Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Türk ekonomisi bu notla hızlanır mı?

ABD'den İtalya'ya birçok ülkenin kredi notunun kırıldığı bir dönemde Standard & Poor’s Türkiye'nin notunu artırdı. Bu kararın Türk ekonomisi açısından muhtemel sonuçları ne olur? İşte uzmanların konu ile ilgili görüşleri:

14 Yıl Önce Güncellendi

2011-09-22 14:01:07

Türk ekonomisi bu notla hızlanır mı?
Kredi derecelendirme kuruluşu Standard & Poor's'un (S&P) Türkiye'nin yerel para cinsinden (TL) kredi notunu BB'den BBB-'ye çıkarması Türkiye ekonomi çevrelerinde uzun dönemdir bekleniyordu.

Bu not artırımı ile Türkiye “yatırım yapılabilir ülke” konumuna yükselmiş oldu. Türkiye'nin döviz cinsi kredi notu ise hâlâ yatırım yapılabilir seviyenin altında bulunuyor.

Daha önce ABD’nin ve İtalya’nın notunu kıran kuruluştan yapılan açıklamaya göre, ülkenin kredi notunun artırılmasında finansal sistemin gelişmesindeki süreklilik, ülkenin mali sektöründe yaşanan iyileşme ve yerel piyasaların derinlik kazanması etkili oldu. Bu not artırımı ile Türkiye 1994’ten bu yana ilk defa “yatırım yapılabilir ülke” niteliği kazandı.

Not artırımının açıklanması Türkiye ekonomi çevrelerinde “iyi haber” olarak değerlendirilirken Türkiye ekonomisine yönelik olumlu beklentiler de daha yüksek sesle ifade edilmeye başlandı.

Şimdilerde Türkiye ekonomisi için bu not artırımının nasıl bir ekonomik atmosfer yaratacağı merak ediliyor. Gözlemciler, özellikle uluslararası sermaye girişinin daha da artacağını vurgularken siyasi risklerin de altını çiziyorlar.

“İslami fonlar öne çıkacak”


İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Cemil Ertem, S&P’nin Türkiye için yaptığı not açıklamasının uzun zamandır beklendiğini söylüyor.

Ertem, “Türkiye, yatırım yapılabilir ülkeler arasında en önde geliyordu. S&P bu hamlesiyle bu gerçeği teyit etti. Bununla birlikte örneğin Tunus’un notunun Türkiye’den daha yüksek olduğunu görmek lazım. S&P bu kararda geç bile kaldı denebilir.

Bu karar Türkiye’nin cari açığının düzelmesi için önemli bir ortam yaratıyor. Bu not artırımı ile uluslararası yatırımların Türkiye'ye yönelmesi cari açıkla mücadelede Türkiye’nin elini güçlendirecektir. Orta Doğu’da yaşanan gelişmelerden sonra bu bölgelerde yer alan sermayenin de Türkiye’ye gelmesi beklenebilir.

Bu noktada Türkiye’nin Müslüman kimliği önemli. Yeni dönemde sukuk gibi İslami fonlar da Türkiye’de daha fazla ön plana çıkacaktır. Dolayısıyla hem reel hem de mali anlamda Türkiye’ye Orta Doğu’dan bir yönelme olacak” ifadelerini kullanıyor.

Ertem, bu açıklamalarından sonra Türkiye’nin siyasi risklerinin de hesaba katılması gerektiğini söylüyor. “Türkiye'nin ekonomik risklerinden ziyade siyasi riskleri bulunuyor. Evet, Türkiye'de tek parti yönetimi altında bir istikrar söz konusu. Bölgesindeki ülkelere kıyasla siyasi risk açısından olumlu seviyede. Ancak yeni anayasa çalışmaları, Kürt sorunu gibi konular belli riskler oluşturuyor.”

“Türk lirası değerlenecek”


Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Öztürk, bu not artırımı ile Türkiye’nin cari açık riskinin minimize olduğunu belirtiyor.

Öztürk, “Eskiden batıda sıkıntı olsa doğu hemen etkilenirdi. Ama uzun zamandır doğuda kesintisiz bir büyüme var. Dolayısıyla Avrupa’da sıkıntı olduğu zaman artık büyük etkiler yaşanmıyor. Önümüzdeki dönemde bu süreç derinleşecek. Sermaye, batıdan riskleri daha düşük getirileri daha yüksek pazarlara yönelecek.

