Dolar

34,9457

Euro

36,7055

Altın

2.982,43

Bist

10.125,46

Atvan: Mısır hükümetine Erdoğan dersi

Londra’dan yayınlanan El-Kudsu’l Arabi gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Abdulbari Atwan son makalesinde Türkiye hükümetinin BM’in Marmara Gemisi raporuna tepkisini ele aldı. Atwan, İsrail’in gurur ve kibrinin kırılması için başta Mısır ve Ürdün olmak üzere tüm Arap ve İslam dünyasına aynı şekilde tavır koyma tavsiyesinde bulundu.

14 Yıl Önce Güncellendi

2011-09-03 15:45:05

Atvan: Mısır hükümetine Erdoğan dersi


Abdulbari Atwan / TİMETURK

Allah’a şükrediyoruz ki Türkiye Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, İsrail’in Marmara Gemisi’nde işlediği katliamı protesto ve BM’in bu katliam hakkındaki; hem katliama hem de İsrail’in Gazze’ye ambargosuna meşruiyet kazandıran raporunu kınamak için hiç tereddüt etmeden Ankara’daki İsrail büyükelçisini kovma ve büyükelçilik ekibini ikinci katiplik düzeyine indirme girişiminde bulunup İsrail ile yapılmış savunma anlaşmalarını askıya alma kararı alarak biz ve bizim gibi birçoklarını hayal kırıklığına uğratmadı.

Onlarca senedir ilk defa bir İslam ülkesi; Arap ülkesi demiyorum, cesaret edip bu derece güç ve kararlılıkla İsrail’in kibrine karşı koyup bir İsrail büyükelçisini kovuyor, anlaşmaları askıya alıyor. Genelde adet, bu ülkelerin İsrail’in saldırısından ve Amerika’nın öfkesinden korkarak onurlarını bir kenara itip utanç verici bir şekilde İsrail’in aşağılamalarına boyun eğmeleriydi.

Türkiye’nin uygulamasının büyükelçiliği kapatma ve diplomatik ilişkileri tamamen kesme derecesinden daha düşük seviyede geldiğinin farkındayız. Ancak aynı zamanda Türkiye-İsrail ilişkilerinin geçen üç sene içinde büyük bir hızla küçüldüğünün tam stratejik ittifak, ortak askeri manevralardan İsrail’le benzer ilişki kuran hiçbir Arap ve İslam devletinden hiç birinde vaki olmamış bu düşük seviyedeki diplomatik temsilciliğe intikal ettiğinin de farkındayız.

Türk hükümeti şantaja boyun eğmedi

Türkiye hükümeti, İsrail’in Yunanistan, Bulgaristan, Romanya ve Kıbrıs gibi Türkiye’ye komşu ülkeleri, Kongre’deki Ermeni Lobisi’ni kışkırtma, şiddet eylemlerini destekleyerek Türkiye iç cephesini ve güvenliğini sarsmada kendini gösteren şantajına boyun eğmedi. Bunun yerine Marmara Gemisi’nde işlediği ve 9 Türk’ün şehit olmasına yol açan katliamından ötürü özür dilemeyi ve kurbanların ailelerine tazminat ödemeyi reddettiği müddetçe İsrail’le ilişkilerin seviyesini hafifletme adımı atma yolundaki planları üzerine yürümeye karar verdi.

İsrail kendisini hatalardan münezzeh ve uluslar arası tüm yaptırımlardan muaf süper bir güç olarak görmektedir. Tüm Arap ve Müslümanlara da ister kendisiyle normalleşmeye gitmiş ister saldırgan politikalarına karşı olsun; hor gözle bakmakta dahası o şekilde muamele etmektedir. O derece ki karşısındaki bu ülkelerin, haklarında ne suç işlemiş, vatandaşlarından gerek soğuk gerek sıcakkanlılıkla öldürmüş olsun kendisinden gelecek bir özrü hak etmediği inancından yola çıkmaktadır.

İsrail deniz komando birliğinin, Gazze’ye uygulanan ambargoyu kırmak için o yöne doğru yola çıkan Özgürlük Filosu’nun gemilerine saldırısının üzerinden bir seneden fazla zaman geçti. İsrail ise gurur ve kibrin tüm çeşitleriyle Türkiye’nin özür talebini reddediyor ve sadece üzüntüsünü ifade eden konumuna bağlılığını sürdürüyor. Ancak bu esnada da Araplardan gayet önemsiz sebeplerden ötürü özür talep ediyor. Eski Ürdün Kralı Hüseyin Bin Talal’ın, ülkesinin sınırlarını çiğneyip egemenliğini ihlal eden İsrailli genç kızlar Ürdünlü asker Ahmet El-Dekamise’nin kurşunlarıyla öldürüldüğünde nasıl da o kızların ailelerine, anne ve babalarına gidip bizzat özür dilemek zorunda kaldığını hala hatırlıyoruz.

