Dolar

34,8959

Euro

36,6573

Altın

3.013,76

Bist

10.058,63

Yeni Türkiye ve Yeni Dünya Düzeni

New York'taki SETA Vakfı'nda düzenlenen ''Yeni Türkiye, Yeni Ortadoğu ve Yeni Dünya Düzeni'' konulu toplantıda konuşan Erdoğan, 1980'li yıllardan sonra Türkiye'nin içinde bulunduğu bölgenin ölçeğinin genişlediğini, Türkiye'nin, Avrupa'nın veya Asya'nın dış çeperindeki bir ülke olmaktan çıktığını ifade etti.

14 Yıl Önce Güncellendi

2011-09-25 07:47:10

Yeni Türkiye ve Yeni Dünya Düzeni
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Türkiye'nin dostluğu ve işbirliği her geçen gün daha fazla aranırken, ülkemizin gerçekleştirdiği dönüşüm başka ülkelere de ilham verir hale gelmiştir. İşte, yeni Ortadoğu'nun doğuşu bakımından Türkiye'nin sağlayabileceği en anlamlı katma değer de burada ortaya çıkıyor. Bölge halklarına verdiği umut ve ilhamla Türkiye, bölgedeki gelişmeleri doğru istikamette yönlendirme imkanına sahip nadir ülkelerden biridir'' dedi.

Türkiye'nin yeni ve çok daha geniş bir düzlemin merkezinde yer aldığını belirten Erdoğan, dünyanın geleceği açısından stratejik önemi son derece büyük olan bu yeni düzlemin, Türkiye'nin hem tarihi hem de coğrafi açıdan zengin bir birikiminin bulunduğu bir coğrafya olduğunu söyledi.

Erdoğan, Türkiye'nin bölgesindeki hemen bütün ülkelerle ortak tarihe, güçlü dostluk, kardeşlik ve akrabalık bağlarına sahip olduğunu dile getirerek, ''Bugün ortak bir geleceği inşa etmek üzere yaptığımız bütün ortak çalışmalar, köklü bir zemin üzerinde yürütülüyor'' dedi.

Ortaklaşa kaldırılan vize rejimleri ve ulaşımdan iletişime kadar ilişkileri kolaylaştırmak amacıyla atılan adımların etkisiyle, Türkiye'nin komşu ülkeleriyle arasındaki ticaret hacminin hızla büyüdüğüne dikkati çeken Erdoğan, sosyal ve kültürel temaslar yoğunlaşırken, karşılıklı anlayışın geliştiğini ve ülkeler arasında güven ilişkisi tesis edildiğini belirtti. Başbakan Erdoğan, bu süreçte Türkiye'nin artan imkan ve kabiliyetlerinin de bu yaklaşımın hayata geçirilmesine önemli katkı sağladığını vurguladı.


Türkiye'nin 15 sene öncesine kadar dış yardım alan bir ülkeyken, bugün yılda bir buçuk milyar dolar yardım veren bir ülke konumuna geldiğinin, dünyanın en hızlı büyüyen ikinci ekonomisi durumunda olduğunun altını çizen Erdoğan, şunları söyledi:

''Ancak, Türkiye'nin bölgesine ve ötesine yönelik artan etkisinin ardında sadece ekonomik faktörleri görmek yanlış veya yetersiz bir yaklaşım olacaktır. Türkiye son on yıldır sağladığı siyasi istikrarı en verimli şekilde kullanmış, demokrasisini olgunlaştırmış, toplumsal huzuru pekiştirmiş ve ilerlemeyi kalıcı kılacak değerleri sağlamlaştırmıştır. Nitekim, Türkiye'nin dostluğu ve işbirliği her geçen gün daha fazla aranırken, ülkemizin gerçekleştirdiği dönüşüm başka ülkelere de ilham verir hale gelmiştir. İşte, yeni Ortadoğu'nun doğuşu bakımından Türkiye'nin sağlayabileceği en anlamlı katma değer de burada ortaya çıkıyor. Bölge halklarına verdiği umut ve ilhamla Türkiye, bölgedeki gelişmeleri doğru istikamette yönlendirme imkanına sahip nadir ülkelerden biridir.''

Erdoğan, Balkanlardan Kafkasya'ya, Somali'den Afganistan'a, İran'dan Ortadoğu barış sürecine kadar uluslararası toplumun gündeminde en ön sıraları işgal eden tüm meselelerin Türkiye'nin de dış politikadaki öncelikleri olduğunu ifade etti.

Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin Bosna-Hersek, Sırbistan ve Hırvatistan arasında başlattığı üçlü girişimleri, Afganistan ve Pakistan ile sürdürdüğü üçlü görüşmeleri ve bölgesel işbirliğinin geliştirilmesi yönünde attığı adımları bu politikaya örnek gösterdi.

Türkiye'nin İran'ın nükleer programına ilişkin sorunların diyalog yoluyla çözümüne yönelik girişimlerde bulunduğunu da anımsatan Erdoğan, Somali'deki insanlık dramının sona erdirilmesi yönünde üstlendiği öncü rolün, yapıcı ve etkin dış politika anlayışının tezahürü olduğunu söyledi.

