Dolar

34,8956

Euro

36,6715

Altın

3.013,01

Bist

10.058,63

Libya: 'Tarihin sonu' diye bir şey yok!

Arap Baharı'nı başından beri yakından takip eden Ortadoğu uzmanı Robert Fisk, Libya'nın neredeyse tamamının muhaliflerin eline geçmesini değerlendirdi. Fisk, 'Arap baharı yıllarca sürecek. Bunun için daha fazla kafa yormalıyız' dedi.

14 Yıl Önce Güncellendi

2011-08-23 11:38:13

Libya: 'Tarihin sonu' diye bir şey yok!
Robert Fisk *

Geriye kalan diğer Arap hükümdarları ve tiranları ikinci bir uykusuz gece daha geçirdiler.

Ne kadar zaman sonra Trablus'un kurtarıcıları Şam'ın, Halep'in, Humus'un, Amman'ın, Kudüs'ün, Bahreyn'in veya Riyad'ın kurtarıcılarına dönüşecekler? Hepsi aynı değil elbette.

Arap Baharı -yazı-sonbaharı sadece -benim nezdimde emperyalizme haraç olarak verilen- eski sömürge sınırlarının değişmeden kalamayacağını göstermekle kalmadı; aynı zamanda her devrimin kendi karakteristiğinin olduğunu da ispatladı.

Her bir Arap ayaklanması kendi şehitler kervanına sahipse de bazı başkaldırılar diğerlerinden daha da şiddetli oldu. Saif El İslam'ın kendi nihai devriliş sürecinin başında belirttiği gibi, "Libya, Tunus veya Mısır gibi değil. İç savaş olacaktır. Caddelerde kan deryaları olacaktır."

Öyle de oldu.

Öyleyse kristal küremize göz atalım.

Eğer NATO'nun "özgürleştirici" bombalamasının karşılığında ekonomik işgale uğramazsa, Libya Kaddafi'nin orta ve güney Afrika'daki baskısının sona ermesiyle daha az Afrikalı ve daha Arap bir Ortadoğu süper gücüne dönüşecek. Özgürlük mücadelesini Cezayir ve Morocco'ya da bulaştırabilir.

Kaddafi'yi akıl bakımından istikrarsız, muzır bir lider olarak gören Körfez ülkeleri -belli bir düzeyde- mutlu olacaklardır. Lakin seçimle başa gelmemiş Arap yöneticileri de dahil olduğunda baskıcı Arap yöneticileri koltuğundan etmek tehlikeli bir oyun olabilir.

İsrail'in, Kaddafi'nin kendisine karşı bir suikast hazırlığı içinde olduğu uyarısından sonra Enver Sedat'ın Libya'nın hava üslerini un ufak etmeleri için bombacılarını gönderdiği unutulmuş 1977 savaşını şimdi kim hatırlıyor? (Şimdi aynı hava üslerini NATO Libya'daki saldırılarını gerçekleştirmek üzere kullanıyor). Ama Kaddafi Sedat'tan 30 yıl daha fazla dayandı.

Öte yandan Libya, diğer ülkeler gibi Arap dünyasının kanserinden -mali ve ahlaki yozlaşmadan da- çok çekti. Gelecek farklı mı olacak? Libya'nın "özgürlük" savaşçılarının çöl düzlüklerinde koşuşturmalarındaki cesaretlerini takdir etmede çok zaman harcarken, Geçici Ulusal Konsey'in (GUK) doğasını sorgulamakla çok az uğraştık.

Ki GUK'un sözde lideri Mustafa Abdul Celil geçen ay öldürülen kendi ordu komutanının cinayetine adamlarınca göz yumulup yumulmadığını halen açıklayabilmiş değil. Batı halihazırda Yeni Libya'ya demokrasi dersleri teklif ediyor. Libya'nın seçilmemiş liderlerine hoşgörüyle 8 yıl önce Iraklıları "özgürleştirirken" onlara bulaştırdığımız kaostan nasıl geri durulması gerektiğini söylüyor. Demokratik veya değil, yeni rejimin rüşvetlerini yerinde kim toplayacak?

-Adenauer'ın Almanya'sı ve Maliki'nin Irak'ında olduğu şekilde- Tüm yeni rejimlerin geçmişten karanlık unsurları barındırması gibi, Libya'da Kaddafi'nin aşiretlerine ayak uydurmak zorunda kalacak. Dün Yeşil Meydan'dan gelen görüntüler acı bir şekilde birkaç hafta önce Kaddafi'ye çılgınca tapınma gösterilerinin sergilendiği görüntülere benzer. Aynı şekilde 1944'de bir yardımcısının De Gaulle'e Fransa'nın kurtuluşundan sonra kendisini selamlayan halkın nasıl göründüğünü sorduğu günü hatırlayın. "İls sont les mêmes," De Gaulle'ün "Aynılar" dediği söylenir.

