Bülent Uygun: Yüreğim acıdı, incindi ve kırıldı
Şike soruşturması kapsamında tutuklu bulunan eski futbolcu ve teknik direktör Bülent Uygun, avukatı İsmail Gürses aracılığıyla yazılı bir açıklama yaptı.
Bülent Uygun, şeriatın kestiği parmağın acımadığını belirterek, "Darağacında boynuna ilmik
14 Yıl Önce Güncellendi
2011-09-04 14:45:09
Bülent Uygun, şeriatın kestiği parmağın acımadığını belirterek, "Darağacında boynuna ilmik taktıkları beden incinmedi, ama yüreğini kırıp bir köşeye itilen nice insanlardan birisi olarak yüreğim acıdı, incindi ve kırıldı." ifadelerini kullandı.
"Konuşursam kendime, susursam bedenime zarar oldu her daim." diyen Bülent Uygun, "Bizler susmayı tercih ettikçe birileri medyalarda cirit atıp at koşturdular. Yargısız infazı kimse konuşmadı ama yapılanın yargısız infaz olduğunu sadece Allah (c.c) ve bizler bildik. Maalesef üzerimize öyle bir elbise giydirildi ki; bazen kes-yapıştır, bazen tak-takıştır taktiğiyle öyle şeylere maruz kaldık ki, sinirden ne yapacağımızı şaşırdık. Ondandır ki; "söz gümüş ise sükut altındır" atasözümüzü uygulayıp zamanı gelince, canlı yayınlarda herkese gereken lafları yedireceğimden kimsenin şüphesi olmasın." açıklamasında bulundu.
Uygun, açıklamasında, şu ifadelere yer verdi:
"Belki yarına belki ölene kadar sürecek hesabım. Ben celladına aşık olmuş bir adamım. İndireceği anı bilmeden, giyotin etrafında dolaşan, bıçağı düşürecek, ipi kendi elinde tutan bir beşerim. Benim istediğim adalet, yıkılan bir onuru kurtarmanın telaşında, dehlizlerin karanlığına saklanan insanlığın, gün ışığına çıkarma telaşındaki adalettir. Kendi adaletim vicdanımda her zaman tertemiz durmaktadır. Yüce Türk adaletine ve hakimlerimize de güvenimiz sonsuzdur. Üstad'ın bir sözü vardır, Metristekiler için çok geçerlidir: "At koşmalı, kuş uçmalı, güneş doğmalı, ezanlar susmamalı, bayraklar dalgalanmalı, insanlar özgür olmalı".
Şer gibi görünen her işte bir hayır, hayır gibi görünen her işte bir şer olabilir. Ne olacağını da yeri, göğü Yaradandan başka kim bilebilir?
Metris cezaevinde binlerce tutuklu-mahkum dostlarımızla birlikte maalesef yatmaktayız. Bıkkınlık ya da korkudan değil, üstümüze atılan iftiralardan kan kusuyoruz. Belki de kaderimizin bir sınav olarak bize biçtiği tek perdelik "kodes" oyununu oynuyoruz. Ama bu oyunun sonunda mutlaka 'adalet' tecelli edecektir.
Kodes oyununda emniyetimiz suçu önleyen değil, teşvik eden olmuştur. Güya buldukları paraları "biri bizi gözetliyor" gibi kameraya çekmişler, sonra serbest bırakıp gitmişler ya da 10 - 15 yıllık dostlarla "yemek programı" çekmişler sonra da bu yemeklerde "tahmin ediyoruz, öyle düşünüyoruz, bizce böyledir" deyip 19 maçta şike olduğuna hakim gibi karar vermişlerdir.
Yetmemiş çete demişler, silah var demişler, tehdit var demişler, hatta fuhuşa aracılığa kadar kes yapıştır, tak takıştır tapeleriyle herkesi idam etmişler. Tebrik ve alkışlarımızla ilk perdenin kodes macerasını başarıyla uygulamışlardır. Şubat ayında polis TEM gişelerinde Ankara'dan gelen emekli masör Mehmet Yenice'nin bagajındaki parayı polis "kamera şakası" programı çeker gibi kameraya çekip serbest bırakıp sonrada bu para şike veya teşvik parasıdır diye iddia edip ithamda bulunacak olan dünyada bir tek bizim organize suçlar şubemizdir. Halbuki operasyon o anda olsa birçok insan iftiralara maruz kalmamış olacaktı. Polisin görevi suçu önlemektir. Teşvik etmek değil.
Soruşturmayı yürüten sayın savcımızı Fenerbahçe'de yediği yemek sebebiyle "beleşçi" yapan zihniyet ile bizim 10 yıllık dostlarımızla görüşmemizi ya da yemek yememizi şikeye bağlayan, Eskişehirspor - Fenerbahçe maçı oynanırken benim maçı sattığımı anladığını söyleyen müneccim zihniyet acaba hangi düşünce yapısındadır?
