'Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin tek taraflı ilanı Türkiye için yok hükmünde'
Doğu Akdeniz'de son dönemlerde sismik arama ve sondaj faaliyetleri ile süren sıkıntının hukuki boyutu hakkında değerlendirme yapan Zirve Üniversitesi Hukuk Fakültesi Deniz Hukuku Bölümü Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Fevzi Topsoy, Güney Kıbrıs Rum Yöne
14 Yıl Önce Güncellendi
2011-09-30 09:54:31
Doğu Akdeniz'de yaşanan gelişmelerle ilgili değerlendirmede bulunan Yard. Doç. Dr. Fevzi Topsoy, Güney Rum Kesimi'nin hukuk kurallarına aykırı davrandığını belirtti. Güney Rum Kesimi'nin amacının Doğu Akdeniz'in sahip olduğu canlı ve cansız doğal kaynakları tek başına işletmek olduğunu kaydeden Topsoy, "Kıyı devletinin kara ülkesinin deniz altında devam eden doğal uzantısı olarak tanımlanan kıt'a sahanlığı, başkaca sınırlamalar bulunmadıkça, karasularının ölçülmeye başlandığı esas hatlardan itibaren en az 200 deniz mili en fazla 350 deniz mili öteye uzanan deniz yatağı ve altını kapsayan bir deniz yetki alanıdır. Kıyı devletlerinin bu deniz alanında; keşif, inceleme ve doğal kaynakları işletmek konusunda egemen hakları bulunmaktadır." dedi. Topsoy, Güney Kıbrıs Rum Kesimi ile bir takım kıyı devletinin Doğu Akdeniz'deki tek yanlı münhasır ekonomik bölge ilânı ile karşılıklı deniz sınırı antlaşmaları yapma gayretlerinin temel amaçlarından birinin de uluslararası deniz hukukunda kabul edilen bu istisnaya takılmamak olduğunu kaydetti. Güney Rum Kesimi'nin Doğu Akdeniz'de yetki alanı sınırlamasına yönelik yapmış olduğu ikili anlaşmaların Türkiye açısından bağlayıcı olmadığını açık şekilde vurgulanması gerektiğini de ifade eden Topsoy, "Güney Rum Kesimi'nin mevcut statüsü gereği bu anlaşmalar Türkiye açısından yok hükmündedir." ifadelerini kullandı.
Uluslar arası antlaşmaların sadece taraflar arasında bağlayıcı olduğunu hatırlatan Topsoy, şöyle konuştu: "Bu kural olarak, üçüncü devletler açısından hak ve yükümlülük doğurmamaktadır. Bu genel kurala ek olarak, uluslararası hukukta açık şekilde belirtilmemekle birlikte, kıyı devletlerinin; kıt'a sahanlığında başlangıçtan beri sahip olduğu haklarını kullanabilmesi ve münhasır ekonomik bölge ilânlarının uluslararası hukuk açısından sonuç doğurabilmesinin, ilân edilen bu deniz alanlarında ihtilaflı bir durumun bulunmaması gerektiği kabul edilmelidir. Diğer bir ifadeyle, menfaati bulunan diğer devletler tarafından, bu ilân ve sınırlama antlaşmalarına herhangi bir açık itirazın bildirilmemiş olması gerekmektedir. Bilindiği gibi Türkiye, GKRY tarafından imzalanan deniz yetki alanları sınırlama antlaşmalarına uluslararası hukuka uygun olarak BM nezdinde itiraz etmiş ve her türlü platformda da bu antlaşmaların, kendisi açısından hukukî sonuç doğurmayacağı yönündeki itirazını sürdürmüştür. Sonuç olarak GKRY'nin tek taraflı münhasır ekonomik bölge ilânlarının Türkiye açısından yok hükmünde olduğu, bu alanlarda başlatılan sismik arama ve sondaj faaliyetlerinin ise hukukî dayanaktan yoksun bulunduğu ve uluslararası hukukun açık ihlali olduğu kabul edilmelidir."
SON VİDEO HABER
Haber Ara