Dün; Zaman gazetesinde, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül ile yapılmış ilginç bir söyleşi vardı. Sarıgül, Teşvikiye Camii'ni protokol cami olmaktan kurtaracaklarını, ama İstanbul'un bir protokol camiye ihtiyacı olduğunu söylüyor.
Söyleşiyi okurken, işte bizim hikâyemiz dedim. Mekân üzerinden yaptığımız tartışmaların endam aynası camiler.
Camilerin başına gelenleri; laikler ve dindarlar hafızalarında kayıtlı tutmadıkları zaman, bizi ayıran nehrin üzerinde, yeni kentler inşa edilmeye devam edecek.
Öyleyse hafızamızı tazeleyelim ve cumhuriyet döneminin "cami satan" zihniyeti üzerinden yol alalım.
Örneğimiz yeni restore edilmiş olan, Sirkeci Tren İstasyonu'nun giriş kapısına bakan, halk arasında Vezir Cami diye bilenen Merzifonlu Camii.
Cami 1683 yılında II. Viyana Kuşatması'nı gerçekleştiren ve Osmanlı ordusunun ağır bir yenilgi alması üzerine, askeri başarısızlığının bedeli olarak idam edilen Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın kendi servetini ortaya koyarak yaptırdığı bir cami.
Caminin talihsizliği, 1927 yılında başlıyor.
1927 yılında çıkarılan camilere düzen verme kanunu çerçevesinde, "lüzumsuz" görülerek, dönemin yöneticileri tarafından satılıyor.
Satın alanlar, camiyi camilikten "kurtarmak" için bir dizi "mimari değişiklik" yapıyor. Önce minare, arkasından kubbe yıkılarak mekân "saz evi" haline getiriliyor.
Saz evi deyince sizin aklınıza ne geldi?
Hayır, aklınıza gelenden bin beter bir durum söz konusu. İçkili, dansözlü bir fuhuş mekânı.
Camide bu değişikliklerin olduğu yıllarda İstanbul Müftülüğü, valilik veya hükümet olaya müdahale etmiş miydi? Müdahale edildiğine dair bir bilgiye sahip değiliz.
Ama yarım asır boyunca; Sirkeci esnafı, caminin hatırasını kalbinde ve zihninde diri tutuyor. Peygamber Efendimiz'in ilkesine sıkı sıkı bağlanarak duruma buğz ediyor. Caminin başına gelenleri kuşaktan kuşağa aktarıyor. Güçlerinin yettiği anda camiyi eski haline kavuşturacakları inancını hiç yitirmiyorlar.
Nihayet bekledikleri zaman geliyor. 80'li yıllarda Turgut Özal'a müracaat ederek camiyi yeniden yapmak istediklerini söylüyorlar. İstekleri Özal tarafından olumlu karşılanıyor ve Merzifonlu Camii yeni baştan yapılıyor.
Türkiye nereden nereye geldi diye bir bahsimiz var ya!
Hamdolsun mekân şuurumuz kuvvetleniyor.
Berlin ile ilk karşılaşmamda Berlin: Ihlamur, yağmur ve tamir diye kurmuştum cümlemi.
İki Dünya Savaşı'ndan bahtına kıyıcı yıkım düşen Berlin, inatla hâlâ kendini tamir ediyor.
AK Parti hükümetinin yaptığı en olumlu işlerden birisi, belediye personelinin görgüsünü arttırıcı yurt dışı gezileri. Bu geziler ufku geniş yöneticilere şehre bakış konusunda önemli bir vizyon kazandırdı.
Aynı duyarlılığın, CHP'li belediyelerin hanesinde de kayıtlı olması en büyük isteğimiz.
*Yeni Şafak