Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

GDO'lu mısırlara tepki için yarın 'son gün'

Biyogüvenlik Kurulu, GDO'lu mısırların iç piyasaya sürülmesine yönelik kararını verirken bilimsel inceleme değil, talep sahibinin belgelerini esas aldığı ortaya çıktı. GDO'lu ürünülerin piyasaya sürülmesini engellemke için sivil toplum kuruluşlarıherkesi tepkiye çağırıyor.

14 Yıl Önce Güncellendi

2011-09-13 14:11:14

GDO'lu mısırlara tepki için yarın 'son gün'

Haber Merkezi / TIMETURK

GDO'lu ürünlerin yurda sokularak tüketime arz edilmesine yönelik entrikaların devam ettiği iddia edildi.   GDO’lu ürünlere yönelik tepkileri azaltmaya yönelik bir yapı olan Biyogüvenlik Kurulu’nun son kararı da bunu doğular mahiyette.   BAKANLIK, GDO KONUSUNDA HALKI YANILTIYOR   Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı GDO karşıtlığı konusunda samimi olmadığını bilakis GDO’yu meşrulaştırmak için kılıktan kılığa girdiğini iddia eden Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi Başkanı Kemal Özer; “Bakanlık, 22 Ağustos tarihli son yazısında ‘26 Eylül 2010 tarihinden bu yana GDO’lu ürün ithaline izin verilmemektedir’ demesine karşın kendisine bağlı Kurul, GDO’lu mısırların yurda girişi için rapor hazırlayıp görüş topluyor. Bu ciddiyetsizliktir, halk aldatmadır” dedi.   GDO’CULARIN BELGESİNE DAYANARAK İZİN   Biyogüvenlik Kurulu’nun web sayfasına halkın görüşüne açtığı 3 GDO'lu mısırla ilgili olarak hazırladıkları rapor, bilimsel bir inceleme neticesi olmayıp, raporda da belirtildiği üzere ithalatçı firmaların müracaat dosyalarında ekledikleri GDO taraftarı olmak bir yana GDO’yu yaygınlaştırmak için her türlü şantajı uygulamaktan çekinmeyen WHO, FAO, FDA ve EFSA gibi küresel aktörlerin berilerine sözde belgelerine dayanmakta olduğunu belirten Gıda Hareketi lideri Özer; Biyogüvenlik Kurulu’na çağrı yaparak “bu komediye son verin" dedi.   DERNEKLERİNİ GDO’YA MASKE YAPIYORLAR   Son günlerde Türkiye Yem Sanayicileri Birliği Derneği üyeleri firmalarının adlarını gizlemek için ortak girişimle dernekleri üzerinden GDO’lu ürün ithalatı yaptığını söyleyen Özer; Türkiye Gıda ve İçecek Dernekleri Federasyonu (TGDF)”nun GDO'lu soya, mısır, kolza/kanola, şekerpancarı ve patatesin gıda amaçlı kullanılmak üzere ithalatına izin için Biyogüvenlik Kurulu’na müracaat ettiğini bunun amacının da GDO’lu ürün ithal eden üreticileri korumaya yönelik bir girişim olduğunu belirtiyor.
  TÜM ÜRÜNLER VE ÜRETİCİLER ZAN ALTINDA   Şekerli Mamul Sanayicileri Derneği - Bitkisel Yağ Sanayicileri Derneği - Türkiye Makarna Sanayicileri Derneği - Trakya Bitkisel Yağ Sanayicileri Derneği - Gıda katkı ve Yardımcı Madde Sanayicileri Derneği - Meşrubatçılar Derneği - Salça İhracatçıları ve İmalatçıları Derneği - Meyve Suyu Endüstrisi Derneği - Pirinç Değirmencileri Derneği - Tüm Gıda Dış Ticaret Derneği - Tarım Ürünleri, Hububat, Bakliyat İşleme ve Paketleme Sanayicileri Derneği - Nişasta ve Glikoz Üreticileri Derneği - Türkiye Maden Suyu Üreticileri Derneği - Susam, Tahin, Helva ve Reçel İmalatçıları Derneği - Mutfak Ürünleri ve Margarin Sanayicileri Derneği - Ambalajlı Su Üreticileri Derneği - Türkiye Süt, Et, Gıda Sanayicileri ve Üreticileri Birliği - Organik Ürün Üreticileri ve Sanayicileri Derneği - Şarap Üreticileri Derneği - Bal Paketleyicileri, İhracatçıları ve Sanayicileri Derneği - Bira ve Malt Üreticileri Derneği - Diyabetik ve Fonksiyonel Gıda Üreticileri Derneği - Ambalajlı Süt ve Süt Ürünleri Sanayicileri Derneği’nin oluşturduğu Türkiye Gıda ve İçecek Dernekleri Federasyonu (TGDF)’nun GDO’lu ürün ithalatı girişiminde bulunarak hem tüm gıda üreticilerini zan altında bıraktığını hem de GDO’lu ürün kullanan üyelerini gizlemeye çalıştığını iddia eden Gıda Hareketi Başkanı Özer, bu oluşumla ilgili gerekli hukuki girişimlerde bulunduk ve İçişleri Bakanlığı önemli sorunlar tespit etti” dedi.   