Batıda borç sıkıntısı varken, Türkiye’deki cari açık riskinin çok da önemi yok. Bu not artırımı ile cari açık riski minimize oldu. Türk lirası daha da değerlenecek. Artık Türkiye yatırım projeleri için daha kolay finansman bulacak” açıklamalarını yapıyor.

Bununla birlikte Öztürk bazı çekincelere de dikkat çekiyor.

Prof. Öztürk, “Türkiye’de TL’nin değerlenmesi ihracatçı için endişe kaynağı olabilir. Bu açıdan TL’nin belli düzeyde tutulması lazım. Bununla birlikte yeni dönemde iktidarın siyasi restleşmelerden vazgeçip, ekonomide ikinci kuşak reformları yapması gerekiyor” diyor.

“Spekülatif değil reel sermaye gelmeli”

İstanbul Ticaret Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erdoğan Alkin not artırımı haberinin olumlu olduğunu ama olası global bir resesyonda Türkiye’nin de etkileneceğini vurguluyor.

Alkin, “Not artırımı önemli bir karar. Türkiye ekonomisine olumlu etkide bulunacaktır. Türkiye için spekülatif sermayenin değil reel sermayenin teşvik edilmesi gerekli. Bu not artırımı bunu ne kadar teşvik edecek sorusu önemli bir soru.

Gerçi 2011’in ilk yarısında Türkiye'ye giren reel sermayede bir artış var. Ancak Avrupa’nın ekonomik sorunu çözülmezse Türkiye de etkilenir. Türkiye’nin cari açığı dış ticaret açığından kaynaklanıyor. İthalatın yavaşlamakta olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla cari işlemler açığı acil bir sorun olmaktan çıkacak” açıklamalarını yapıyor.

Soros: Avrupa'da 2-3 ülke iflas edebilir


Ünlü yatırımcı George Soros, Euro Bölgesi'nde iflasların yaşanabileceğini belirtti. Soros, iflasa ülkelerin kendilerinin karar vermesinin ve bu sürece hazırlanmasının çok önemli olduğunu söyledi.

Ünlü yatırımcı George Soros, Euro Bölgesi'nde birkaç ülkenin iflas edebileceğini belirtti. CNBC'nin sorularını yanıtlayan Soros, iflasın ve Euro Bölgesi'nden çıkışın düzenli olmasının önemini vurguladı.

Soros "Bence Euro Bölgesi'nde iki veya üç küçük ülke iflas edebilir veya para birliğinden çıkabilir. Ama buna iyi hazırlanılmalı ve bu organize bir şekilde gerçekleşmeli. Hazırlıklı bir iflas olmadığı takdirde küresel piyasalarda çalkantı yaşanabilir. Hazırlıklı bir iflas halinde bu ülkeler gerçek bir seçim yapmış olacaklar. Euro Bölgesi'nde kalarak acı çekmeye veya birlikten çıkmaya kendileri karar vermiş olacaklar" dedi.

Avrupa'daki borç krizinin dünya ekonomisi için Lehman Brothers'ın çöküşünden bile daha tehlikeli olduğunu belirten Soros, "Bence yetkililer yolun sonuna geldiklerinde sistemin dağılmasını önlemek için ellerinden gelen her şeyi yapacaklar. Çünkü bu işin alternatifine kafa yormak çok daha zor" diye konuştu.

Doların yükselişinin altında likidite sorunu yattığını kaydeden Soros şunları kaydetti: "ABD'de problemler olmasına rağmen doların güvenli liman olarak görülmesi bence bir likidite problemi. Bu karışık bir durum ve birazcık açmamız gerekiyor. Avrupa bankaları gelişmekte olan piyasaların ana kredi kaynağı.

Bu yıl Mart ayına kadar baktığımızda, gelişmekte olan piyasalara, Avrupa bankaları 3.5 trilyon dolar, ABD bankaları 740 milyar dolar ve Japon bankaları ise 310 milyar dolar kredi kullandırdı. Yani Avrupa'nın, gelişmekte olan piyasaların en büyük kredi kaynağı olduğunu görebilirsiniz."

DW / Ajanslar

SON VİDEO HABER

Uçakta olay çıkarıp, 'Türkiye'yi satın alırım' diye tehdit etti

Haber Ara