Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Dilipak, Türkiye’nin en temel sorununu yazdı

Türkiye'nin en temel sorununun aile sorunu olduğunu belirten Abdurrahman Dilipak, 'Aile çok ciddi bir şekilde tehdit altında.. Gençler geç evleniyor, çabuk boşanıyor, devam eden evliliklerde mutluluk katsayısı çok düşük. Çok az çocuk yapıyorlar, dede ve nineyi evde istemiyorlar..' yorumunu yaptı.

14 Yıl Önce Güncellendi

2011-09-30 17:58:38

Dilipak, Türkiye’nin en temel sorununu yazdı
Abdurrahman Dilipak *

Bana göre Türkiye’nin en temel sorunu, aile sorunu!

Sorunu kadın-erkek sorunu olarak görmüyorum ben. Kadın da eksik, erkek de. İkisi insanın vazgeçilmez iki parçası. Bir ying yang olarak düşünmek gerekir bu iki parçayı..

Kadın ve erkeğin birbirine karşı kazanacakları bir zafer yok. Her ikisinin birlikte kazanacakları tek bir zafer var.

Aile deyince, ben anne-baba ve çocukları düşünmüyorum.. Bu çekirdek aile bir felaket..

Hele hele karı koca çalışıyorsa, aslında çocuğa da yer yok bu ailede. Hep söylüyorum: “Ana okulu”nda anne yok. “Huzurevi”nde de huzur!

Evde dede, nine ve çocuklar birlikte yaşamalı.. Yeni doğan bir bebek ve ölümü bekleyen bir yaşlı. O yaşlı o bebekle canlanır ve gençleşir, o çocuk böyle bir ailede, sabrı, yardımlaşmayı, vefayı öğrenir. Kültürel devamlılık sağlanır. Bunun için gelin- kaynana kavgası bitmeli..

Kardeşler arasında miras kavgası artık son bulmalı.. Cinayetler, kan davası, berdeller son bulmalı.. Evliliklerin doğru kurulması gerekiyor.. Dini ve ahlaki değerlerin güçlendirilmesi, aile hakemliği konusunun bir şekilde hayata geçirilmesi gerek.

Anne babasını köye ya da huzurevine gönderenler, çocukları tarafından aynı sürgüne gönderilecek ya da huzurevine hapsedilecektir..

Aile çok ciddi bir şekilde tehdit altında.. Gençler geç evleniyor, çabuk boşanıyor, devam eden evliliklerde mutluluk katsayısı çok düşük. Çok az çocuk yapıyorlar ve dede ve nineyi evde istemiyorlar..

Batıda 5 kişilik aile çok az. Kaldı ki, zaten 18 yaşına gelen çocuk evden ayrılıyor. Biyolojik babam, resmi babam gibi tanımlar sözkonusu. Artık “evli misin”, “baban kim” gibi bir şey sormak çok hoş karşılanmıyor..

5 kişilik bir aile düşünelim.. Bu ailenin bireylerinden biri ileri derecede alkolik ya da uyuşturucu kullanıyor. Biri, hayatında en az bir defa intihara teşebbüs etmiş.. Biri psikolojik terapi görüyor, destek almadan kendi kendini idare edemiyor. Biri farklı cinsel tercihler peşinde, biri fiziki ve psikolojik etkileri devam eden şiddete maruz kalmış.

Genç kızlar evlilik öncesi ilişkileri ile kısa sürede orta malı haline geliyor. Hastalık kapıyorlar, ardından alkol ve uyuşturucu, manevi boşluk, terk edilip dışlandığında intihar bir çozüm yolu gibi gözüküyor..

Agnostik, atomize olmuş, kalabalıklar içinde yalnız insanlar.. Paranız yoksa, dışlanıyorsunuz. Ardından şiddete uğruyorsunuz.. Artık geri de dönemiyorsunuz.. Ailede herkes bir tarafa savrulmuş..

Aile çöküyor.. Bunu görelim.. Ve vakit kaybetmeyelim..

Kadınlar sadece çocuk doğurmaz, toplumu doğurur, her kadın ve erkek bir başka kadının eseridir.. Kadınları ezer ve kişiliksizleştirirsek geleceğimizi kendi ellerimizle yok edebiliriz..

Kadının psikolojik olarak güçlü olması gerekir. Fiziki olarak da..

Özellikle kadın giderek annelikten uzaklaşıyor. Bana göre bu, fıtrata yabancılaşmadır. Kadınlar biyolojik olarak da analıktan uzaklaşıyor. Beslenme, yaşam ve tüketim alışkanlıkları analık özelliğini kaybediyor.

Sezaryenle doğum da bu alanda bir risk.

Anne ne kadar anne. Sadece çocuk doğurmak anne olmak için yeterli mi? Çalışan anne, bir de eş olarak bir sacayağına sıkışmış gibi gözüküyor..

Okul, kreşten başlayarak çocuğu evden, anneden çalıyor.. Evden uzaklaştırıyor.. Liseden sonra çocuk yüksek öğrenim aşamasında evden uzaklaşabiliyor.. Askerlik ve iş ilişkileri yine çocukların aileyle bağlarının zayıflamasına yol açıyor..

Sadece anne-babadan oluşan bir aile değil, dede ve nine üzerinden diğer hala, teyze, amca, dayı gibi, kuzen gibi akraba ilişkilerinin de desteklenmesi gerekiyor..

Artık belediyelerin de bu konulara eğilmesi gerekiyor. Hangi şehirde intihar olayları, boşanma, aile içi şiddet, çocuk sayısı ve sağlığı hangi yönde gelişiyor.. Bu sorunun cevabı belediye başkanlarının derdi olmalı.

Sağlık hizmetlerinin kalitesi arttıkça yaşlı, üretim dışı insan kapasitesi artıyor demektir.. Ve bu yaşlı/geriatri (yaşlılık hastalığı) giderek artan bir mali külfet getiriyor. Sosyal güvenlik maliyetini artırıyor..

Sanıyorum bu konuda, sadece Türkiye’nin sorunlarını çözmek önemli değil, bu sorun dünyanın sorunu. Bu sorunun çözümü için biz de kendi açımızdan sorunun bir parçası değil, çözümün bir parçası olmalıyız. Türkiye bugün bölge ve İslam dünyası için rol model olmak gibi bir özelliğe sahip.

Evlilik bir beka davasıdır. Dün Ordu’daydım, kitap okumaya özendirmek için düzenlenen bir etkinliğe katılmıştım. Dün Ankara’da Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın düzenlediği Aile Forumu’na katıldım. Aile tek başına bakanlığın, belediyelerin, derneklerin değil, hepimizin sorunu.

Selam ve dua ile..

* Yeni Akit

Haber Ara