İTİRAZIN SON GÜNÜ YARIN   Biyogüvenlik Kurulu’nun son kararına tepki gösterilmesini isteyen GDO’ya Hayır Platformu’ndan yapılan açıklama da; “Biyogüvenlik Kurulu, hayvancılık sektörünün yem amaçlı kullanılmak üzere ithal etmek istediği genetiği değiştirilmiş (GD) Bt11, DAS 1507 ve DAS 59122 mısır çeşitleri hakkında Risk ve Sosyo-Ekonomik Değerlendirme Komitelerine hazırlattığı bilimsel raporları, Türkiye Biyogüvenlik Bilgi Değişim Mekanizması web sayfasında yayınlayarak, kamuoyunun görüşüne sunmuştur. Görüş verme süresi 14.9.2011 Çarşamba günü sona ermektedir” denildi.   GDO’ya Hayır Platformu, yayınlanan raporlardaki konuyla ilgili önemli bilgileri kamuoyuyla paylaştı. İşte O rapordan kesitler:   BELEGELER GDO’CULARDAN, RAPOR “BİLİM” KURULU’NDAN   “Bilimsel” komitelerce hazırlanan raporlarda “GD mısırlarla ilgili risk analizi ve değerlendirmelerin, ithalatçı firmalarca dosyada sunulan belgeler, risk değerlendirmesi yapan kuruluşların (EFSA, WHO, FAO, FDA) raporları ve bilimsel araştırmaların sonuçları göz önünde bulundurularak yapıldığı” belirtilmektedir. GD tohumlar, doğal yolla gerçekleşmeyecek şekilde, laboratuar ortamında ileri teknoloji kullanılarak bir mikroorganizma geninin aktarılmasıyla elde edilmekte, bu nedenle teknoloji ürünü kabul edilmekte, patenti şirkete ait olmakta ve fikri mülkiyet hakkı çerçevesinde lisans anlaşması ile kullanıcılara sunulmaktadır. Lisans anlaşmasıyla şirketler, GD tohumlarının bağımsız araştırmalarda kullanılmasını engellemekte, yapılan çalışmaları kendileri yönetmekte, ancak sonuçlar olumlu olmazsa yayımlanmasına izin vermemektedirler. Dolayısıyla EFSA, WHO, FAO ve FDA’nın bilimsel değerlendirmeleri, GD tohumları üreten şirketlerinin hazırladığı ya da hazırlattıkları raporlara dayanmaktadır. Bilimsel risk değerlendirmesi yapan bu kurumlar bağımsız kurumlar olarak nitelendirilseler de siyasilerden bağımsız, ancak GD tohum üreten şirketlerle son derece iç içe olan kurumlardır.   BÖCEKLERLE MÜCADELE ÜĞRUNA TOHUM DOLAYISIYLA İNSAN ZEHİRLENİYOR   Hazırlanan bilimsel raporlara göre söz konusu üç mısır çeşidine haşereye direnç ve herbisite (yabancı ot ilacı) tolerans sağlayacak genler aktarılmıştır. Haşereye direnç sağlamak için tohumun içine bir bakterinin toksin (zehir) salgılayan geni aktarılmakta, bitki geliştikçe bu toksin tüm dokularında çoğalmaktadır. Ancak, genetik değişimin yaklaşık yüzde 80’lik bölümü herbisite toleransı sağlamak üzere yapılmaktadır. Bunda da yine bir bakteriden tohuma aktarılan genin ürettiği protein, o bitkiyi herbisitin etkisinden korumakta, tarladaki diğer tüm bitkiler ölmektedir. Genetik değişimin amacı kamuoyuna, “tarım ilacı kullanımının azaltılması, çevre kirliliğinin önüne geçilmesi, daha güvenli gıda üretimi ve sağlığın korunması” olarak sunulmaktadır.   GDO’LU YEMDEN GDO’LU ET   Oysa bilimsel raporların içeriğine baktığımızda, söz konusu amaçların GD ürünlerle gerçekleşemeyeceğini görmekteyiz. Sunulan verilerde; “GD DNA’ların memelilerin sindirim sisteminde sindirilemediği ve hücrelere kadar taşınabildiği, market sütlerinde GD yemlere ait DNA’ya rastlandığı, hamile olmayan ve hamile olan kadınlar ile karnındaki bebeklerinde haşereye direnç sağlayan toksine rastlanıldığı, bu toksini içeren mısır ile beslenen sıçanlarda karaciğer ve böbrek rahatsızlıklarının görüldüğü ve farelerde kısırlığa yol açtığı, herbisite direnç geni aktarılan bitkilere kullanılan tarım ilacının kullanımı sonrasında bitkilerde ilaç kalıntısı bıraktığından insan sağlığı açısından durumun yeniden değerlendirilmesi gerektiği, bu geni taşıyan soya ve mısırla beslenen hayvanların et ve ürünlerinde kalıntı yaptığı, insan hücre hatlarında yapılan bir çalışmada glifosinat herbisitinin hücrelerde toksik etki yaptığının görüldüğü” belirtilmekte, GD gıdaların halk sağlığı açısından daha iyi incelenmelerinin gerektiği tavsiyesinde bulunulmaktadır.   