Atallah Mhacrani *
Türkiye’nin günün birinde İsrail’le bütün askerî ve siyasi ilişkilerini askıya alacağını, daha da önemlisi Mısır’la ortak savunma anlaşması imzalayacağını kim hayal edebilirdi? Bu kesinlikle inanılmayacak ve tahmin edilemeyecek bir şeydi. Ama artık bugünün gerçeğine dönüştü.
Öyle görünüyor ki yetenekli bir siyasi olan Erdoğan, ortaya oldukça önemli bir siyasi tavır koymak istiyor. Bu siyasi tavrı siyasi güvenin bir diğer eş anlamlısı. Kendisi üç veya daha fazla kuşu tek bir taşla vurmak istiyor.
İsrail-Türkiye ilişkilerinin güç bir süreçten geçtiği bu dönemde Erdoğan, bugün (12 Eylülde) Mısır’a bir ziyaret düzenliyor. Erdoğan’ın bu ziyareti, sadece İsrail tarafına değil, Amerika’ya, Batı’ya, Müslüman liderlere ve halklara da pek çok mesaj iletecek.
Güçlü mesajın Amerika ve İsrail’e gideceği aşikâr.
Konuyla ilgili olarak Wikileaks’ten birkaç eşsiz delil göstermeme izin verin. Bu stratejik deliller Amerika ile İsrail’in, Türkiye ve Mısır’ın da dâhil olduğu İslam dünyasına bakış açısını yansıtıyor.
Bu delillerin özünde İsrail gizli servisinin Eski Başkanı Meir Dagan’ın görüşleri var. Burada kendimizi İsrail’in Arap devletlerine karşı meşhur kibrinin karşısında buluyoruz.
Buna ABD’nin Arap devletlerine sattığı silahların kullanımına ilişkin bakış açısını örnek olarak gösterebiliriz. Körfez Güvenlik Diyaloğuna atıfta bulunan Dagan, bu devletlerin sahip olmak istedikleri silah miktarıyla başa çıkamayacakları konusunda uyarıyor (zira silahları faal bir şekilde kullanmıyorlar).
Öte yandan Dagan’ın Türkiye ile ilgili teorisi dehşet vericiydi. Dagan şöyle diyordu: “Üstelik Türkiye’ye bakıyor ve burada İslamcıların yükselişe geçtiğini görüyor. Burada sorduğu soru şu: Kendisini Türkiye’nin laik kimliğinin savunucusu olarak gören Türk ordusu ne zamana kadar sessiz kalacak?”.
İşte bu, Türkiye’de askerî bir darbe olmasını isteyen İsrail’in gerçek yüzü!
Bugün, Arap Baharıyla birlikte dünya değişti ve Türkiye’nin yeni bir bakış açısı ve yeni bir yönelimi oldu. İsrail’in kibrine karşı oldukça güçlü ve makul bir tepkiyle karşı karşıya görünüyoruz. Bu durum Türkiye’yi ve Erdoğan’ı Orta Doğu tarihinin bu yeni döneminin mimarları hâline getirecektir.
Bunun sonucunda Erdoğan’ın Mısır ziyaretinin, İslam devletleri arasındaki çok taraflı ve ikili ilişkileri pekiştirecek ve iyileştirecek bir dönüm noktası olacağına inanıyorum.
6 Eylül günü Erdoğan, Türkiye ile İsrail ilişkisine dair tutumunu tekrarladı. Hürriyet’te yayımlanan röportajında, “Türkiye İsrail’e karşı daha fazla yaptırım uygulayacak.” dedi.
Aynı tarihlerde, 5 Eylülde, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın Özel Temsilcisi Nebil Şaat da Türk yetkililerle görüşmelerde bulunmak üzere Ankara’daydı.
Erdoğan Mısır’a yapacağı ziyaretten sonra Gazze’yi de ziyaret etme niyetinin olduğunu açıklamış fakat İsrail’in engelleri karşısında gerilimi tırmandırmak istemediğine işaret etmişti.
Mısır’ın, Erdoğan’ın Gazze ziyareti konusundaki tavrı da henüz netleşmiş değil; fakat kendisinin de İsrail’le ilişkileri, altı Mısır askerinin sınır bölgesinde İsrail tarafından öldürülmesi üzerine kötüleşmişti. Bu olay, iki stratejik müttefik arasında diplomatik ihtilaf yarattı.
Bana kalırsa yeni bir Orta Doğu ile karşı karşıyayız. Fakat bu yeni Orta Doğu, İsrail’in veya Amerika’nın keyfine göre kurulmuş bir Orta Doğu değil artık.
Dolayısıyla Netanyahu “daimî barış” kitabına yeni bir bölüm yazabilir.
Bu yeni çağda barış sürecinin -Robert Fisk’in dediği gibi- ileriye dosdoğru gitmek olmadığını öğrendik. Türkiye tarihî bir rol oynayabilir.
Söz konusu yeni Türkiye, Dick Cheney’nin “Benim Zamanımda” adlı kitabında bahsettiği Türkiye. Cheney kitabında şöyle diyor: “Sanırım Türkiye’deki değişimin boyutunu görmekte yetersiz kaldık.”
Öyle görünüyor ki Cheney ve bütün yeni muhafazakârlar, bütün dikkatlerini Erdoğan’ın Kahire ve Gazze ziyaretlerine odaklıyorlar.
El Şark El Evsat, İngiltere, Tercüme: BYEGM