İSRAİL-FİLİSTİN İHTİLAFI

Başbakan Erdoğan, İsrail-Filistin ihtilafının çözümü yönündeki çabalarının da çok önemli olduğunu ifade ederek, şöyle devam etti:

''Zira, on yıllardır bölgeyi içten içe kemiren ve uluslararası alanda adalet duygusuna olan güveni zedeleyen bu sorunun, artık bu şekilde devam etmesi ne kabul edilebilir, ne de gerçekçidir. Bu itibarla, meselenin Arap Baharı'nın gölgesinde kalmasına veya dar çıkar hesaplarına heba edilmesine göz yumulmamalıdır. Aksine, Arap Baharı'nda mesafe kat edildikçe ve halkların siyasete katılımı arttıkça, sorunun çözülmesi üzerindeki baskı da mevcut adaletsizliklere duyulan tepki de artacaktır. Bu sebeple daha fazla vakit kaybedilmeden barış sürecini canlandıracak adımların atılması ve barışın önündeki engellerin kaldırılması gerekmektedir.
Ancak bugün gelinen noktada bu hususta iyimser olmak maalesef güçtür. Zira İsrail, uluslararası toplumun tüm çağrılarına rağmen barış sürecinin önünü açacak adımları atmaktan ısrarla kaçınmaktadır. Bir yandan işgal altındaki Filistin topraklarında yasa dışı yerleşimler devam ederken, diğer yandan Gazze halkına uygulanan insanlık dışı ambargo da hukuksuzca sürdürülmektedir. Artık buna bir son verilmelidir.

Ben buradan hem şahsıma, hem sizlere soruyorum: Bir toplum düşünün ki, bir ülke düşünün ki adeta açık hava hapishanesinde yaşıyor. Şu anda Filistinli, bulunduğu yerden dışarı çıkamaz. Gazze'li hiç çıkamaz. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak Tel Aviv'i ziyaret ettim. Filistin'e geçiyorum, geçerken Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak yarım saat sınırda bekletildim. 'Niçin beni burada bekletiyorsunuz?' Bana verilen cevap şu; güvenliğiniz için. Ben Filistin'e geçiyorum. İmza ise imza, her şeyi vereyim. Neyin güvenliği? Benim böyle bir sorunum yok. Hiçbir zaman bir İsrailli ülkeme geldiği zaman 'güvenliğiniz için yarım saat sınırda beklemeniz gerekir' demedim. Benim böyle bir talimatım olmadı. İşte bunlar bizi üzen münasebetler. Bugün Filistin'e bir kasa domates sokmak istesen İsrail'in iznine tabi. Bu nasıl bir yaklaşım?

İsrail'e sadece bölgeye ve dünya barışına değil, kendi halkına da zarar veren bu politikalarını değiştirmesi için gereken baskı başta ABD olmak üzere yapılmalıdır. Bu yönde atılacak ilk adım, barış sürecindeki dengesizliği ortadan kaldırmak ve Filistinliler'e hak ettikleri devlet statüsünü vermek olmalıdır. Yıllar yılı hep ''iki devletli Ortadoğu; İsrail, Filistin' söylendi. Bu olmadığı zaman bir neticeye varmak mümkün değil. Filistin'in devlet olma hakkı verildiği anda Ortadoğu rahatlayacaktır. Şu anda burada siyasi bir spazm yaşanıyor. Bunu anlatmamız lazım. Mahmud Abbas BM Genel Kurulu'nda dün konuşurken salonun oradaki yaklaşımını gördük. Demek ki Genel Kurul'daki yaklaşım büyük ölçüde bunu istiyor.

'BM Güvenlik Konseyi'nde ne olur?' Bir defa BM Güvenlik Konseyi'nin reforme edilmesi lazım. BM Güvenlik Konseyi'nin, şu andaki yapısıyla dünyaya adalet dağıtmak mümkün değil. Dünya 5 ülkenin egemenliği altında gidiyor. Daimi üyeler ne derse o. Bunu devlet başkanlarıyla, hükümet başkanlarıyla görüştüğümüzde söylenen şey şu; 'Doğru. Haklısınız değişmesi lazım'. Evet, değişmesi lazım. Çünkü Daimi üyeler dünyayı temsil etmiyor, kendilerini temsil ediyor. Kendi arzuları, istekleri neyi gerektiriyorsa o istikamette karar veriyorlar. Evetse evet, hayırsa hayır. Böyle bir şey olmaz. Bu düzeltilirse inanıyorum ki üye ülkeler çok daha rahatlayacak. Bu adımı atmak hepimizin ortak görevidir ve bunu seslendirmeye mecburuz. Özellikle sivil toplum örgütlerinin bu istikamette yapacağı çalışmalar ciddi zemin oluşturacaktır. Er geç ben bunun olacağına inanıyorum çünkü talep her geçen gün artıyor.''

Türkiye'nin Filistin liderliğinin BM'ye yaptığı devlet olma talebine gerekli desteğin hep birlikte verilmesini isteyen Erdoğan, Türkiye'nin bu talebi sonuna kadar destekleyeceğini ve bunu dış politikanın öncelikli bir konusu olarak takip edeceklerini vurguladı.

Erdoğan, ''Zira, iki devletli çözüm vizyonunun hayata geçirilmesi için bu bir seçenek değil, bir mecburiyettir. Keza, Gazze halkı üzerindeki ablukanın kaldırılması için gerekli adımlar da ivedilikle atılmalıdır. Gözlerimizin önünde masum insanların siyasi çıkarlar uğruna zulme uğramasına izin vermemeliyiz'' diye konuştu.

Başta BM olmak üzere bütün uluslararası kurum ve kuruluşlara bu zulme ve haksızlığa artık ''dur'' denmesi noktasında büyük sorumluluklar düştüğünü ifade eden Erdoğan, Türkiye'nin, Gazze halkına destek olmak ve ihtiyaç duydukları yardımları kendilerine ulaştırmak için bundan böyle de elinden gelen çabayı sarf etmeye devam edeceğini söyledi.


AA
SON VİDEO HABER

İHH'dan Suriye'deki fırınlar için un desteği çağrısı

Haber Ara