Jan Keetman *
Barack Obama’nın Recep Tayyip Erdoğan ile ilişkisini yakın ama karmaşık bir iş ilişkisi olarak tarif etmek mümkün. Obama, son zamanlarda Türkiye Başbakanı ile telefonlaştığı kadar başka hiçbir hükûmet lideriyle görüşmedi.
Buna rağmen Obama, geçen hafta Başbakanı ABD’de karşılarken Erdoğan’ı iyi bir demokrat olarak övmeden edemedi. Obama'nın her konuğuna yapmadığı bu övgünün arkasında aslında hafif bir azar yatıyordu.
Erdoğan’ın İsrail’e karşı sert tutumu Washington’da bütünüyle rahatsızlık yaratıyor. Erdoğan’ın, Kıbrıs’ı Akdeniz’de doğal gaz aramaları yapmaktan askerî tehditlerle caydırmaya çalışmasını Obama sert ve soğuk karşıladı. Sondaj çalışmalarını neticede Teksaslı bir şirket yürütüyor.
--Füze Kalkanına Onay--
Öte yandan iki ülke arasındaki iş birliği hiç olmadığı kadar yoğunluk kazandı. Ankara’nın ekonomik yaptırımlar konusunda sorumluluk almaktan kaçınarak sadece silah sevkiyatlarını engellemekle yetinmesine karşın, Esad rejimine karşı ortak bir çizgi üzerinde uzlaşıldı.
Ayrıca Erdoğan, İran’a karşı oluşturulan füze kalkanı sistemi çerçevesinde Türkiye’de bir radar üssünün konuşlandırılmasına yeşil ışık yaktı. Sistemle Avrupa’nın korunması hedeflenirken, aslında İsrail’in de korunacağı anlaşılıyor.
Eskiden yakın dost olan Esad rejiminin Ankara tarafından gözden çıkarılması ve sonunun beklenmesi nedeniyle Suriye konusunda karar vermek Erdoğan için zor olmamıştır. Ancak füze kalkanı Türklerin hoşuna gitmedi, önemli komşu İran’da da kızgınlığa sebep oldu.
Bu konuda Erdoğan gerçek anlamda bir fedakârlık yaptı. Bunun karşılığında da ABD, Irak semalarında dolaşacak insansız hava araçları Predator’larla PKK ile mücadelesinde Türkiye’ye destek verecek. İsrail ile yaşanan sıkıntılı duruma rağmen, Türkiye-ABD askerî iş birliği yeni bir zirveye ulaşmıştır.
Ancak NATO üyesi Türkiye, ortağını askerî bakımdan aldatıyor. Füze kalkanına onay vermesinden kısa süre sonra Çinli bir askerî heyet Türkiye’yi ziyaret etti. Ziyaretin amacı hakkında fazla bilgi bulunmamasına rağmen, birtakım anlaşmalara imza atıldığı sanılıyor.
--Ortak Tatbikat--
Bu ilk değil. Bir yıl önce de Çinli ve Türk komando birlikleri Isparta yakınlarında ortak bir tatbikat düzenlemişti. Rus yapımı Mig-29 ve Su-27 jetlerini kullanan Çinli pilotlar, Türk Hava Kuvvetleriyle birlikte Kayseri’de eğitim uçuşları yaptılar.
CNN-Türk haber kanalının haberine göre ABD, Çinlilerin Amerikan savaş uçaklarının zaaf ve becerilerini öğrenebileceği gerekçesiyle F-16’ların söz konusu tatbikata katılmasına izin vermedi.
ABD’nin, Çin-Türkiye iş birliğinde sadece askerî açıdan da sakıncalar görmediği düşünülebilir. Washington, Çin ordusunun bu kadar batıda ve hassas Körfez bölgesinde görülmesine hiç alışık değil.
Ayrıca Türkiye’nin geçen yıl gerçekleşen bir NATO tatbikatından İsrail’i çıkarıp Çinlileri davet etmesi de düşündürücü.
--Çin Ordusu Batı’da--
Ancak bundan Ankara’nın eskisini bırakıp yüzünü yeni süper güce döndüğü de anlaşılmamalı. Türkiye aynı zamanda ABD ile de ilişkilerini artırarak yeni dış politikasına tipik bir örnek yaratıyor. Farklı seçenekler yaratarak, ABD ile ortaklığın sunduğu imtiyazlardan da vazgeçmeden bağımlılığın azaltılması amaçlanıyor.
Türkiye’nin NATO’dan çıkmayacağı kesin. NATO karar alma mekanizmalarında -belki de İsrail’in NATO’ya kabul edilmesini engelleyebilecek veto hakkını korumak amacıyla- yer almayı isteyecektir.
Türkiye aynı zamanda hareket alanını genişletmeyi de istiyor. Çin’e yönelmenin Türkiye’ye en azından şu avantajı sağladığı kuşkusuz: Erdoğan’ın otoriter yönetim tarzı hedeflenerek yapılan ikiyüzlü övgüler Pekin’den beklenmeyecektir.
* Luxemburger Wort, Tercüme: BYEGM