Bu operasyonda 8 aydır beni dinleyip takip edenlerin sayesinde tek sevindiğim taraf: "ne Olgun Aydın ile ne de Fatih Akbaba ile ne de bir başka menejer ile ortaklığımın olmadığının ve hiç kimse ile ortak olarak bir transfer yapmayıp kulübümün parasını kolladığımın" ortaya çıkmış olmasıdır. Bu bile benim bu operasyonu sevinçle karşılamamı sağlamıştır.
Eskişehirspor'u küme düşme hattından alıp sözleşmeme ligi ilk 5 içinde bitirme primi (750 bin TL) koydurup, yine sözleşmem gereği takıma verilen primden hariç galibiyet başına 30 bin TL extra prim alırken, 2 maçı da kazanıp takımımızı Avrupa'ya götüren hoca olacakken "20-25 bin TL teşvik primi almışsındır" mantığı ne kadar doğru bir düşünce ürünüdür? Hayatın olağan akışına ne kadar uygundur?
Bakıyorsunuz ortada para yok pul yok, alınan yok verilen yok. Bana sorulan 150 evin bulunduğu sitenin önünde sen ne yapıyordun? Ya da dostlarımla şehir merkezinde neden yemek yedin? Ya da Sezer ve Alper' in transfer konuşmalarındaki sözlerinin, herkese Bülent Hoca diye dikte ettirilip üzerime suç atılmaya çalışılmasına ne diyebilirim ki?
Aziz başkanın kendi yöneticileriyle yaptıkları konuşmaların (ki adım hiçbir yerde geçmiyor), sözlerin bana yakıştırılması anlaşılır gibi değildir. Esasında bunu organize edeni biliyorum ama kanıt olmayınca neylesin Bülent kulun?
Hiçbir şart ve zamanda şike-teşvik, kirli ilişki içinde olmadım, olmayacağım, bulunmadım, bulunmayacağım, müsaade etmedim etmeyeceğim. Çalışmaktan büyük gurur ve onur duyduğum, aldığı başarılar ve taraftarının büyüklüğü ile dillere destan olmuş Eskişehirspor camiasına değil leke toz bile kondurulmasına vicdanen razı değilken, bazı karakter yoksunu ahlaksızlar yüzünden bu koskoca camianın isminin zikredilmesinden dolayı ciğerim yanarak üzülmekteyim. Eskişehirspor'u seven büyük taraftardan özür diler, adaletin yerini bulup gerçeklerin ortaya çıkacağı günü sabırsızlıkla beklerim.
Hacı annemin cezaevinde beni bu şekilde görünce çıkışta bayılıp yere düşerek suratını çarpmasına, babamın üzüntüden yatalak olmasına, dünyadaki en değerli varlığım olan kızımın üzüntüden şekerinin 600-650'ye çıkmasına üzülmemem mümkün mü?
Ama bu üzüntü bana yaşama hırsı veriyor ki bu kirli oyunu tertipleyenlerden yeri ve zamanı geldiğinde adalet önünde hesap sorayım.
Ayrılmakta olduğum eşimin çoğu zaman kendi psikolojik sorunlarından ve benim ondan ayrılmamın hırsıyla kıskançlık krizi sonucu defalarca attığı iftira mesajlarını polisin kullanması ne kanunda ne de örf ve adetlerimizde yokken suçlu gibi gösterilmiş olmam tamamen kamuoyunun takdirindedir.
Hatta operasyonda gizlilik had safhada iken, yalanlarla gerçeklerin iç içe girdiği tapeleri de federasyonumuza gönderip etik kurulunun kararını hazırlanacak olan iddianameye bilirkişi raporu gibi koyup kendilerini haklı çıkartma uğraşından başka bir şey değildir. Hatta ve hatta yoldan geçen herkesi göz altına alıp neredeyse bu insanları suçlayın diye soru soracakları da aşikardır.
Yayın yasağı talep etmemizin sebebi şike konularının konuşulmasından değil aksine hiçbir yasal dayanağı olmayan tapelerdeki küfür, hakaret ve iftiraların yayınlanmasını engellemektir. O yüzdendir ki bu karardan dolayı yüce Türk adaletinin önünde saygı ile eğiliyor ve tüm sevenlerimizden bizim için dua etmelerini istiyoruz."
Uygun, söz konusu açıklamasına kullandığı şu ifadelerle son verdi:
Faniyim, fani olanı istemem,
Acizim, aciz olanı istemem,
Ruhumu Rahman'a teslim eyledim, gayrisini istemem,
İsterim bir yar-ı onur itibarımı,
Hiç ender hiçim, bu mevcudatı umumen istemem,
Onur, gurur ve haysiyetimle aklanmayı sabırla isterim.
SON VİDEO HABER
Haber Ara