Arap ve İslam ülkeleri arasında fark görmüyor

İsrail’in bu reddi, kurbanları Arap ve Müslümanlar olduğu sürece işlediği tüm katliamlara Amerika ve Avrupa desteğine güveninden kaynaklanıyor. Soğuk Savaş döneminde Batı’ya büyük hizmetler sunmuş NATO üyesi Türkiye gibi bir ülke ya da Amerika’nın bölgedeki egemenlik projelerine karşı olan Irak gibi (işgalden önce) başka bir ülke ya da Suriye veya İran arasında da fark görmüyor.

İşte BM’nin raporu! Gemiye uluslararası sularda saldırılmasını geçerli bir gerekçe sayıp Özgürlük Filosu’nun kırmaya azmettiği Gazze’ye uygulanan ambargonun meşru olduğuna işaret etmiştir. Aynı şekilde Türkiye’nin özür talebini reddedip Türkiye’ye sadece üzüntüsünü ifade etmeyi öngören İsrail görüşünü onaylayan utanç verici maddelerle açık bir şekilde İsrail’in ve İsrail güçlerinin Marmara Gemisi’nin güvertesinde işlediği katliamın yanında durmuş ve bahsettiğimiz bu gerçeği doğrulamışlardır.

Bu nasıl bir adalettir?! Bu uluslararası kuruluş hangi tarafsızlık iddiasında bulunmaktadır? Eğer iki milyon insanın Gazze Şeridi’nde havadan, karadan, denizden kuşatılması sonra da sımsıkı kapatılmış bir kafeste üzerlerine savaş açılması, İsrail’in bu savaşta kendilerini iki yıldan fazla aç, susuz, elbisesiz, ayakkabısız, sütsüz, ilaçsız bıraktıktan, en zorunlu ihtiyaçlarından mahrum bıraktıktan sonra bir de beyaz fosfor bombaları kullanması meşru ise acaba bu kuruluşun standartlarına göre yasadışı olan nedir?

İsrail’e açık izin

Bu, BM’nin açık yönergesi altında İsrail’e ambargoyu ve aç bırakma siyasetini sürdürmesi hatta daha kanlı başka savaşlar da başlatması, daha öldürücü silahlar kullanması, masum ve savunmasız insanları öldürüp imha etmesi için sunulan apaçık davettir.

Acı verici nokta ise bu taraflı, kanuni ve insani hatalarla dolu rapora karşı hiçbir Arap kınaması duyup okumuyor olmamızdır. Aynı şekilde özellikle gece gündüz insan hakları için ağlaşan, Türkiye’nin bu konumunu ve Gazze’ye ambargonun meşrulaştırılmasını protestoyu destekleyen ülke ve hükümetlerdekiler olmak üzere ister üst düzeyli ister küçük olsun hiçbir Arap yetkiliden de bir açıklama duyup okuyamıyoruz.

Türkiye’nin bu cesur konumu çok önemli bir örnek teşkil etmektedir. Mısır ve Ürdün gibi İsrail’le tam diplomatik ilişkiler kuran diğer Arap İslam ülkelerin de İsrail’in bu ümmete herhangi bir saldırısına karşı cevap olarak aynısını yapması gerekir.

Burada özellikle Mısır’ı zikrediyoruz. Çünkü son olarak İsrail güçleri kasıtlı bir şekilde Refah Sınırı yakınındaki Sina Çölünde 5 Mısır askerini hususi tasarlayıp gözetleyerek kovalayıp füzeyle bombalayarak öldürdü. Onların Mısırlı askerler olduklarını biliyordu. Mısırlı askerleri öldürmenin yanında ayrıca İsrail’in Mısır’ın ulusal egemenliğini herhangi bir şekilde ihlal etmesini yasaklayan Camp David Anlaşmalarını da açıkça çiğnemiş oldu.

Mısır Devrim Hükümeti’nin İsrail hükümetinden sadece özür talep etmesi yetmez. Aynı zamanda Kahire’deki İsrail büyükelçiliğini kapatmalı, İsrail bağlı kalmayı sürdürmediği, bentlerini çiğnemeye devam ettiği sürece Camp David Anlaşmalarını askıya almalı, Mısır halkının bu konudaki meşru talebine icabet etmelidir.

İsrail’in bu gurur ve kibrine mümkün olan en kısa zaman zarfında bir sınır konmalıdır. İsrail’in hakaretlerine boyun eğme zamanı Mısır’daki en büyük simsar ve rejiminin düşmesi, birçok Arap başkentinde Arap izzet ve onur devrimlerinin başlamasıyla bitmiştir. 

Bu makale www.timeturk.com için Ahmet Yılmaz tarafından tercüme edilmiştir.

Haber Ara