Tam olarak değil. Dünya daha sonra uzun süre hizmet etmesi ve Kaddafi gizli servisindeki faaliyetlerinin sırlarını itiraf etmesi için sözde olmuş olan -Lockerbie bombacısı- Abdulbaset El Megrahi'nin kapısını nasıl çalacak? Trablus'un kurtarıcıları Kaddafi'nin petrolüne nasıl el atacak ve Blair-Sarkozy-Berlusconi'nin Yeşil kitabın yazarı (Kaddafi) ile aşk ilişkilerinin sırlarını ortaya dökmesi için Dışişleri Bakanlarına nasıl muamele edecek? Yoksa İngiliz veya Fransız kuklaları onların sesini mi kesecek?

Ne kadar zaman sonra, -Cameron ve arkadaşlarının iddia ettiği gibi- eğer NATO Libya'da başarılı ise bu ittifakın Kıbrıs'ı bölgesel bir uçak üssü olarak kullanıp Suriye'nin şehirlerini kuşatan rejimin 8 bin tankını ve zırhlı aracını vurarak Esad'ın birliklerine karşı neden kullanılamayacağını soracağız?

Yoksa komşulara mı kulak vermeliyiz? İsrail halen gizlice (Mısır devriminde utanmazca yaptığı gibi) Suriye diktatörünün bir dost olarak varlığını sürdürmesini ve Golan tepelerinden sonsuz bir barışı umuyor.

Arap uyanışı karşında yanlış ve toy bir tutuma sahip olan İsrail'in daha çok kafa yorması gerekiyor. İsrail ne diye Mısır devrimini memnuniyetle karşılayıp, kendisinin çokça övündüğü demokrasiyi isteyen bir halka kollarını açmak yerine Gazze'deki son silahlı çatışmada beş Mısırlı askeri öldürüyor?

Ben Ali gitti. Mübarek gitti, Salih gitmek üzere. Kaddafi devrildi, Esad tehlikede, Ürdün kralı Abdullah halen muhalefetle karşı karşıya, Bahreyn'in azınlık Sünni Monarşisi halen katliamlarla sonsuza kadar yönetimde kalmayı umuyor.

Tüm bunlar İsraillilerin şaşkın ve düşmanca bir ilgisizlikle karşıladığı, devasa tarihi olaylar. Tam da İsrail'in Arap komşularının kendilerinin çoktan sahip olduğu özgürlükleri aradığını iddia ettiği şu anda İsrail somurtuyor, Arap toprakları üzerinde daha fazla sömürge inşa ediyor ve dünyayı kendisini yıkmaya çalışmakla suçlarken kendi meşruiyetini ortadan kaldırıyor.

Ama böylesi kritik bir anda Osmanlı imparatorluğu da unutulamaz. Osmanlı egemenliğinin en parlak günlerinde, Morocco'dan Constantinapol'e belgeleriniz olmadan seyahat edebilirdiniz. Suriye ve Ürdün'de rahat bırakılırsak Cezayir'den Türkiye'ye, Avrupa'ya doğru vize olmadan seyahat edebileceğiz. Osmanlı imparatorluğu yeniden doğuyor! Elbette bu Araplar için geçerli değil. Emin olun onların yine vizeye ihtiyacı olacaktır.

Halen orada değiliz. Ne kadar zaman sonra Bahreyn'in Şiileri ve sayısız Suudi halk yığınları neden kendi ülkelerini yönetemediklerini ve eskimiş liderlerini devirmek üzere bastıramayacaklarını soracaklar? Beşar Esad'ın kardeşi ve adı kötüye çıkmış Suriye 4. birliğinin komutanı Mahir El Esad, Muhammed Kaddafi'nin El Cezire'ye son telefon bağlantısını nasıl kasvetli dinlemiştir?

Muhammed, silah sesi konuşmasını kesmeden önce, "İleri görüşlülük ve bilgelikten yoksunduk" diye yakınıyor dünyaya. "Eve gelmişler. Allah büyüktür" diyor ve hatlar kesiliyor.

Her seçilmemiş Arap lideri -veya yolsuzluklar gerçekleştirilen 'seçimlerle' gelmiş Müslüman lider- bu ses üzerine uzun uzun düşünmüştür. Bilgelik kesinlikle Ortadoğu'da çok az olan bir nitelik ve ileri görüşlülük, Arapların ve Batının, her ikisinin de görmezden geldiği bir yetenek. -Eğer böyle kabaca ayrıştırılabiliyorlarsa- Doğu ve Batı gelecek hakkında düşünme yetisini kaybetti.

Onlar için tek mesele sonraki 24 saatte neler olacağı. Yarın Hama'da protesto gösterileri olacak mı? Obama ana haber bültenlerinde ne diyecek? Cameron dünyaya ne diyecek? Domino teorileri düzmece. Arap baharı yıllarca sürecek. Bunun için daha fazla kafa yormalıyız. "Tarihin sonu" diye bir şey yok.

* İngilizceden çeviren:  Zeynel Gül, Etha
SON VİDEO HABER

İHH'dan Suriye'deki fırınlar için un desteği çağrısı

Haber Ara