GD tohumları üreten ve sayıları bir elin parmaklarını geçmeyen çokuluslu şirketlerin, aynı zamanda dünyanın en önde gelen tarım ilacı üreticileri oldukları dikkate alındığında, GD tohumlarla tarım ilacı kullanımının düşmesini beklemek mantıken de doğru olmayacaktır.   GDO’LU ÜRÜNLER ETİKETLENMİYOR   Bilimsel komitenin, “oran konulmaksızın GDO içeren tüm ürünlerin etiketlenmesi, bu ürünlerle beslenen hayvanların ürünlerinin etiketinde GD yemle beslendiği ibaresinin bulunması” önerisi, önemli bir saptama olmakla birlikte GDO mevzuatının ülkemizde uygulamaya konduğu Ekim 2009’dan bu yana hiçbir ürünün etiketinde GDO ibaresinin yer almaması, uygulamada bunun ne derecede gerçekleştirilebileceği konusunda soru işaretleri yaratmaktadır.   Bilimsel raporlarda yer alan “GD ürünlerin kaza ile ve/veya sabotajla büyük ölçekte çevreye yayılması durumlarında alınacak hızlı ve kapsamlı önlemlerin Ulusal Afet Planlarıyla ilişkilendirilerek değerlendirilmesi ve planlanması” görüşü bile bu ürünlerin hiç de masum ve güvenilir olmadıklarını göstermeye yeterlidir.   KOMİTE GDO’NUN HAYVANLARA YÖNELİK OLUMSUZ ETKİSİNİ KABUL EDİYOR   Bilimsel komitenin, “Yaklaşık 30 yıllık bir teknolojinin sonucu olan GDO içeren ürünlerin insan ve çevre üzerindeki olumsuz etkilerinin henüz somut olarak ortaya konulmamış ve gözlemlenememiş olması, bu tür ürünlere ihtiyatla yaklaşmayı ve bu konuda alınacak tedbirleri üst sınırda tutmayı gerekli kılmaktadır.” saptamasını da son derece önemli buluyoruz. Zira bu açıklamada hayvanların yer almaması, komitenin en azından GDO’nun hayvanlar üzerindeki olumsuz etkilerini kabul ettiğini göstermektedir. Bir riskin varlığı resmen kabul edildiğine göre ihtiyatlılık ilkesi çerçevesinde GD ürünlerin ülkemize girişine engel olunmalıdır.   YEMLİK TOHUMLAR EKİM İÇİN KULLANILABİLİR, İÇ ÜRETİME YÖNELİK DENETİM YOK   GD üç mısır çeşidi her ne kadar yem amaçlı kullanılmak üzere ithal edilmek istense de Bilimsel Komite bunların “yasa dışı ekimine müsaade etmeyecek tedbirlerin alınmasını ve çok sıkı bir denetim altında bulundurulmasını” istemektedir. GD mısırların sınırlarımızdan içeri girdikten sonra tarımsal üretimde kullanılmasını % 100 önlemek asla mümkün olamayacaktır.   HAYVANLAR GDO’LU YEMLERLE DEĞİL MERALARDA BESLENMELİ   Hayvancılığımızın, artan nüfusumuza paralel olarak gelişmesinin yem tüketimi üzerinde baskı yaratacağı açıktır. Bu durumda öncelikle, GD mısır ithalatının değil, bedava yem kaynağı meralarımızın ön plana çıkarılması daha akıllıca olacaktır. Ancak, 17.8.2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 648 sayılı KHK vasıtasıyla İmar Yasası’na eklenen bir “Ek Madde” ile meralarımızın amaç dışı kullanımına olanak sağlanmıştır. Tedbir almak yerine ithalata yönelinmesi, 6.9.2011 tarihli RG’de Başbakanın imzasıyla yayımlanan “Yerli Ürün Kullanılması” genelgesi ile de ters düşen bir durumdur.   Bilimsel komite raporlarında GDO’ların böylesine önemli zararlarının saptanmasına karşın, hayvancılık sektörünün mısıra ihtiyacı olmasından bahisle söz konusu GD mısır çeşitlerinin ithaline onay verildiği görülmektedir. Bu kabul edilebilir bir durum değildir. Ülkemizin GDO’lara değil, kendine yeterliliği hedefleyen bilinçli tarım politikasına ihtiyacı vardır.   GDO’ya Hayır Platformu halkımızın sağlığı, çiftçimizin korunması, biyoçeşitliliğimizin devamlılığı, doğal varlıklarımıza sahip çıkılması kapsamında GDO’lara karşı mücadelesini hukuk ve bilimsellik çerçevesinde devam ettirecektir.”   14 Eylül akşamına kadar Biyogüvenlik Kurulu’nun sitesindeki formu doldurarak tepki gösterilebileceğini belirten Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi ve GDO’ya Hayır Platformu yetkilileri herkesi tepki göstermeye davet etti.   Tepki için bu linki tıklayın  

Haber Ara