Dolar

34,8712

Euro

36,6793

Altın

3.042,26

Bist

10.058,47

Komşuyla bir sorun çıktı bile...

Türkiye’nin Batılı müttefikleri, Suriye’ye yönelik bir işgal başlatmaya pek de yakın değil. Fakat diplomatik baskıyı giderek arttırıyorlar ve AKP’nin Esad’la siyasi ve ticari ilişkileri kesmesini istiyorlar. Fakat daha büyük ödül, Türkiye’yle İran’ın arasına kara kedi sokmak olacaktır.

14 Yıl Önce Güncellendi

2011-08-20 09:22:53

Komşuyla bir sorun çıktı bile...
İstanbul Fatih Camii’nin dışındaki küçük bir kahvede kirli sakallı bir adam, iki derin kurşun yarasını göstermek için gömleğini sıyırıyor.

Birkaç hafta önce ülkeyi terk edene kadar kuşatma altındaki Suriye kenti Dera’da bir Sünni camiinde imam olarak görev yapan Muti Albati, “Bunu bana Esad’ın askerleri yaptı” diyor. Albati, Türkiye’ye sığınan ve sayıları gün geçtikçe artan Suriyeli muhaliflerden biri; sınır yakınlarındaki mülteci kamplarında da pek çok Suriyeli kalıyor.

Bazıları, Türk hükümetinin Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’a daha sert davranmamasına kızgın. Suriye’deki Müslüman Kardeşler’in üyesi Yahya Bedir, daha çok mülteciyi çatışmalardan korumak için ‘Türkiye’nin (Suriye içinde) bir güvenli bölge oluşturması gerektiğinde’ ısrar ediyor.

Masanın çevresindeki birçokları gibi o da, sadece zorlayıcı adımların Suriye ordusunun kitleler halinde saf değiştirmesini ve Esad’ın acımasız ve baskıcı rejiminin devrilmesini sağlayacağına inanıyor.

Suriyeliler, Twitter üzerinden isyanda

Bu tür sözler, bilhassa internette yüksek sesle dile getirilmeye başlıyor; Suriyeli Twitter kullanıcıları, Türkiye’nin Esad’ı kan dökmeyi durdurmaya ikna çabalarını yerden yere vuruyor.

Kızgınlıkları, bu ay başlarında Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Türk yetkililerin dolaylı olarak nihai bir ültimatom olarak nitelediği mesajı iletmek üzere Şam’a gittiğinde daha da arttı. Davutoğlu Şam’dayken, “Sabrımızın sınırındayız” diye gürlüyordu Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan.

Esad’ın buna cevabı, bilhassa Akdeniz kıyısındaki Lazkiye kentinde silahsız sivillere karşı saldırılarını yoğunlaştırmak oldu. Bu, Davutoğlu’nu bir başka uyarıda bulunmaya sevk etti: Türkiye, süregiden katliamlara ‘kayıtsız kalmayacaktı’.

Bununla birlikte güvenli bölge oluşturmak için müdahale etme ihtimalini de reddetti. Peki öyleyse Türkiye’nin bu eski Osmanlı toprağı üzerinde gerçekten bir etkisi var mı?

Davutoğlu’nun çok takdir toplayan ‘komşularla sıfır sorun’ politikasını eleştirenler, hiçbir etkisi olmadığını söylüyor. Bu, pek de adil bir yaklaşım değil. Fakat siyasetbilimci Soli Özel’in de dediği gibi, Suriye krizi ‘Türkiye’nin sanıldığı kadar etkili olmadığını’ açığa vurmuş oldu.

1998’den sonra...


Türkiye, güneyindeki komşusuna karşı en son 1998’de, Türkiye’de yasadışı olan PKK’nın lideri Abdullah Öcalan’ı topraklarından çıkarmadığı takdirde Suriye’yi işgal etme tehdidi savurduğunda sertleşmişti. Suriyeliler, bu tehdit karşısında pes etti ve o zamandan bu yana iki ülke arasındaki ilişkiler iyiye doğru gelişiyor.

AKP hükümetinin sekiz yılında ticaret üç katına çıktı, vizeler kaldırıldı ve epey tantana eşliğinde bakanlık düzeyinde toplantılar yapıldı. (Davutoğlu, Suriye’ye 60’tan fazla ziyaret gerçekleştirdiğini söylüyor.) En önemlisi de Suriye, PKK’yı himaye etmekten vazgeçmiş durumda.

