’a Yardımcı Doçent Doktor Mustafa Tatçı’dan tasavvuf araştırmacısı Dilaver Selviye, M. Nur Mertkanlı’dan son dönemin kıymetli psikiyatristlerinden Dr. Mustafa Merter’e sahasının uzmanı isimler “Tasavvuf bize ne söyler?" sorusunun cevabını veriyor.
“Tasavvuf Denge Kurma Sanatıdır” başlıklı yazısında Prof. Dr. Mahmut Erol Kılıç, insanın irfanî tarafına vurgu yapıyor. Müslümanlığın sosyolojik olarak fazlaca bir anlam ifade etmediğine değinen Kılıç, metafizik boyutun, âriflerin temsil ettiği irfanî boyutun esas ölçü olması gerektiğini vurguluyor.
“Bu âlemde iyiye iyi, kötüye kötü demek zorundayız” diyen Prof. Kılıç, kötüye kötü denilmeyince onun tasallutu altına girmenin kaçınılmaz olduğunu vurguluyor.
“Bir yol eğer sürekliliğini sağlayabiliyorsa kurulduğu günden bu yana devam edebiliyor, gidebiliyorsa ve içinde hâlâ enerjisi varsa, o yol, o madde -mânâ, ruh-beden dengesini kurabilmiş demektir. Terazinin kefesinde bir taraftan bir tarafa kayma olduğunda ki bunlar çok görülen olaylar; denge bozuluyor” diyen Kılıç, dengenin tasavvufun irfan boyutunda, çizgisinde kurulabildiğini söylüyor.
Prof. Dr. Kadir Özköse ise, tasavvufun toplumu eğiten yanı üzerinde duruyor. “Tasavvuf eğitimi kalplerin üzerinde isi, pası ve tozu giderme, gönülleri cilalama çabasıdır. İnsanın kalbi salim ve düzgün olursa tüm vücudu sıhhatli olur. Kalbi duyarlı olursa sonsuzluk deneyimi sağlanmış olur” diyen Özköse, bireyin kalbinin temizliğinin toplumun temiz olmasına, temiz kalmasına temel teşkil ettiğini dile getiriyor.
Bugün toplumun eğitilmesine kuşkusuz her zamankinden daha çok ihtiyaç vardır. Tasavvuf, modern insanın küfür, şirk, haram, günah ve kötülük sahalarından uzaklaşıp iman, ibadet, ahlậk, erdem, edep ve güzellik muştusuna bürünmesine zemin hazırlar. Tatminsizlik, doyumsuzluk, açgözlülük ve bencillik gibi modern toplumların temel hastalıkları karşısında diğergâm, fedakâr ve erdemli yaşam sürmeyi öngörür. Bu yaşama biçimine kavuşan bireyler ve toplum, huzur ve saadet ülkesinin insanı olurlar.
Kendisiyle yapılan söyleşide, tasavvufun yaşayan bir hakikat olduğuna vurgu yapan Yardımcı Doçent Doktor Mustafa Tatçı, hatta bu bilgiyi elde etmenin gerekliliğinin Kur’ân- Kerim’in Kehf sûresinde Musa-Hızır bahsinde ifade edildiğini belirtiyor.
Marmara İlahiyat Tasavvuf Anabilim Dalı Hocalarından Doçent Doktor Necdet Tosun ise, çağın, insanı boğan olumsuz şartlarına vurgu yaparak, tasavvufun sunduğu kardeşlik ve rahmet iklimini öne çıkarıyor. “Milyonlarca insanın yaşadığı büyük şehirlerde insanlar apartmanda alt kattaki komşusunu tanımaz hâle gelmiştir. Bu bireyselleşmeye karşı tasavvuf içtimâîleşmeyi, sosyalleşmeyi teşvik etmekte, kendi kurumları olan tarîkatlar vasıtasıyla bunu temin etmeye çalışmaktadır. Bu anlamda tarîkatlar, büyük şehirlerin yalnızlaşan insanları için bir can simidi gibidir” diyen Tosun, insanın unuttuğu sevgiye ancak tasavvuf sayesinde kavuşabileceğini vurguluyor.
“Dergâh, tekke, hângâh ya da âsitâne olarak adlandırılan ilim ve irfan ocakları, geleneksel olarak bizi ve kâinatımızı kuran çok önemli eğitim kurumu olarak faaliyette bulunmuşlardır. Diyanetimizde, yani dini hayata geçirişimizde bu ocaklar çok önemli işlev görmüştür” diyen Prof. Dr. Turan Koç, tasavvufun içtimaî ve sosyal tarafına, irfan ocağı olmasına, hayata yansıyış biçimine tarihten uygulamalarla işaret ediyor.
Dosyanın ilk yazısı olan makalede “Tasavvuf bize ne söyler? sorusunu soran M. Nur Mertkanlı, “Tasavvuf dinin tadını çıkarmaktır” şeklinde verdiği cevapla tatlı bir gerçeğe vurgu yapıyor.
“Tasavvuf bütünüyle edeptir” diyen Dilaver Selvi de, modern insanın açmazlarının çaresinin tasavvufta olduğuna işaret ediyor.
“Sûfîler Allah’ın Kelimeleridir” başlıklı yazısında, Yavuz Gencer, Babil ile Mekke arasında bitmeyen savaşı hatırlatıyor.
Tasavvuf konusunda son derece doyurucu yazı ve söyleşilerin yer aldığı Yeni Dünya’nın Ekim sayısı, bu konuda sorusu ve ilgisi olan herkese hitap eden bir dosyayla okuru selamlıyor.
Yeni Dünya dergisi irtibat telefonu, 0212 635 83 96
SON VİDEO HABER
Haber Ara