Ümit Aktaş’la Ortadoğu ve özgürlük üzerine...
Edebiyat ve düşünce dergisi Şehrengiz temmuz – ağustos 9. sayısında yazar Ümit Aktaş’la konuştu. Röportaj özgürleşme, hayat, insan, hakikat, edebiyat, kadın ve yolda olmak konular çerçevesinde gerçekleştirildi.
14 Yıl Önce Güncellendi
2011-08-25 11:17:25
Şehrengiz, “Gerçek bir özgürleşme ancak bu yaratılışın, yani hakikatin ardınca yürüyebilmekte ve buna dahil olmakla mümkün olan bir şeydir” diyen yazar Ümit Aktaş ile özgürlük üzerine bir söyleşi gerçekleştirdi.
Okumaları hariç tutarsak edebiyat dünyasına şiirle girdiğini ifade eden Aktaş: “Ama herkesin şiiri bıraktığı bir yaşta ben şiire başladım. Üniversitenin ikinci sınıfıydı. Bu şiir için oldukça geç bir yaş.. Bir açıdan da bence makûl bir yaş, çünkü ben kelimenin tam anlamıyla “doğuştan şair” birisi değilim. Tabi bu, şairin ne demek olduğuyla da alakalı bir şey..
Düşünmeye ve hayatı sorgulamaya başlamak, aynı zamanda bir insan olmaya çalışmanın da başlangıcıdır. Şiir yazmam, felsefeye ve dine yönelmem hep üniversite yıllarında gerçekleşen şeylerdi. Ama üniversite etkisiyle olan şeyler değil, düşünmeye başlamamla alakalı bir şey. Dolayısıyla şiirimde hayatı sorgulamanın ve düşünmenin bir ifadesidir...” dedi.
“Özgürlüğü insanın insan olarak ortaya çıkma biçimi olarak görmek”
Fransız devrimiyle, Osmanlının son döneminde ortaya çıkmış olan özgürlük kavramlarını haklı olarak gören Ümit Aktaş: “Bizler aslında beşer olarak dünyaya geliriz ve dünyadaki hayatımızın bir yerinde düşünmeye, hayatı sorgulamaya, hayatla hesaplaşmaya veya hayatımıza bir anlam arayışımıza giriştiğimiz zaman, bu düşünmeye ve aynı zamanda “insan” olmaya başladığımız zamandır...
İnsan doğuşu itibariyle hayvandan farklı bir canlıdır. Ama düşünemeyen biride insan değildir. Düşünebilen biri ancak insanlık payesine ulaşır... Temel anlamda düşünmeyen bir varlık insan değildir. Düşündüğü halde inkâr eden biri ise “insan olma vasfını kazanmış olabilir ama inkârcıdır...” açıklamasında bulundu.
“Esas olan yolda olmaktır.”
Bir insanın mutlak olarak özgür olmasının yahut insanın hakikate mutlak manada ulaşmasınında mümkün olamayacağını, esas olanın “yolda olmak” olduğunu belirten Aktaş: “Ben insanı yolda olan, yolda olması gereken, sefer halinde olması gereken bir varlık olarak görüyorum. Özgürlük ve hakikat bizim için hep bir idealdir.
Özgürlük dediğimiz bir an veya bir nesnel durum söz konusu değildir... Bir müslümanın da öncelikle insan olabilmesi gerekiyor. Çünkü müslümanlık seçimle alakalı bir şeydir. Bilinçli seçim yapabilmek için de bir insanın öncelikle o seviyeye kavuşmuş olması, yani düşünmesi gerekir...” yorumunu yaptı.