Suriye’yle bu yakınlaşma, aynı zamanda Türkiye’nin daha büyük bir bölgesel rol oynamasına imkân veriyor. Ankara, plan İsrail’in Gazze saldırısıyla suya düşmeden önce, Suriye’yle İsrail arasında bir barış anlaşmasını bağlamanın eşiğine gelmişti.

Büyük ödül: Kara kedi


Türkler, Suriye’yle yakınlaşmanın eninde sonunda Esad’ı, en büyük patronu olan İran’ın yörüngesinden koparacağını ve reform rotasına sokacağını umuyordu (Beşşar Esad’ın 2005’te eski Lübnan Başbakanı Refik Hariri’nin öldürülmesinde parmağı olduğu iddiaları, sessiz sedasız görmezden gelinmişti).

Yani Türkiye’nin kendisini ihanete uğramış hissetmesi için yeterince sebep var.

Türkiye’nin Batılı müttefikleri, Suriye’ye yönelik bir işgal başlatmaya pek de yakın değil. Fakat diplomatik baskıyı giderek arttırıyorlar ve AKP’nin Esad’la siyasi ve ticari ilişkileri kesmesini istiyorlar. Fakat daha büyük ödül, Türkiye’yle İran’ın arasına kara kedi sokmak olacaktır.

Türkiye’nin mollaları el üstünde tutması Amerika’yı kızdırıyor; bunun en son örneği, Erdoğan hükümetinin geçen yıl BM Güvenlik Konseyi’nde İran’a daha ağır yaptırımlar uygulanmasını öngören tasarının aleyhinde oy kullanmasıydı.

Türkiye, o zamandan beri bunu telafi etmeye çalışıyor. Açıkça İran’ı hedef alan nükleer füze savunma kalkanına dair NATO planlarını kabul etti. Ve bir miktar ayak diredikten sonra, ittifakın Libya’daki askeri operasyonlarında da işbirliği yapıyor.

Fakat Türkiye, İran’la açıkça karşı karşıya gelmekten çekiniyor, ki bu da anlaşılabilir bir tutum; zira İran, Türkiye’nin başlıca doğalgaz kaynaklarından biri ve Orta Asya’ya yaptığı ihracatın da başlıca nakil güzergâhı.

İran ayrıca Türkiye’ye PKK ile mücadelesinde yardımcı oluyor –bununla birlikte Türk hükümetiyle herhangi bir anlaşmaya karşı çıkan sertlik yanlılarıyla da flört etmeyi sürdürüyor.

Türkiye’nin kolunu kanadını kırmak


Son dönemde PKK, savaşı tırmandırmaya başladı –son bir ayda yaklaşık 30 Türk askeri öldürüldü. 17 Ağustos’ta artan kamuoyu öfkesini yatıştırma çabasında olan Erdoğan, Kürtlerin kontrolündeki Kuzey Irak’ta yüzlerce PKK hedefinin bombalanması emrini verdi. Fakat bu tür saldırılar geçmişte başarısız oldu ve Türkiye’nin şu anda ihtiyacı olan son şey, hasmâne bir İran’la karşı karşıya kalmak.

Dahası, AKP’nin dindar seçmen tabanının önemli bir bölümü, Suriye’deki karışıklığı Türkiye’yi İran aleyhine döndürmeyi amaçlayan bir başka Amerika destekli Siyonist komplosu olarak görüyor.

Bu kesime göre nihai hedef, Türkiye’nin kolunu kanadını kırmak. Anamuhalefetteki CHP ise, hayal kırıklığı yaratan bir şekilde, yeni lideri Kemal Kılıçdaroğlu yönetiminde onca değişim yaşandığı iddialarına rağmen, yine aynı çizgiyi izlemeye devam ediyor.

Peki Türkiye’nin önündeki seçenekler nelerdir? Şam büyükelçisini geri çekebilir, Suriye’ye silah akışına sekte vurmaya devam edebilir ve ekonomik yaptırımlar uygulayabilir. Buna ek olarak, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’in de dediği gibi, boyunu aşan sözler vermekten vazgeçmesi gerekir.

The Economist, Tercüme: Radikal

SON VİDEO HABER

Kassam, İsrail askerlerini araçlarıyla birlikte imha etti

Haber Ara