“İnsan olma onuru istibdat altında yaşamakla uyuşmaz”
Demokrasi ve Ortadoğu konularına da değinen, istibdat altında yaşayan bir insan için elbette ki demokrasi göreceli olarak daha özgür aşama olduğunu, en azından özgürleşmeye daha müsaitleşme anlamını taşıdığını, ama demokrasininde bir yığın zaafları ve kusurları olan bir halk yönetimi olduğunu belirten Ümit Aktaş:
“Bir insan köle bile olsa kendi içinde özgür olabilir. Ama bunu söylerkende köleliğe rezerv koydum, bir insanın hiçbir hâl ve şartta köle olması düşünülemez. Arap ülkelerindeki dikta rejimlerinde yaşayan insanlar köle bile değiller. Herhangi bir kimliğe sahip değiller. O kadar insanlık dışı şartlarda yaşıyorlar. Dolayısıyla onların öncelikle bu biçimsel baskıdan kurtulmaları lazım...” dedi.
İslam tarihinde Müslüman toplumlarda kadın gereken konumunda olabilmiş midir?
Kadınların peygamberimizin başlattığı özgürleşme hareketini sürdüremediklerinin altını çizen, sürdürmeyi bir kenara koyun o zamandan daha da geriye gidildiğini anlatan Aktaş, şu anda bile İslam dünyasındaki kadınların konumu bence peygamberimizin hayatındaki konumdan daha geride olduğunu söylüyor.
Aktaş: “Gerek Arap isyanlarında, gerekse Türkiye’nin siyasal ve toplumsal mücadelelerinde kadınlar oldukça öncü bir konumdalar. Özellikle son yirmi yılda bunu çok iyi gözlemliyorum. Mesela nereye bir sohbete, konuşmaya gitsem en anlamlı sorular kadınlardan geliyor. Gördüğüm kadarıyla erkeklere göre kadınlar daha fazla okuyorlar.
Dolayısıyla daha fazla sorguluyorlar, daha çok mücadele ediyorlar. Bu giderek önümüzdeki çağın bir kadın çağı haline gelebileceği gibi bir düşünce veriyor bana. Bunu da yüzyıllardır baskı altında tutulan bir enerjinin patlaması olarak görüyorum. Bu açıdan kadınların rolleri çok önemli...” yorumunu yapıyor.
Ayrıntılarıyla beraber Ümit Aktaş’ın “Ütopikal” şiiri de Şehrengiz’in 9.sayısında.
Dahasında Neler Var?
Mustafa Kadir Çelik ‘Özgür kalmak’, Nebiye Arı ‘Ama bu şarkı yarım’, Muhammet Çelik ‘Ölüye Övgü’, Emrah Tahiroğlu ‘Haydi kalk şiiri bekletmeyelim’, Mahmut Yavuz ‘Araftan vuslata’ Sema Erdoğan ‘başka ad’ Seher Ortaöner ‘Kül’ şiirleriyle yeni sayıda.
Cihat Karaman ve Osman Akyol hikayeleriyle, Hatice Gökdere Bilal Can denemeleriyle ve diğer yazarlarıyla çalışmaları yer almakta. Ayrıca her sayısında yeni isimlere yer açarak yoluna devam eden dergide yeni yazarlar ve çalışmalarını görmekte mümkün.
Bu derginin diğerlerinden bir farkı var; ilk sayısından bu yana dergi ekibi bir plan dâhilinde okuma atölyesi düzenliyor ve sonuçlarını okurlarıyla paylaşıyor. Sırasıyla Nuri Pakdil, Rasim Özdenören ve son olarak Üstad Sezai Karakoç’un eserlerini okuyucularıyla beraber okuyup, değerlendiren dergi yeni bir yazar okumalarıyla da her an yanınızda!
Bu çerçevede bir okuyucu olarak merak ettiklerinizi, İstanbul ve Anadolu’nun birçok yerinde olsa bile eksik görüp alamadığınız sayıları temin etmek için ve diğer tüm sorularınız için [email protected] , facebook.com/sehrengiz.dergisi ve sehrengizdergisi.wordpress.com adreslerinden yararlanabilirsiniz.
İrtibat:
[email protected]
SON VİDEO HABER
Haber Ara